ZENGEZUR KAPANI VE TÜRKİYE

Yeşim Tütün

Kafkaslar’da sessizce yer değiştiren sınırlar, Anadolu’nun iç siyasetinde yerinden oynayan taşları haber verir. Adı geçen koridor Zengezur. Ama mesele yalnızca birkaç kilometrelik yol değil; bir jeopolitik yön tayini, bir hatırlatma: Türkiye nereye ait?

Azerbaycan’ın batı topraklarını Nahçıvan’a bağlayacak bu hat, Türk dünyasını fiziki olarak birbirine ekleyecek deniyor. Lakin haritanın diğer yüzü sessiz. Çünkü bu hat, yalnızca Azerbaycan’a değil, aynı zamanda Hindistan’dan gelen Kuzey-Güney ticaret hattına da hançer gibi saplanıyor. Bu da doğrudan İran ve Rusya’ya yönelen stratejik bir kesintidir.

Rusya’nın yıllardır inşa ettiği ve Basra Körfezi’ni Karadeniz’e bağlayan bu rota, Batı yaptırımları altında Moskova’nın en değerli sigortası. Zengezur’un devreye girmesi, bu hattın kırılması, dolayısıyla Rusya’nın kuşatılmasının bir parçası. Türkiye bu oyunun içine girdiği anda, sadece İran’la değil, Rusya’yla da karşıt pozisyona düşer. Bu, diplomaside kırmızı çizgidir. Ve tarih, o çizgilerin üzerinden geçenleri unutmaz.

Türkiye, Suriye’de Rusya ile askeri koordinasyon yürütürken; Karadeniz’de Montrö üzerinden denge gözetirken; enerji konusunda Moskova’ya bu kadar bağımlıyken böyle bir pozisyon alır mı? Alırsa neyi göze alır?

Bu soruların cevabı, aynı zamanda içerideki siyasal iklimle doğrudan ilintili. Zira içeride yeniden ısıtılan “Kürt meselesi” söylemleri, müzakere ihtimalleri, yeni anayasa fısıltıları, dışarıdaki sıkışmanın içerdeki yansımalarıdır. Türkiye, dışarıda kendi eksenini kaybettiği anda, içeride yeni uzlaşma masalarını değil, yeni dayatmaları görmek zorunda kalır.

Zengezur, bir yol değil; bir kapan. Üzerine bastığınızda yalnızca yürüdüğünüz yönü değil, bağlı olduğunuz ittifakı da seçmiş olursunuz. Bu yüzden mesele sadece bir koridor açmak değil; ülkenin stratejik omurgasını nereye yaslayacağıdır.

Türkiye bir karar aşamasında: Ya Atlantik eksenli kuşatmanın parçası olacak ya da Avrasya’nın kırılgan dengesinde yerini belirleyecek. Tarafsızlık artık bir seçenek değil. Günü kurtaran adımlar, uzun vadede felaketin alt yapısını döşer.

Ve bazen açılan bir yol, yalnızca malları değil; çatışmayı da taşır.

“Büyük devletler, daima haritayı masaya ilk koyanlardır.”

 Halford Mackinder