Altına hücumun yaşandığı Anadolu coğrafyası Vahşi Batı’ya döndü!

ÖZEL HABER 15.06.2025 - 16:21, Güncelleme: 15.06.2025 - 20:38 483 kez okundu.
 

Altına hücumun yaşandığı Anadolu coğrafyası Vahşi Batı’ya döndü!

Tokat’ta halkın kutsal saydığı Çal Baba Ormanı, Selçuklu döneminden bu yana korunarak günümüze ulaşmış. Ancak son yıllarda bölgede yaşanan altına hücumdan payını alan kutsal orman altın arayıcılarının hedefinde. 130 köylünün açtığı davada bir arama ruhsatı yargıdan dönerken, silahlı kişilerle köye giren bir başka şirkete verilen ruhsata da iptal davası açıldı…

Yusuf Yavuz Maden ruhsatlarıyla kuşatılan Tokat Günçalı köyünde 130 vatandaşın açtığı ruhsat iptal davasında yargıdan sevindirici karar çıkarken, maden arama ruhsatı alan bir başka şirketin altın aramak için eli silahlı kişilerle bölgeye gelmesi köylüleri isyan ettirdi. Zeni Madencilik Şirketine karşı da dava açtıklarını belirten köylülerin avukatlarından İsmail Hakkı Atal, Günçalı köyündeki Çalbaba Ormanının Anadolu Selçukluları ve Danişmentler dönemine kadar uzanan bir inanç geçmişi bulunduğunu belirterek, “Halk yüzlerce yıldır bu bölgedeki ardıç ve meşe ormanını hiç dokunmadan korumayı başardı. Ağaçların hiçbir dalına bile dokunulmadığı için tepede çok sayıda ölü ağaç var ve bu ölü ağaçların varlığı Çal Tepe ormanının biyolojik döngüsünün devamını sağlıyor. Çal Baba’ya silahla giren siyanürlü altın madeni şirketi Zeni Madenciliğe karşı da Günçalı, Güzelce ve Killik köylüleri harekete geçtiler, davamızı açtık” dedi. KÖYLÜLERİ HAKLI BULAN MAHKEMEDEN İPTAL KARARI GELDİ Tokat merkeze bağlı Günçalı köyü ve çevresinde özel bir şirkete verilen maden arama ruhsatının iptali için yöre köylüleri iki yıldır hukuk mücadelesi yürütüyor. Yöre halkının kutsal saydığı Çal Baba ormanının bulunduğu bölgeyi de kapsayan maden arama ruhsatının iptali için aralarında muhtarların da bulunduğu 130 vatandaş, ÇED süreci işletilmeden maden arama faaliyeti yapılmasının mevzuata aykırı olduğunu belirterek Tokat İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme, 2022-2029 dönemini kapsayan maden arama ruhsatının iptaliyle ilgili davayı, işlemin mevzuata uygun olduğunu savunarak 6 Ocak 2025 tarihli kararı ile reddetti. Yerel mahkemenin bu kararına itiraz eden davacılar, Samsun Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Davayı gören Samsun Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi, köylüleri haklı bularak yerel mahkemenin kararını iptal etti. Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nin 13 Mayıs 2025 tarihinde oy birliği ile aldığı iptal kararında, davaya konu maden arama ruhsatı işleminde ÇED süreci işletilmeden izin verilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtildi. ‘ÇEVRE MEVZUATI BÜTÜN ARAMA DÖNEMLERİNİ KAPSAR’ Mevzuatta maden arama faaliyetlerinin doğrudan çevreyi koruma mevzuatında öngörülen şart ve yükümlülüklerden istisna tutulmadığının altı çizilen iptal kararında, özetle şöyle denildi: “Maden arama faaliyetinin içeriğine ve arama yöntemine göre çevresel etki açısından değerlendirilmesi gerektiği, dava konusu uyuşmazlığın ise 4. grup maden arama ruhsatına ilişkin olduğu, ruhsatın ön arama, genel arama ve detay arama dönemlerini kapsadığı, arama ruhsatında bir sonraki safhaya geçildikçe doğa ve çevreye olan müdahalelerin boyut ve niteliğinin değişeceği, bu dönemlere silsile halinde başlanılması aşamasında her dönemde çevre mevzuatı açısından ayrı bir değerlendirme yapılmayacağı, çevre mevzuatı açısından değerlendirmenin tüm dönemleri kapsar şekilde ilk aşamada tüm arama ruhsatı açısından yapılan bir durum olduğu anlaşılmaktadır. ‘ÇED İŞLETİLMEDEN ARAMA İZNİ VERİLMESİ HUKUKA AYKIRI’ Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. maddesi ile herkesin, sağlıklı çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemenin devletin ve vatandaşların ödevi olduğu düzenlenmiştir. Çevrenin hak olarak düzenlenmesinin sonucu olarak, herkes, sağlıklı bir çevrede yaşamak için meri mevzuat çerçevesinde gerekli tedbirlerin alınmasını, denetimlerin yapılmasını veya idari yaptırımların uygulanmasını devletten talep edebileceği, devletin de kendi görev ve pozitif yükümlülüklerinin farkında olarak bu talepleri karşılaması gerektiği açıktır. Ödev yönüyle ise, başta kamu kurumları olmak üzere herkesin, çevrenin sağlıklı ve düzenli olması hususunda dikkatli davranması, tedbirleri alması, meri mevzuatı uygulaması, çevreye karşı olumsuz bir eylemde zararın en aza indirilmesi için özveri ile çalışmasını gerektirmektedir. Dava konusu işlemde ÇED süreci işletilmeden izin verilmiş olması nedeniyle hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki idare mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.” BAYRAMDA ÇAL BABA ORMANINDA BULUŞTULAR Kurban Bayramı haftasında Çal Baba Ormanında bir araya gelen köylüler, geleneksel olarak her yıl yapılan Çal Baba etkinliğini tekrarladı. Semahlar dönüldü, lokmalar yenildi, birlik beraberlik ruhu bir kez daha canlandırıldı. Tokat İl merkezinde vahşi madencilik girişimlerine karşı kitlesel eylem ve basın açıklaması yapıldı, “Çal Baba’yı vermeyeceğiz” sesleri ile kararlılık bir kez daha yükseltildi. Yöre köylerini kuşatan altın arayıcılarının tehdidi altındaki Çal Baba Ormanı ve çevresindeki yaşam alanlarının korunması için iki yıldır hukuki mücadele yürüten köylüler, HLC Kıymetli Madenler şirketine verilen arama ruhsatıyla ilgili davada Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nden gelen iptal kararının sevincini yaşarken, bir başka maden şirketinin aldığı maden arama ruhsatına karşı da harekete geçtiler. ÜLKE VAHŞİ BATIYA DÖNDÜ, SİLAHLI ALTIN ARAYICILARI KÖYE GİRDİ Geçtiğimiz Nisan ayında Zeni Madencilik şirketinin ruhsat sahasında silahlı kişilerce çalışma yapılmak istendiği öne sürülmüş, köylüler ise duruma tepki göstererek Jandarmaya haber vermişti. Jandarmanın müdahalesiyle olay büyümeden yatıştırılsa da, yaşananlar altına hücum furyasının geldiği yere işaret ediyordu: Bir yanda ormanını, suyunu, tarlasını, evini ve geleceğini siyanürlü altın madenciliğine karşı korumak isteyen halk, diğer yanda ise mevzuatı hiçe sayarak elinde silahlarla köylere girerek ülkeyi Vahşi Batıya çeviren altın arayıcıları. ÜÇ AYRI KÖYDEN 117 VATANDAŞ YENİ BİR İPTAL DAVASI AÇTI İki yıldır vahşi madencilik girişimlerine karşı hukuk mücadelesi yürüten Günçalı köylülerinin avukatlarından CVP Genel Başkanı İsmail Hakkı Atal, Zeni Madencilik firmasına verilen ruhsatın iptali için de yeni bir dava açtıklarını duyurdu. Günçalı, Güzelce ve Killik köylülerinden oluşan 117 davacı, ruhsat veren kuruluş olan Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAPEG) karşı Tokat İdare Mahkemesi’nde açılan dava ile 2027 yılına kadar süresi olan 2000 hektarlık arama ruhsatının iptalini talep ediyor. AV. İSMAİL HAKKI ATAL: ‘KÖYLÜLER KURU BİR DAL BİLE ALMIYOR’ Açılan iptal davasında, Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nin iptal kararının da emsal olarak gösterildiğini dile getiren Av. İsmail Hakkı Atal, madencilik kuşatması altındaki bölgenin inanç merkezi olduğunu belirterek şunları dile getirdi: “Maden ruhsatının verildiği Günçalı -Güzelce ve Killik köyleri üzerindeki Çal Baba inanç merkezi, köylülerin 500 yıldır kuru bir dal parçasını dahi dışarıya çıkarmadıkları Hacı Bektaş-ı Veli’nin izinden giden Alevi Can’ların ibadet ve inanç merkezi. Köylüler bayramlarda burada bir araya gelerek kurbanlarını kesmekte, Cem ibadetlerini gerçekleştirmekte. Alanda Cem ibadeti gerçekleştirilen anıt ağaç, açık hava Cem Evi niteliğinde olduğundan Kültür Bakanlığı’nın kayıtlarına girdi. Çal Baba’nın Anadolu Selçukluları ve Danişmentler dönemine kadar uzanan bir inanç geçmişi bulunmakta. Halk yüzlerce yıldır bu bölgedeki ardıç ve meşe ormanını hiç dokunmadan korumayı başardı. Ağaçların hiçbir dalına bile dokunulmadığı için tepede çok sayıda ölü ağaç var ve bu ölü ağaçların varlığı Çal Tepe ormanının biyolojik döngüsünün devamını sağlıyor. BURADA İNSAN ETKİSİ YIKIMA DEĞİL, KORUMAYA YÖNELİK Hiç bir yasal koruma statüsü olmadan halk tarafından bugüne kadar korunan Çal