YENİ OSMANLICILIK ÇERÇEVESİNDE HİLAFET ÇAĞRILARI:
ENERJİ, BÖLGE VE TÜRKİYE
Prof. Dr. Tolga Yarman [ 1 ]
Sözcü Kitabevi’nden çıkan, “Yeni Dünya Düzeninde Nasıl bir Türkiye” [ 2 ] kapaklı kitaptaki
yazım, “Bölgedeki Enerji Savaşlarına Odun Taşınırken, Cumhuriyetimiz’in ve İmânımız’ın,
Akıl Genleriyle Oynanıyor, Aklımızı, Karış Karış Geri Alacağız ve Ebediyen Payidar
Kılacağız!”, başlığını taşıyordu.
Bu yazının Türkiye odaklı bel kemiğini, eşanlamlı sayılabilecek, Yeni Osmanlıcılık [ 3 , 4 , 5 ],
BOP (Büyük Ortadoğu Projesi), Ilımlı İslâm ve Arap Baharı Projeleri, oluşturmaktaydı. Daha
da merkeze ise, petrol ve doğal gazı koymamız yerinde olmaktaydı. Nitekim, bölgemiz ya da
eski Osmanlı Toprakları, Dünyamız’ın büyük bir petrol ve doğal gaz deposu olmanın yanı
sıra, petrol ve doğal gazın en önde gelen üretim alanlarından başlıcası olmaktaydı.
Günümüzde işte bu topraklarda; yeniden; Şii İran’a karşı, şekilciliği öne çeken; yozlaştırılmış
sünni olarak, Saddamlaştırılacak; dış güdümlü, “güya halife” bir Türkiye, tasarlanmaktaydı…
Algıladığım ve üst mercilere rapor ettiğim bütün işaretler bu yöndeydi.
Temel Başlıklar
Bu çerçevede şu temel başlıkları hatırlamak yerinde olacaktır: [ 6 , 7 , 8 , 9 ]
[ 1 ] 1963’de Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Üniversite öğrenimini Fransa’da gördü; Institut National des Sciences
Appliquées de Lyon Mühendislik Okulu’ndan, 1967’de mezun oldu. “Doktora çalışmasını” ABD’de yaptı;
Massachusetts Institute of Technology’den, 1972’de Nükleer Bilimler ve Mühendislik alanında “Bilim
Doktoru” ünvanını aldı. İTÜ’de, 1982’de Profesör oldu. CHP kapatıldıktan sonra yerine kurulan Sosyal
Demokrasi Partisi’nin (SODEP) (1983), kurucu üyesi oldu… Binlerce öğrencinin hocası… Pek çok
akademik yapıtı bulunuyor. Yıllarca, birikimleri ile toplumun sorunlarının kesiştiği alt alanlarda, duraksız,
ulusumuzu ve insanlığı savundu.
[ 2 ] https://www.dr.com.tr/Kitap/Yeni-Dunya-Duzeninde-Nasil-Bir-Turkiye/Arastirma-Tarih/Politika-
Arastirma/Turkiye-Politika-/urunno=0001956731001, Editör: Prof. Dr. Ahmet Övgün Ercan.
[ 3 ] Prof. T. Yarman, Dışişleri Bakanlığı’na Mektup (20 Mayıs 2010), Arslan Bulut, Yeniçağ, 27 Temmuz
2010.
[ 4 ] Zikredilen mektubu Mektubu, Aytunç Erkin köşesinde hatırlattı: Sözcü, 16 Şubat 2020.
[ 5 ] T. Yarman, “Haçlı Ordusu Yetmedi, Saddam’la da Olmadı, Ali’nin Torunları’nı Vurmak Üzere, Bölge’de
Yeni Bir Emeviyye Ordusu Kurulmak İsteniyor: Enerji Zemininde, Bölge’nin ve Türkiye’nin Emperyaller
Tarafından Yeniden Yapılandırılmasında, Güncele Bütünsel Bir Bakış”, Makale, Emeryalizm ve Türkiye,
Kitap, Kaynak Yayınları / Derleyen: Barış Doster: https://www.amazon.com/Emperyalizm-ve-
T%C3%BCrkiye-Bar%C3%BDs-Doster/dp/9753439016.
[ 6 ]: T. Yarman (Oturum Başkanı), M. Durakoğlu, R. Okçabol, E. Erdem, O. Yılmaz, “Peçeli Emperyalizm,
Bölge, Türkiye ve Üniversite: Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletin mi?”, TÜMÖD, Baro Han, 23 Nisan
2011.
[ 7 ]: T. Yarman, “Enerji Zemininde, Bölge’nin ve Türkiye’nin Emperyaller Tarafından Yeniden
Yapılandırılmasında Stratejik Denklemler”, TÜMÖD’ü ziyareti sırasında, Kemal Kılıçdaroğlu ve
Arkadaşları’na yapılan sunum, 11 Temmuz 2011, ITÜ Sosyal Tesisi, Maçka.
