Hukukun Üstünde Vicdan: Meşruiyet Kavramının Sosyolojik Boyutları ve Güncel Çatışmalar Üzerine Bir Analiz
Meşruiyet, bir siyasi iktidarın, kuralın veya kararın toplum nezdinde zorlama olmaksızın, doğru, haklı ve kabul edilebilir bulunmasıdır. Bu kavram, yalnızca yasalara uygunlukla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda toplumsal adalet ve vicdan ölçütlerine de dayanır; zira meşru olmayan hiçbir tutum hukuki olamaz. Bu çerçevede, Arapça kökenli olup "haklılık" anlamına gelen meşruiyetin farklı türlerini (geleneksel, karizmatik, rasyonel/hukuki vb.) incelemek, güncel siyasi tartışmaları ve özellikle bir iktidarın meşruiyetini kaybetme süreçlerini, yani meşruiyet krizini anlamak için kritik öneme sahiptir.
SİYASET SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN MEŞRUİYET VE MEŞRUİYET KRİZİ ÜZERİNE KISA ANIMSATMALAR.
Acaba İsrail’in Gazze' de, 64.000 insanın can kaybına yaptıkları meşru mudur? Yine bu ülkenin GAZZE- FİLİSTİN halkına yardım götüren uluslararası SUMUD filosuna karşı takındığı tutum meşru kabul edilebilir mi? Buna karşın, Filistin halkının meşru yaşama ve devlet kurma hakkı niye eksiktir.
Ayrıca Türkiye'de, güncel olarak , CHP ile siyasi iktidar arasındaki meşruiyet tartışmalarını nasıl değerlendirmek gerekir. Meşruiyet krizi nedir? Bir siyasi iktidarın meşruiyetini kaybetmesi ne anlama gelir? Meşruiyet krizi nasıl çözülür.
Rahmetli Uğur Mumcu, haklı olarak, "Türk insanı bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyor" diyerek önemli bir eksiklik ve yanlışlığın altını çizmişti. Kullanılan kavramların anlamı ya da anlamları doğru bilinmeden bu kavramlar üzerinde fikir tartışmaları yapmak ne kadar doğrudur? Özellikle siyaset ve hukuk terminolojisinde çok kullanılan " meşruiyet" kavramı da bunlardan biridir. Ayrıca toplum vicdanında meşruiyetin yeri hukuktan daha üstündür. Meşru olmayan hiç bir tutum ve davranış hukuki olamaz.
A- Meşruiyet Nedir?
Genel olarak meşruiyet, bir siyasi iktidarın varlığının, bir kuralın, bir kararın ya da bir kurumun o toplum tarafından, bir zorlama- baskı olmadan, doğru olarak kabul edilmesi, haklı bulunması, onaylanması ve benimsenmesidir. Meşruiyet için sadece yasalara uygunluk yetmez. Ayrıca yapılacak işlerin toplumun adalet anlayışına ve vicdanına da uygun olması gerekir. Örneğin herhangi bir siyasi iktidar, sokak köpeklerinin tümünün imhası için bir yasa çıkartabilir. Eğer toplum vicdanı bunu kabul etmiyorsa, yapılacak hayvan itlafı yasal olabilir fakat meşru olmaz.
* Meşruiyet sözcüğü Arapça kökenlidir. Haklı, doğru, uygun, kabul edilebilir anlamına gelir. Arap dilindeki " şer" kökünden türetilmiştir. Ne yazık ki bu sözcüğün Türkçe tam karşılığı henüz yoktur. Arapçadan dilimize girmiş olan şerik(ortak), şeriat( doğru yol), şura( danışma kurulu), istişare( danışma)... aynı kökten türetilmiş sözcüklerdir.
* Meşruiyet sözcüğünün İngilizcedeki karşılığı, "legitimacy", Fransızcası, "legitimité", Almancası da, "legitimitât" olarak söylenir. Her üç sözcüğün kökeni Latince "legitimus" sözcüğüne dayanır.
B- Kaç Türlü Meşruiyet Vardır?
Günümüzde, ilk üç tanesi ünlü Alman sosyologu Max Weber' den gelme olarak genelde beş tür meşruiyet şeklinden söz edilebilir.
1- Geleneksel Meşruiyet.
Geleneksel meşruiyet biçimi feodal- teokratik toplumlara özgü bir meşruiyet anlayışıdır. Siyasi iktidarın meşruluğu ya örfidir, ya da ilahi-dinî bir görevlendirme ya da tayine dayanır. Toplum, kendini yönetme hakkının ya bir hanedana ya da bir dini lidere verilmiş olduğunu kabul eder.
2- Karizmatik Meşruiyet.
Karizmatik meşruiyet doğuştan gelmez. Çoğu zaman toplumların büyük bir değişim, dönüşüm, bunalım ya da kurtuluş savaşlarını başaran liderlerin, toplumdan büyük bir saygı ve onay almaları ile oluşur. Örneğin, ulu önderimiz M. K. Atatürk, Türk yurdunu düşman işgalinden ve Toplumunu da esaretten kurtardığı için toplumun gönlünde büyük bir saygınlık ve güven kazanarak, toplumu yönetme konusunda kendisine geniş bir karizmatik meşruiyet sağlamıştır.
3- Rasyonel/ Hukuki Meşruiyet.