Baba ormanı ile ilgili Doç. Dr. Güldem Baykal Büyüksaraç tarafından hazırlanan raporda, halkın ormanla kurduğu bağın yıkıcı etkinin tersine bir antropojenik etki yarattığına işaret edilerek, ‘Antropojenik etki, yaygın anlamıyla, olumsuz etkilere karşılık gelmektedir. Bu etkiler ormansızlaşma, sanayileşme, kentleşme, kirlilik, doğal kaynakların aşırı tüketimi ve sera gazı emisyonu gibi çeşitli insan eylemlerinin sonucudur. Çal Baba ise bugün tam da insan eliyle ve emeğiyle yaşamaya devam ediyor. Bu olumlu antropojenik etkiyi açıklamak üzere ‘insan katkılı eko-gelişim’ kavramı önerilebilir’ görüşüne yer veriliyor. ‘BU İNANÇ VE GELENEĞİ KORUYARAK GELECEĞE TAŞIYACAĞIZ’ Çal Tepe’yi  sadece Alevi inancına sahip yurttaşlarımız değil, yöredeki Sünni köyler de kutsal olarak gördükleri için ziyaret etmekte, kurban kesmekte. Aynı mekân, farklı inançlara sahip toplulukların bir araya gelip toplumsal bağlarını güçlendirdiği bir yer olarak da hizmet etmektedir. Alevi-Sünni köyler arası ilişkilerin düzenlenmesine katkı sağladığı ve topluluklar arası kültürel köprü görevi gördüğü rahatlıkla söylenebilir. İklim krizinin pençesinde kıvranan insanlığa doğanın sahibi değil, onun bir parçası olduğunu gösteren bu inanış ve geleneği her koşulda geleceğe taşımak ve korumak için hukuki mücadelemizi sürdürüyoruz.”  YEŞİLIRMAK VE KELKİT VADİSİ KURAUKLIKTA TÜRKİYE’NİN SİGORTASI Açıklamasında Türkiye’nin iklim krizine bağlı kuraklığın pençesinde olduğunu da vurgulayan Av. İsmail Hakkı Atal, “Bu süreçte su kaynakları ve iklimiyle Türkiye’nin sigortası olacak Yeşilırmak havzası ve Kelkit vadisine verilen maden ruhsatları, bu ülkeye ihanet değilse en iyimser söyleyişle cehalettir. Siyanürlü altın madeni ruhsatının hemen yanı başında DSİ’nin 2 milyar TL harcayarak yaptığı, 31 köyü besleyen Güzelce Barajı olduğu gibi, maden faaliyetlerinden etkilenecek Çekerek Çayı, Çamlıbel Dağı’ndan doğan Kızık, Günçalı (Dinar), Çal ve Kavak tepelerinden doğan, Güzelce (Fineze) dereleri; Artova Ovası doğrudan etki sahası içinde kalmakta. ‘Doğrudan ve dolaylı düşmansız bir mili güvenlik tehdidi’ olan İklim krizine karşı bütün dünya önlemler almaktayken, bizler iklim kriziyle birlikte AKP’nin cahil ve paragöz yöneticileriyle de uğraşmak zorunda kalıyoruz. İklim krizi sürecinde AKP iktidarı milli güvenlik sorunudur” dedi.
Tokat’ta halkın kutsal saydığı Çal Baba Ormanı, Selçuklu döneminden bu yana korunarak günümüze ulaşmış. Ancak son yıllarda bölgede yaşanan altına hücumdan payını alan kutsal orman altın arayıcılarının hedefinde. 130 köylünün açtığı davada bir arama ruhsatı yargıdan dönerken, silahlı kişilerle köye giren bir başka şirkete verilen ruhsata da iptal davası açıldı…