[ 8 ]: T. Yarman, “Dünya Betonarme Yalanlarla Yönetiliyor: Enerjinin Olduğu Yerde Siyaset, Hatta Kirli
Siyaset, Hatta Hatta Kanlı Siyaset Vardır!”, TMMOB 8. Enerji Sempozyumu, Küresel Enerji Politikaları ve
Türkiye, 17 Aralık 2011, Kültür Üniversitesi, İstanbul. (Davetli olarak yapılan bu konuşma Sempozyum
Kitabı’nda yayınlanmıştır.)
1) 12 Eylül 1980 = 12 Eylül 2010
Bu demek olmaktaydı ki, Türkiye’yi, 12 Eylül 1980 müdahalesine taşıyan dış saiklerle, 12
Eylül 2010 referandumuna taşıyan dış saikler, aynıdırlar.
Bilhassa, 12 Eylül 2010 referandumu uzantısında, Türkiye, “Yeni Osmanlıcılığa” attığı
adımı pekiştirmiştir. Bu akımın ülkemizde sempatizanları bulunmakla beraber, proje,
yukarıda işaret ettiğim doğrultuda, dış mihraklı olarak geliştirilmiştir. Yeni Osmanlıcılık;
BOP’u; Arap Baharı’nı, Ilımlı İslam’ı ve ilk denemesi Saddam’ın, 1980’de İran’a
saldırtılmasıyla gerçekleştirilmiş olan, Mezhep Savaşları’nı kapsamaktadır.
Bugün ülkemizde, “dinci” denilen her eylem, “sığ” ve “yanlış anlaşılmaya çok müsait”
olarak, adlandırılmaktadır. “Dinci” yerine, düzgün bir niteleme, hakkaniyetsizliğe ve
adaletsiziliğe karşı baş kaldırı refleksleri köreltilmiş, biata icbar edilmiş, tavırsız, amorf,
kısacası, “şekil mezhepçisi” nitelemesidir; yani özden ziyade, şekle; şekille ayrıştırılmaya,
boyun vermiş kişidir. Yapılmak istenen, en başta belirttiğim çerçevede, Cumhuriyetimiz’in ve
İmânımız’ın akıl genleriyle oynanıp, bunların yozlaştırılmasıdır. Aklı, naklin önünden
çıkartıp, arkaya, hatta giderek çöpe atmayı, hedeflemektedir. Yönetimde akıl olmayacaktır,
kesin biat olacaktır, inançta da akıl olmayacaktır, ne naklediliyorsa o olacaktır, başka da bir
şey olmayacaktır…
2) Birinci Dünya Savaşı (1914 – 1918) = Birinci Dünya Enerji Savaşı
Şunun şurası 2002’den sonra BOP’a paralel olarak, “Yeni Osmanlıcılık” diye bir projenin dış
mihraklı olarak uygulamaya getirilmiş olması, yukarıdaki başlığı vaz etmemizi beraberinde
getirmektedir. Bu bağlamda; Türk’ün gösterdiği efsane kahramanlık saklı olarak; Çanakkale
Savaşları (1915 – 1916), bir boyutuyla olsun; İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusyası (Müttefikler)
bir tarafta, Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu öbür tarafta; ancak Osmanlı’nın her halde
gıyabında olarak; Almaya’nın, Osmanlı’dan imtiyazla tesis ettiği “Berlin – Bağdat
demiryolunu”, Sirkeci ile Haydarpaşa arasındaki İstanbul bağlantısı, kesilmek suretiyle,
akamete uğratmak ve Almaya’yı, petrol ve doğal gaza erişiminden ala koymak, anlamındadır.
Başka bir deyişle, Avrupa enerji açısından kuraktır. Birinci Dünya Savaşı itibariyle, hem
Almanya hem de Müttefikler, Osmanlı topraklarında bulunan, enerji kaynaklarına ulaşmak
istemektedirler. Bu savaşta Müttefikler galip gelmekte, Almanya mağlup olmaktadır. Ermeni
Çeteleri’nin, tam da Çanakkale Savaşları sırasında, Doğumuz’da silahlandırılmasını, böyle bir
bağlamda, Osmanlı Kuvvetleri’ni Çanakkale savunmasında zayıflatmak üzere, Londra, Paris
ve Moskova, Hariciyeleri’nin ve Genelkurmayları’nın geliştirdiği, olağan bir strateji olarak
görmemek için, kör olmak gerekir.