Rasyonel hukuki meşruiyet, çağdaş devletlerin meşruiyet biçimidir. Artık siyasi meşruiyetin kaynağı, dini liderler, feodal beyler ya da Tanrı tarafından görevlendirildiğine inanılan insanlar ya da hanedanlar değildir. Rasyonel, hukuki meşruiyet, meşruluğunu milletten, milli iradeden ve seçimler yolu ile alır. Bu meşruiyete şekil veren mutlaka anayasal bir düzen vardır. Siyasi iktidar meşruiyetini halktan sadece bir seçim dönemi için alır.
İktidarın gücünün ve yaptırımlarının sınırı anayasal çizginin içinde kalmak zorundadır. İktidarlar seçimle gelir ve seçimle giderler. Anayasaya ve hukukun üstünlüğüne sadakat esastır. Ayrıca siyasi iktidarın yaptıklarının anayasa ve yasalara uygunluğunu denetleyen bağımsız bir yargı kurumu mevcuttur.
4- Toplumsal/ Vicdani Meşruiyet.
Devletin de, siyasi iktidarın da gerçek güç kaynağı toplumdur, millettir. Ülke bir fabrika, millet fabrikanın işçisi, siyasi iktidar da milletin patronu hiç değildir. Bunun tersi doğrudur. İktidarlar millete hizmet etmek için oluşur. Bu nedenle gerçek meşruiyetin kaynağı milletin vicdanıdır. Seçimler de, millet vicdanın oy yardımı ile dışa vurumudur.
Ancak milli iradenin çarpıtılmaması için seçim sonuçlarını etkileyecek haksız rekabetin, fırsat eşitsizliğinin ve seçim hilelerinin olmaması lazımdır. Toplum vicdanında halkın güvenini kaybeden iktidar, hukuken olmasa bile fiilen meşruiyetini kaybetmiş olur.
5- Uluslararası Meşruiyet.
Çağımızda, devletler sadece iç hukuk kuralları ile yetinemezler. Ülkeler arasında siyasi, diplomatik, ticari, ekonomik finansal, kültürel, turistik, dinsel faaliyetler, ayrıca yığınla insan, teknoloji, bilgi, mal ve para hareketleri doğar. Bu nedenle de bireysel ve toplumsal adalet ve güvenliğin uluslararası boyutta da sağlanması gerekir.
Bir ülke ve o ülkedeki siyasi iktidarın, uluslararası toplumun bir parçası olabilmesi için, başta egemenlik hakları olmak üzere, meşru varlığının tanınması lazımdır. Uluslararası meşruiyet, uluslararası norm ve kurallara bağlılık gerektirir.
Ancak uluslararası hukuk daha esnek bir hukuktur. Bu hukuk kurallarının yaptırımları büyük ve güçlü ülkeleri fazla bağlamamaktadır.
C- Meşruiyet Krizi Nedir?
Bir siyasi iktidar için meşruiyet, hem toplum vicdanıdır ve hem de hukuk/ anayasa bağlamında haklılık ve tutarlılıktır. Eğer bu iki konudaki haklılık, toplumsal rıza azalır ve tükenmeye başlarsa meşruiyet krizinin çanları çalmaya başlamış demektir. Meşruiyet krizinin beş temel göstergesi şunlardır.
1- Eğer bir siyasi iktidar, biçimsel/ yasal olarak, varlığını sürdürse bile, toplum vicdanında haklılığını yitirirse,
2- Siyasi iktidarın aldığı kararlar ve yaptığı icraatlar toplumun geniş bir kesimi tarafından onaylanmazsa,
3- Eğer siyasi iktidarın çıkardığı yasalar ve yürüttüğü faaliyetler ile toplumun adalet ve vicdan anlayışı arasında büyük bir uçurum oluşursa,
4- Seçimle iktidara geldiği halde, evrensel insan hakları, din ve vicdan özgürlük gibi temel uluslararası hukuk kurallarına uymuyorsa,
5- Ülkedeki anayasal kurallar ve sınırlara uyulmaz ve yargı düzeni siyasi iktidarın emri ile karar almaya başlarsa ,
- O ülkede bir meşruiyet sorunu ve krizi var demektir.
Öyleyse, böyle durumlarda, siyasi iktidarın toplum nezdinde güven tazelemesi, yani seçimlerin yenilenmesi gerekir.
Demokratik ülkelerde, eğer demokratik kurallar samimi ve dürüst olarak işletilirse çare hep vardır. Yeter ki demokrasi tükenmesin.
D- Sonuç Yerine Son Sözler.
Bir siyasi iktidar için toplumsal meşruiyet, devletin damarlarında dolaşan kana benzer. Eğer o kan akışının yolları daralır ya da tıkanırsa mevcut siyasi iktidar ne kadar güçlü görünürse görünsün zamanla içten içe çürümeye başlar. Hukukun üstünlüğüne dayalı devletlerde bu kanı devlet damarlarına pompalayarak dolaşımını sağlayan en büyük kuvvet gerçek ve çoğulcu demokrasidir. Bu nedenle siyasi iktidarın her türlü faaliyetinin şeffaf, mutlaka denetlenebilir olmalıdır. Ayrıca siyasi iktidardan bağımsız bir yargının varlığı da kaçınılmazdır. Eğer şeffaflık ve denetleme yoksa devletin tıkanan damarları göremezsiniz. Krizleri fark edemezsiniz. Meşruiyetsiz iktidar yaşayamaz. Ancak meşruiyetinde güce değil, toplumsal rızaya, adalete ve hukukun üstünlüğüne dayanması şarttır.