Ataerkil Zihniyetin Gölgesinde Bir Toplumsal Yara: KADIN CİNAYETLERİ!

Kadın cinayetleri, günümüz dünyasının en kanayan ve evrensel toplumsal yaralarından biridir. Her yıl on binlerce kadının, en yakınındaki erkekler tarafından yaşam hakkının elinden alınması, bu olayı basit bir asayiş vakası olmanın ötesine taşımaktadır. Bu cinayetler, yalnızca hukuki ve güvenlik sorunları değil, kökleri derinlere inen ataerkil, erkek egemen kültürden beslenen, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı çarpık bir zihniyetin ürünüdür. Prof. Dr. Halil Çivi bu makalesinde Türkiye'deki ve dünyadaki ürkütücü boyutlarıyla dikkat çeken bu şiddet döngüsünü, faillerin sosyo-ekonomik arka planlarını, psikolojik derinliklerini ve kültürel kodlarını inceleyerek, "kadın katili erkek" profilinin ardındaki karmaşık yapıya ışık tutmayı ve bu toplumsal hastalığın tedavisi için çözüm yollarını aramayı amaçlamaktadır.

KADIN KATİLİ ERKEK FAİLLERİN SOSYO-PSİKOLOJİK VE  KÜLTÜREL ORTAK ÖZELLİKLERİ ÜZERİNE KISA NOTLAR.

A- Kadın Cinayetlerinin Boyutları  ve Önemi.

Günümüz dünyasında, her yıl ortalama olarak 85.000 kadın erkeklerce öldürülüyor. Kadın cinayeti işleyen erkeklerin % 60 kadarı maktulün yakınları oluyor. Bu oran ülkemizde % 72 kadar.

Kadınları öldüren katiller ya eş, ya sevgili, ya baba ya erkek kardeş ya da kadınların yakından tanıdığı erkeklerden oluşuyor. Katiller çoğu zaman  evin içinde, kadının kendini en güvende hissetmesi gereken yerde...

Günümüzde bile   ataerkil ya da erkek egemen kültür ve zihniyeti gelişmiş ya da gelişmemiş dünyadaki her ülkede yine mevcut. Aralarında sadece sayısal farklar var.  Örneğin  Fransa'da yılda ortama 112, Japonya’da 196 kadın cinayeti var. ABD de 2200,  Endonezya’da  290. Hindistan’da istatistik yok. Ülkedeki geri kalmışlık ölçütleri kötüleştikçe ve özellikle de geçiş dönemi toplumlarda  kadın cinayetleri artıyor . Erkek kurbanı olan kadınların yıllık sayıları ülkesine göre 200’lerden 2000’lere kadar yükselebiliyor.

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonunun  25 Eylül  2025 tarihli  verilerine göre, Türkiye'de, son dört yılda, erkekler tarafından işlenen  kadın cinayetleri  hayli kabarık.  Bu cinayetler, 2022 Yılında 334, 2023 Yılında 315, 2024 Yılında 394 ve 2025 Yılının ilk dokuz ayında ise 290 kadının yaşamına son vermiş durumda. Bunlar resmi sayılar.

Ayrıca bu kadınların çoğunun geride bıraktıkları çocukları var. Analar mezarda, babalar hapiste, ya çocuklar ve yaşadıkları derin travmalar. Onlar da ya bir yakınının korumasında  ya da devlet güvencesinde...uyuşturucu baronlarına torbacılık yapan sokak çocukları nereden türüyor...

Kadına şiddet ve kadınların yakını olan erkekler tarafından öldürülmeleri yalnızca hukuk ve güvenlik sorunu olarak algılanamaz.  Yasaların yetersizlik sorunu ve  caydırıcı olmaması ayrıca tartışılabilir. Bu bir kadın-erkek sosyal cinsiyet eşitsizliği sorunudur. Kadının toplum içindeki varlığına ve kimliğine saldırıdır. Erkek egemen, ataerkil kültür ve bu kültürden beslenen çarpık zihniyet sorunudur. Erkek egemen kültürü eleştiriye tabi tutmadan olduğu gibi gelecek kuşaklara boca eden eğitim ve müfredat sorunudur.

Cinayetlerin çoğu, kadınların boşanmak istedikleri eşler ya da ayrılmak istedikleri erkek arkadaşlar tarafından işleniyor. Bunları erkek kardeşler ve babaların işledikleri kadın cinayetleri takip ediyor.

Konu kadını sevmek, ondan ayrılamamak değildir.

Erkek,  kadını  kendine eşit hak ve hukuka sahip bir birey olarak görmüyor. Kadını bir mülkiyet nesnesi, kendinin taşınır- taşınmaz  malı olarak görüyor. Kadın üzerinde  tartışılamaz ve kesin bir egemenlik kurmak istiyor...

B- Kadınları Hangi Tip Erkekler Öldürüyor?