Yusuf Yavuz

Maden ruhsatlarıyla kuşatılan Tokat Günçalı köyünde 130 vatandaşın açtığı ruhsat iptal davasında yargıdan sevindirici karar çıkarken, maden arama ruhsatı alan bir başka şirketin altın aramak için eli silahlı kişilerle bölgeye gelmesi köylüleri isyan ettirdi. Zeni Madencilik Şirketine karşı da dava açtıklarını belirten köylülerin avukatlarından İsmail Hakkı Atal, Günçalı köyündeki Çalbaba Ormanının Anadolu Selçukluları ve Danişmentler dönemine kadar uzanan bir inanç geçmişi bulunduğunu belirterek, “Halk yüzlerce yıldır bu bölgedeki ardıç ve meşe ormanını hiç dokunmadan korumayı başardı. Ağaçların hiçbir dalına bile dokunulmadığı için tepede çok sayıda ölü ağaç var ve bu ölü ağaçların varlığı Çal Tepe ormanının biyolojik döngüsünün devamını sağlıyor. Çal Baba’ya silahla giren siyanürlü altın madeni şirketi Zeni Madenciliğe karşı da Günçalı, Güzelce ve Killik köylüleri harekete geçtiler, davamızı açtık” dedi.

KÖYLÜLERİ HAKLI BULAN MAHKEMEDEN İPTAL KARARI GELDİ

Tokat merkeze bağlı Günçalı köyü ve çevresinde özel bir şirkete verilen maden arama ruhsatının iptali için yöre köylüleri iki yıldır hukuk mücadelesi yürütüyor. Yöre halkının kutsal saydığı Çal Baba ormanının bulunduğu bölgeyi de kapsayan maden arama ruhsatının iptali için aralarında muhtarların da bulunduğu 130 vatandaş, ÇED süreci işletilmeden maden arama faaliyeti yapılmasının mevzuata aykırı olduğunu belirterek Tokat İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme, 2022-2029 dönemini kapsayan maden arama ruhsatının iptaliyle ilgili davayı, işlemin mevzuata uygun olduğunu savunarak 6 Ocak 2025 tarihli kararı ile reddetti. Yerel mahkemenin bu kararına itiraz eden davacılar, Samsun Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurdu. Davayı gören Samsun Bölge İdare Mahkemesi İkinci İdari Dava Dairesi, köylüleri haklı bularak yerel mahkemenin kararını iptal etti. Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nin 13 Mayıs 2025 tarihinde oy birliği ile aldığı iptal kararında, davaya konu maden arama ruhsatı işleminde ÇED süreci işletilmeden izin verilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtildi.

‘ÇEVRE MEVZUATI BÜTÜN ARAMA DÖNEMLERİNİ KAPSAR’

Mevzuatta maden arama faaliyetlerinin doğrudan çevreyi koruma mevzuatında öngörülen şart ve yükümlülüklerden istisna tutulmadığının altı çizilen iptal kararında, özetle şöyle denildi: “Maden arama faaliyetinin içeriğine ve arama yöntemine göre çevresel etki açısından değerlendirilmesi gerektiği, dava konusu uyuşmazlığın ise 4. grup maden arama ruhsatına ilişkin olduğu, ruhsatın ön arama, genel arama ve detay arama dönemlerini kapsadığı, arama ruhsatında bir sonraki safhaya geçildikçe doğa ve çevreye olan müdahalelerin boyut ve niteliğinin değişeceği, bu dönemlere silsile halinde başlanılması aşamasında her dönemde çevre mevzuatı açısından ayrı bir değerlendirme yapılmayacağı, çevre mevzuatı açısından değerlendirmenin tüm dönemleri kapsar şekilde ilk aşamada tüm arama ruhsatı açısından yapılan bir durum olduğu anlaşılmaktadır.

‘ÇED İŞLETİLMEDEN ARAMA İZNİ VERİLMESİ HUKUKA AYKIRI’

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 56. maddesi ile herkesin, sağlıklı çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemenin devletin ve vatandaşların ödevi olduğu düzenlenmiştir. Çevrenin hak olarak düzenlenmesinin sonucu olarak, herkes, sağlıklı bir çevrede yaşamak için meri mevzuat çerçevesinde gerekli tedbirlerin alınmasını, denetimlerin yapılmasını veya idari yaptırımların uygulanmasını devletten talep edebileceği, devletin de kendi görev ve pozitif yükümlülüklerinin farkında olarak bu talepleri karşılaması gerektiği açıktır. Ödev yönüyle ise, başta kamu kurumları olmak üzere herkesin, çevrenin sağlıklı ve düzenli olması hususunda dikkatli davranması, tedbirleri alması, meri mevzuatı uygulaması, çevreye karşı olumsuz bir eylemde zararın en aza indirilmesi için özveri ile çalışmasını gerektirmektedir. Dava konusu işlemde ÇED süreci işletilmeden izin verilmiş olması nedeniyle hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki idare mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.”

BAYRAMDA ÇAL BABA ORMANINDA BULUŞTULAR

Kurban Bayramı haftasında Çal Baba Ormanında bir araya gelen köylüler, geleneksel olarak her yıl yapılan Çal Baba etkinliğini tekrarladı. Semahlar dönüldü, lokmalar yenildi, birlik beraberlik ruhu bir kez daha canlandırıldı. Tokat İl merkezinde vahşi madencilik girişimlerine karşı kitlesel eylem ve basın açıklaması yapıldı, “Çal Baba’yı vermeyeceğiz” sesleri ile kararlılık bir kez daha yükseltildi. Yöre köylerini kuşatan altın arayıcılarının tehdidi altındaki Çal Baba Ormanı ve çevresindeki yaşam alanlarının korunması için iki yıldır hukuki mücadele yürüten köylüler, HLC Kıymetli Madenler şirketine verilen arama ruhsatıyla ilgili davada Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nden gelen iptal kararının sevincini yaşarken, bir başka maden şirketinin aldığı maden arama ruhsatına karşı da harekete geçtiler.

