Kanal İstanbul Projesine Yürütmeyi Durdurma Kararı!
Kanal İstanbul’un çevresini imara açan rezerv yapı alanı kararları bir kez daha çöktü. Bilirkişi raporu, planların ne bilimsel ne de hukuki dayanağı olduğunu ortaya koyarken mahkeme “telafisi güç zarar” uyarısıyla yürütmeyi durdurdu. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çılgın proje” olarak tanıttığı Kanal İstanbul’da bir hukuki engel daha ortaya çıktı. Bahçeşehirliler Derneği’nin açtığı davada İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul’un çevresinde yıllara yayılan rezerv yapı alanı kararlarının hukuka aykırı olduğuna hükmederek yürütmeyi durdurdu.
Mahkeme, 23 Ekim tarihli kararında 2012–2019 arasında verilen rezerv yapı alanı ilanlarının çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) süreci tamamlanmadan, ayrıntılı bilimsel ve teknik analizler yapılmadan alındığını belirtti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı davanın reddini istese de bilirkişi raporunda yer alan kapsamlı değerlendirmeler, mahkemenin yürütmeyi durdurma kararında belirleyici oldu.
DERS GİBİ RAPORİdare mahkemesine sunulan bilirkişi raporlarıyla çevre, ziraat, harita, jeoloji, orman mühendislerinden oluşan heyet, Bakanlığa adeta ders verdi. Raporda öne çıkanlar şöyle:
Rezerv yapı alanı kararının bilimsel altyapısı yok: Alanın tarım, orman, mera ve su havzalarıyla çevrili olduğu, İstanbul’un en az yapılaşmış bölgelerinden biri olduğu; bu nedenle zemin etüdü, yerleşime uygunluk analizleri ve eşik analizleri yapılmadan rezerv alan ilan edilemeyeceği belirtildi. Ancak dosyada hiçbir analiz, hiçbir etüt, hiçbir gerekçeli rapor bulunmuyor. Kentsel dönüşüm amacı yok, yeni şehirleşme hedefleniyor: 6306 Sayılı Kanun’un amacı riskli alanlardaki yapıların güvenli alanlara taşınması olmasına rağmen, bu planlarda İstanbul’un hangi riskli bölgelerinin buraya taşınacağı, kaç kişinin geleceği, nüfusun profili, ekonomik durumu gibi temel bilgiler sıfır. Rapora göre kararlar “kentsel dönüşüm” amacından kopmuş durumda. İstanbul’un riskli yapılarıyla hiçbir ilişki kurulmamış: İstanbul’un deprem riski, korunması gereken tarihi doku veya mevcut yapı stokunun tehlike durumu ile rezerv alan arasında bağlayıcı hiçbir analiz yapılmamış. Rapora göre bu durum, hem rezerv yapı alanı mantığını hem de Kanal İstanbul’a dayandırılan kamu yararı iddiasını tamamen geçersiz kılıyor.•Kentsel Teknik Altyapı Etki Değerlendirme Raporu eksik: Büyük ölçekli plan değişikliklerinde zorunlu olan bu raporun hazırlanmaması, bilirkişiye göre plan değişikliğini teknik açıdan hükümsüz hale getiriyor. TAHRİBAT UYARISI
Raporda su ve ekosistem açısından daha keskin uyarılar da yer aldı. Tuzlu su sızıntısı nedeniyle Terkos’un kullanılamaz hale geleceği belirtildi. Tuzlu suyun doğal yoğunluk farkı nedeniyle tatlı suyu çekme eğilimi olduğu, bu nedenle kanal içindeki tuzlu suyun Terkos Gölü’ne sızmasının barajı içilemez hale getireceği ifade edildi. Sazlıdere Barajı’nın zaten kuruma noktasında olduğu, Kanal İstanbul’un bu süreci hızlandırarak İstanbul’un su krizini derinleştireceği bildirildi. Tuzlanmanın orman varlığı üzerinde kurutucu ve yok edici etki yaratacağı, bölgedeki ekosistemin geri dönüşü olmayan zararlar göreceği vurgulandı.
Ayrıca raporda açık bir uyarı da yapıldı. İşlemin yürütülmesinin durdurulmaması halinde oluşacak zarara dikkat çekilen raporda, “İşlemin uygulanmasına devam edilmesiyle artacak; yargılamanın sonunda verilecek muhtemel bir iptal kararı ile önceki halin iadesi güçleşecektir” ifadeleri yer aldı.
Mahkeme raporu da dikkate alarak “telafisi güç zararlar doğabileceğinden” projenin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi.