GES için arazilerine el konulan köylüler dava açtı!
Yusuf Yavuz
Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı Çaltı Mahallesinde GES projesi için acele kamulaştırma yoluyla arazilerine el konulan köylüler konuyu yargıya taşıdı. Alakır Nehri üzerinde inşa edilen Dereköy HES’te enerji üretecek yeterlilikte su bulunmayınca, bu tesise engtegre olarak üretim yapacak yardımcı GES projesi yapılması gündeme geldi. Bunun için Ekim 2021’de ÇED Gerekli Değildir kararı verilirken, 17 Temmuz 2025 tarihinde ise Cumhurbaşkanlığı kararı ile toplam 9 parselden oluşan 40 bin m2’den fazla arazi için acele kamulaştırma kararı alındı. Köylüler ise arazilerine el konulması anlamına gelen Cumhurbaşkanlığı kararının iptali için Danıştay’da dava açtı.
Kumluca Alakır Vadisi’ndeki Dereköy HES’e entegre olarak yapılması planlanan GES projesi Reis Enerji tarafından projelendirilmişti. Dereköy HES’in İstanbul merkezli İrem İnşaat şirketine satılmıştı. Reis Enerji’nin 2021 yılında aldığı ÇED kararı ile uygulanmak istenen GES projesi için Çaltı Mahallesi’nde toplam 40 bin 200 m2’den oluşan 9 ayrı parsel için acele kamulaştırma kararı alındı.
KÖYLÜNÜN GEÇİM KAYNAĞI OLAN 2,5 DEKARLIK ARAZİYE 57 BİN TL
EPDK’nın yürüttüğü kamulaştırma işlemleri için hazırlanan raporlarda, köylülerin nar bahçeleri, nohut ekilen, marjinal kuru tarım arazisi olarak gösterilirken, 2,5 dönümlük bir parsele 57 bin TL kamulaştırma bedeli öngörülmesi yerel halkın tepkisini çekti.
ACELE KAMULAŞTIRMA MÜLKİYET HAKKINI TEHDİT EDİYOR
Yargı kararlarıyla birçok kez iptal edilen acele kamulaştırma kararları, savaş koşulları ya da ülke güvenliğini ilgilendiren konular için istisna olarak başvurulan bir yöntem olarak biliniyor. Ancak son yıllarda özel şirketlerin yaptığı enerji projeleri başta olmak üzere kentsel dönüşüm, otoyol, madencilik ve benzeri konularda sıkça başvurulan bir yöntem haline geldi. Mülkiyet hakkının gaspedildiği uygulamalara konu olan acele kamulaştırma kararlarının mağdur ettiği halk, hakkını yargı yoluyla arıyor.
KÖYLÜLER KARARIN İPTALİ İÇİN DANIŞTAY’DA DAVA AÇTI
Kumluca Alakır Vadisi’ndeki Çaltı Mahallesi halkı da, GES projesi için bahçe ve tarlalarına el konulması anlamına gelen acele kamulaştırmayla ilgili 17 Temmuz 2025 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay’da dava açtı.
Acele kamulaştırma uygulamasının, sadece belli şartlarda ve durumlarda verilebilen karar olduğu ve sınırsız bir yetki içermediği belirtilen dava dilekçesinde, “Hele ki özel bir şirketin projesine yarar sağlayacak şekilde bu şekilde acele kamulaştırma kararı verilmesi yasalara aykırıdır” denildi.
HALKIN, ‘HES’TE ENERJİ ÜRETECEK SU YOK’ UYARISI DİKKATE ALINMADI
Alakır Vadisi’ndeki HES projelerinin inşa edildiği dönemde yöre halkının bu HES’lerde elektrik üretmek için yeterli su olmadığı yönündeki uyarılarının olduğu anımsatılan dava dilekçesinde, “Gelinen zamanda HES’lere karşı mücadelede yöre ve köy halkının haklılığı ortaya konulmuştur. HES’lere yardımcı enerji üretim tesisi kurma olanağı sağlanmıştır. HES sürecinde gereken ÇED süreçleri işletilmediğinden ve proje dosyasına sağlanan veriler doğru ve bilimsel olmadığından beklenen enerji üretiminden gereken verim elde edilememiş, bu nedenle şirketler, daha fazla kâr elde edebilmek için bu sefer ek üretimle GES’lere yönelmişlerdir. Bu sefer de köylülerin arazisine el atılmaktadır. HES süreciyle başlayan ekolojik zarar ve doğanın yıkımı ise Alakır çayında devam etmektedir” ifadelerine yer verildi.
NOHUT TARLASI DENİLEN ARAZİLERDE ZEYTİN VE NAR AĞAÇLARI VAR
GES projesi için, EPDK tarafından hazırlatılan ve acele kamulaştırmaya dayanak oluşturan değerleme raporlarında, köylülere ait nar, zeytin ve narenciye bahçelerinin bulunduğu bölgede nohut üretimi yapıldığının belirtildiği vurgulanan dava dilekçesinde, acele kamulaştırmaya konu edilen zeytin, nar ve narenciye bahçelerinin uydu görüntüleri de mahkemeye sunuldu.
TÜM PARSELLER İÇİN AYNI RAPOR KULLANILMIŞ
EPDK’nın arazilerle ilgili değerleme raporlarının masa başında hazırlandığı öne sürülen dava dilekçesinde, “EPDK tarafından alınan parsel bazlı değerleme raporlarında, tüm parseller için aynı rapor hazırlanmış sadece üst başlıkta ada parsel numarası değiştirilmiştir. Bu da tek başına raporların yetersizliğini ve gerçeği yansıtmadıklarını göstermektedir” denildi.
‘YOK PAHASIN KÖYLÜNÜN ATA TOPRAKLARI ELLERİNDEN ALINIYOR’
Köylülere ait arazilerin sulanabilir araziler olduğu vurgulanan dava dilekçesinde, arazilerde başta nar olmak üzere narenciye zeytin ağaçlarının bulunduğu, EPDK’nın değerleme raporlarında yer verildiği gibi hiçbir zaman nohut üretimi yapılmadığı vurgulanarak şöyle denildi: “Çaltı köyündeki 5437 m2’lik bir arazi için 184 bin TL kamulaştırma bedeli belirlenirken, 1769 m2’lik bir başka tarla için de 118 bin TL kamulaştırma bedeli öngörülmüştür. 2417 m2’lik arazi için 57 bin, 15.508 m2 büyüklüğündeki bir bahçe için de 1 milyon 815 bin TL değer biçilmiştir. Toplam 40 bin 200 m2’lik arazi için biçilen değer ise 2 milyon 974 bin TL olmuştur. Bu değerler de kabul edilemez olup, adeta yok pahasına vatandaşın elinden ata topraklarının alınması söz konusudur. Bu durum açıkça mülkiyet haklarının da ihlaline girmektedir.”
GÖZLER DANIŞTAY’IN VERECEĞİ KARARDA
Arazilerine el konulan köylülerin Danıştay’da açtığı dava ile 17 Temmuz 2025 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararının yürütmesinin durdurularak iptal edilmesi talep edildi. Geçim kaynağı olan bahçelerini kaybetmek istemeyen köylülerin gözü kulağı yargının vereceği kararda.
‘TEK BEKLENTİMİZ KÖYLÜNÜN TOPRAKLARININ İADE EDİLMESİ’
Konuyla ilgili görüşlerini dile getiren Çaltı Mahallesi Muhtarı İsmail Yavuz, “Yüce Türk adaletinden tek beklentimiz, haksız yere toprakları ellerinden alınan köylülere topraklarının iade edilmesidir” dedi.
‘HİÇ BİRİMİZ MÜLKÜMÜZÜ GÜVENDE HİSSETMİYORUZ’
Alakır–Karacaören Doğa Kültür Turizm Tanıtma ve Dayanışma Derneği’nin konuyla ilgili açıklamasında ise davanın bir an önce sonuca bağlanması ve alınan kararın yürütmesinin durdurulması beklentisine vurgu yapılarak, “bu değerli bahçelerin tahrip edilmesinin önlenmesini bekliyoruz. Bölgedeki bütün toprak sahipleri, çiftçiler, en temel hak olan mülkiyet hakkının böyle keyfi uygulamalarla gasp edilmesinden son derece rahatsız. Hiçbirimiz mülkümüzü güvende hissetmiyoruz. Anayasal haklarımızın korunmasını bekliyoruz. ‘Adalet Mülkün Temeli’ ise, ülkemizde adaletin hala var olduğunu görmeyi umut ediyoruz” denildi.