Kadın katili erkekleri homojen, tek bir kategoriye giren erkekler olarak görme olanağı yoktur. Çoğu cahil ve düşuķ eğitimli insanlardır. Fakat içlerinde yüksek öğrenim görmüş, fakat erkek egemen kültür kodlarından kurtulamamış ve akademik kariyer yapmış erkekler de vardır.

Kadın katili erkek tiplerini aşağıdaki gibi sıralamak  mümkün:

* Çoğu genç, yaşları 25 ile 50 arasında kümeleniyor. Eğitimleri yetersiz...

* Bu erkeklerde, işsizlik, ekonomik yoksulluk, borç baskısı, sosyal yetersizlik ve tatminsizlik duyguları çok baskın.

* Çoğunun geçmişinde şiddete eğilimli bir kişilik yapısı var. Eş dövme, ölümle tehdit etme ve resmi koruma kararlarına uymama gibi sabıkaları söz konusu.

* Ateşli silah bulundurma, kesici ve delici silahlar taşıma alışkanlıkları var.

* Alkol kullanma, uyuşturucu ve toksik maddelere bağımlı bir alışkanlıklar zinciri var..

* Empati ya da duygudaşlık yetenekleri çok zayıf.

* Öfke kontrol bozukluğu ve antisosyal kişilik defoları söz konusu.

* Yetiştikleri aile ortamları genelde düşük gelirli, düşük eğitimli, kız çocuklarına fazla değer vermeyen, yarı köylü ve yarı kentli bir çevre..

*  Bu tip erkekler, eşleri ya da sevdikleri kadınlar tarafından terk edilirlerse, kendi erkekliklerinde şüphe duyan ve bunu onurlarına asla yediremeyen yoğun bir duygu içinde kalan insanlardır.

* Bu katiller, genellikle itilmiş ve ötekileştirilmiş  duygular yaşarlar Toplumla ve sosyal çevre ile fazla barışık değillerdir. Kin ve hınç yüklü ve güvensiz  bir zihniyet dünyaları vardır.

C- Psikolojik Derinlik.

Kadın katili erkeklere dışarıdan bakıldığında, çok normal, sıradan insanlar gibi görünürler. Ancak, kendi özel iç dünyalarında ve psikolojilerinde derin eksiklikler, yoksunluklar, kompleksler ve bunlara bağlı çöküntüler barındırırlar. Kendilerine olan özgüvenleri zayıf ve eksiktir. Yeterli bir duygusal olgunluğa ulaşamamışlardır. Saldırganlıkla sevgiyi, otorite ile saygıyı birbirine karıştırırlar. Kadına hükmetmenin katile koşulsuz cinsel bir sahiplenme ve denetleme  ile mümkün olduğuna inanırlar. Eğer kadınlar  o tip erkeklerle yaşamak istemez ve ayrılmak isterlerse zaten " ölümü hak etmiş" olarak kabul  edilirler.

Bu erkeklerin empati yetenekleri yoktur. "Erkek ağlamaz, erkek acımaz, erkek kadından üstündür " kültürünün kurbanı olurlar. Sonuç olarak,  " Ya benim olursun ya kara toprağın" aşamasına gelinir...

Erkek şiddeti ve erkeğin kadın katilliğine sürüklenmesi, yanlış erkeklik anlayışının ve sosyo- psiko-patolojik erkeklik duygularının dışa vurumundan başka bir şey değildir. İçinde yaşadığı derin aşağılık duygusu ve yanlış erkeklik kompleksi erkeği şiddet ve cinayete sürükleyebilir.

D- Umut ve Çözüm Var mıdır?

Kadına şiddet ve kadın cinayetleri bir kader değildir. Ekonomik geri kalmışlığın, sosyal devletin zayıflığının, çeşitli hukuksuzluk ve adaletsizliklerin, ailevi- sosyal zihniyet  yanlışlıklarının, eğitim sistemindeki tutarsızlıkların, sosyolojik ve kültürel cehaletin  bir sosyo- psiko- patolojik yan ürünüdür. Geri kalmış ve çağdışı bir zihniyet tarafından üretilmiştir. Aynı şekilde bu çağdışı zihniyetin geride bırakılması ile de üstesinden gelinebilir.

Bu sorunun üstesinden gelebilmek için, devlet, toplum, aile, sivil toplum kuruluşları, medya ve siyasi aktörlerin bir eşgüdüm içinde, gelişmiş toplumların deneyimlerinden de yararlanılarak,  ortak akılla üretilmiş plan ve projeler geliştirmek,

Feodal- ataerkil, erkek egemen toplumsal zihniyeti çağdaşlaştırmak gerekir.

E- Son Sözler.

Kadın cinayetleri sadece kadınların sorunu ve yaşama hakları değildir. Toplumun vicdanında ve insanların yüreğinde kanserleşmiş bir yaradır. Her öldürülen kadın o toplumun geleceğinden karartılan bir ışıktır. Kadına uzanan her el toplumun vicdanına uzanan bir saldırıdır.

Eğer devlet, toplum ve aydınlar hatta vicdan sahibi insanlar susarsa kadına şiddete ve kadın cinayetlerine SUÇ ORTAĞI olurlar.