DEVA Partili Karal: İşçi açsa, emekli perişansa, memur yoksullukla boğuşuyorsa orada ne ekonomi sağlıklıdır ne de adalet yerindedir
“Bir ülkede işçi açsa, emekli perişansa, memur yoksullukla boğuşuyorsa; orada ne ekonomi sağlıklıdır ne adalet yerindedir. Rakamlarla süslenmiş pembe tablolarla milletin sofrasındaki boşluğu örtemezsiniz. Halk açlığa, yoksulluğa mahkum edilmişken bu ülkede ekonomiyle övünmek körlük değilse de nankörlüktür.” dedi.
DEVA Partili Hasan Karal, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Nisan 2025’e ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı verileriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. TÜRK-İŞ’in verilerine göre nisan ayında açlık sınırının 24 bin 35 TL'ye, yoksulluk sınırının ise 78 bin 291 TL'ye yükseldiğini anımsatan Milletvekili Karal, açıklanan rakamların, dar ve sabit gelirli vatandaşların geçim mücadelesinin dayanılmaz bir yük haline geldiğini, asgari ücretin ise temel ihtiyaçları dahi karşılayamadığını bir kez daha gözler önüne serdiğini söyledi.
“Vatandaşlarımız, ‘büyüme’ ve ‘refah’ söylemleriyle değil, mutfaktaki yangınla yüzleşiyor”
Açlık sınırının asgari ücreti solladığı, yoksulluk sınırının ise memur maaşını katladığı bu tablo karşısında toplumun geniş kesimlerinin her geçen gün artan geçim sıkıntısıyla boğuştuğunu vurgulayan Karal, “Bugün milyonlarca vatandaşımız temel gıdaya erişmekte zorlanıyor. Pazarda, markette fiyatlar el yakarken, çöpe dökülen ürünlere göz gezdiren insan manzaraları artık münferit değil, yaygın bir geçim tablosuna dönüşmüş durumda. Ailesinin geçimini sağlamak için ay sonunu değil, haftayı bile zor getiren sabit gelirli vatandaşlarımız, ‘büyüme’ ve ‘refah’ söylemleriyle değil, mutfaktaki yangınla yüzleşiyor. Refah, bir toplumun en alt kesimlerine ne ölçüde ulaştığıyla ölçülür. Oysa bugün Türkiye’de ekonomik büyümeden söz edilse de, bu büyümenin vatandaşa yansıyan kısmı ya çok sınırlı ya da hiç hissedilmiyor.” diye konuştu.
“Rakamlarla süslenen pembe tablolar, mutfaktaki yangını gizleyemez”
Milletvekili Karal, hükümetin rakamlarla değil, vatandaşın sofrasındaki gerçeklerle yüzleşmesi gerektiğini vurguladı. Yaşanan her ekonomik dalgalanmada en ağır bedeli sabit ve dar gelirli kesimlerin ödediğini belirten Karal, maaşların yüksek enflasyon ve fahiş zamlar karşısında hızla eridiğine dikkat çekerek şu değerlendirmede bulundu:
“Ekonomiden söz edenler önce halkın sofrasına bakmalı. Pazarda eli boş dönen, ay sonunu getiremeyen, maaşı daha cebe girmeden buharlaşan milyonlar varken, emekli işçi açlığa, öğretmeni, polisi, memuru yoksulluğa mahkum edilmişken bu ülkede ekonomiyle övünmek körlük değilse de nankörlüktür. İşçi açsa, emekli perişansa, memur yoksullukla boğuşuyorsa orada ne ekonomi sağlıklıdır ne de adalet yerindedir. Raflar dolu olabilir ama milletin torbası boşsa bu refah değil, derin bir krizdir. Rakamlarla süslenen pembe tablolar, mutfaktaki yangını gizleyemez. Açlığa makyaj yapılamaz. İktidar artık bu ağır tabloyu inkar etmeyi bırakmalı; gerçekçi ekonomi politikalarına dönmeli, vatandaşın alım gücünü koruyacak ve temel ihtiyaçlarını karşılayacak yapısal adımları vakit kaybetmeden atmalıdır.”