3) Öylelikle Müttefikler’in, Birinci Dünya Savaşı Çerçevesinde vaz ettikleri, Üç Temel
Strateji, Gerçekleştirilmiştir…
Söz konusu olan ve hiç bir yerde telaffuz edilmeyen temel stratejiler şunlardır:
o Petrol bulunduran Osmanlı topraklarını Payitaht İstanbul’dan çöz.
o Müslüman toplumları Payitaht İstanbul’dan çöz.
o Almanya’yı, Ortadoğu’dan kov.
Fazla olarak, Anadolu’yu parçala, paylaş, yut! Mustafa Kemal Atatürk “Mucizesi”, bu
sonuncu stratejik hedefe, müsaade etmemiştir… Ne var ki, ilk üç stratejik hedef kusursuz
tutturulmuştur. Bugün yani, şu olup bitenden yüz yıl sonraki Yeni Osmanlıcılık Projesi,
1919’daki deyişiyle “yerli” (ama, kimse kusura bakmasın, “milli” diyemeyeceğim), İngiliz
Muhipleri (sevdalanmış yalakaları) marifetiyle, o mucizeden, öç alma projesidir…
[ 9 ]: T. Yarman, “Enerji Zemininde, Bölge’nin ve Türkiye’nin Emperyaller Tarafından Yeniden
Yapılandırılmasında Stratejik Denklemler”, Fen Edebiyat Fakültesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Tınaz Tepe,
23 Aralık 2011.
Bunu idrak ediyorsak, “iç cephe” sağlam demektir. Bu çerçevede, dediklerimi iktidar
odaklarının, keza, muhalefet odaklarının idrak edeceklerini umuyorum. Onlara şunu hususu
hatırlatmak isterim:
[10] Deutsche Welle, 30 Ekim 2019.
[11] T. Yarman, Kurultay Konuşması, CHP, 25 Temmuz 2020.
[12] https://www.sozcukitabevi.com/Kitap/turkiye-icin-ne-yapmali Editör: Prof. Ahmet Övgün Ercan
Başaramazsak, söyleyeyim, ağızdan yel alsın… Hilafet’in ilanı, dış destekli, Kuzey Afrika’da,
giderek Afrika’nın Müslüman ülkelerinde, Orta Doğu’da, Arap Yarımadası’nda, fevkalade
örgün bir proje olarak yürütülen, Yani Osmanlıcılığın, Ilımlı İslam’ın, doğal son bir halkası
olarak tecelli edecektir… Etkisi, az olur çok olur bilemem… Ayasofya’nın bütünüyle ve
tekrar ibadete açılmasından sonra ortaya gelen etkiden çok mu olur, az mı olur, onu da
bilemem… Şu ki ülkemizin git gide daha da tutsak bir konuma sürükleneceği korkarım,
ortadadır…
Söz konusu bağlamda, işte, “Türkiye için Ne yapmalı?” başlıklı kitabımızdaki makalemin
sonuç bölümünü aşağıya alıyorum…
Bölgede, petrol ve doğal gaz sömürüsüne, en büyük mâni, Atatürk Cumhuriyeti olduğu için,
Cumhuriyetimiz yozlaştırılmak üzere, elden gelen her türlü şer eylem gündeme getirilmiştir.
Rejim (2017’de) bunun için değişmiştir. Bölgede mezhep savaşları bunun için
körüklenmiştir… Böylesi bir operasyona ne yazık ki, muhalefet, ayrıca alet edilmiştir.
Dış dayatmalı ve iktidarı olduğu kadar muhalefeti de kapsayan, kurguyu bozmanın yegâne
yolu; her cenahtan ilericileri toplayacak tabandaki seçmenle, Cumhurbaşkanı adayımızı
belirleyebilmek üzere, belli bir “önseçim” gerçekleştirmektir… Bu yönde kamuoyu
oluşturulmalıdır… Adaylar belli bir yöntemle örneğin beşe indirgenir, sonra yarıştırılırlar .
Bir rüzgar estirelim… Fikrî zenginlik çağlasın… Coşku olsun, heyecan dorukta olsun…
Umutlar kocaman kocaman tomurcuklansın… Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını nasıl tasavvur
ediyoruz, anlatalım, görüşlerimizi, önerilerimizi yarıştıralım, onları yan yana koyalım… Dev
bir yürek olalım, dev bir erek… Bütün Türkiye ile, bölge ile, dünya ile kucaklaşalım… Barışı
kurumsallaştıralım… Seçeceğimiz aday, cumhurbaşkanımız olacaktır… O’nun etrafında
kilitlenince Türkiye, enginlere sığmayacak, taşacaktır… Güneş ufuktan şimdi doğar… Gümüş
dere durmaz akar… Yürüyelim arkadaşlar!..
Yazi, Prof. Ahmet Övgün Ercan’in Ediorlugu’nde Pankuş’tan çıkmak üzere olan kitapta yer verilmek üzere kaleme alınmıştır…