ÜLKE VAHŞİ BATIYA DÖNDÜ, SİLAHLI ALTIN ARAYICILARI KÖYE GİRDİ

Geçtiğimiz Nisan ayında Zeni Madencilik şirketinin ruhsat sahasında silahlı kişilerce çalışma yapılmak istendiği öne sürülmüş, köylüler ise duruma tepki göstererek Jandarmaya haber vermişti. Jandarmanın müdahalesiyle olay büyümeden yatıştırılsa da, yaşananlar altına hücum furyasının geldiği yere işaret ediyordu: Bir yanda ormanını, suyunu, tarlasını, evini ve geleceğini siyanürlü altın madenciliğine karşı korumak isteyen halk, diğer yanda ise mevzuatı hiçe sayarak elinde silahlarla köylere girerek ülkeyi Vahşi Batıya çeviren altın arayıcıları.

ÜÇ AYRI KÖYDEN 117 VATANDAŞ YENİ BİR İPTAL DAVASI AÇTI

İki yıldır vahşi madencilik girişimlerine karşı hukuk mücadelesi yürüten Günçalı köylülerinin avukatlarından CVP Genel Başkanı İsmail Hakkı Atal, Zeni Madencilik firmasına verilen ruhsatın iptali için de yeni bir dava açtıklarını duyurdu. Günçalı, Güzelce ve Killik köylülerinden oluşan 117 davacı, ruhsat veren kuruluş olan Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAPEG) karşı Tokat İdare Mahkemesi’nde açılan dava ile 2027 yılına kadar süresi olan 2000 hektarlık arama ruhsatının iptalini talep ediyor.

AV. İSMAİL HAKKI ATAL: ‘KÖYLÜLER KURU BİR DAL BİLE ALMIYOR’

Açılan iptal davasında, Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nin iptal kararının da emsal olarak gösterildiğini dile getiren Av. İsmail Hakkı Atal, madencilik kuşatması altındaki bölgenin inanç merkezi olduğunu belirterek şunları dile getirdi: “Maden ruhsatının verildiği Günçalı -Güzelce ve Killik köyleri üzerindeki Çal Baba inanç merkezi, köylülerin 500 yıldır kuru bir dal parçasını dahi dışarıya çıkarmadıkları Hacı Bektaş-ı Veli’nin izinden giden Alevi Can’ların ibadet ve inanç merkezi. Köylüler bayramlarda burada bir araya gelerek kurbanlarını kesmekte, Cem ibadetlerini gerçekleştirmekte. Alanda Cem ibadeti gerçekleştirilen anıt ağaç, açık hava Cem Evi niteliğinde olduğundan Kültür Bakanlığı’nın kayıtlarına girdi. Çal Baba’nın Anadolu Selçukluları ve Danişmentler dönemine kadar uzanan bir inanç geçmişi bulunmakta. Halk yüzlerce yıldır bu bölgedeki ardıç ve meşe ormanını hiç dokunmadan korumayı başardı. Ağaçların hiçbir dalına bile dokunulmadığı için tepede çok sayıda ölü ağaç var ve bu ölü ağaçların varlığı Çal Tepe ormanının biyolojik döngüsünün devamını sağlıyor.

BURADA İNSAN ETKİSİ YIKIMA DEĞİL, KORUMAYA YÖNELİK

Hiç bir yasal koruma statüsü olmadan halk tarafından bugüne kadar korunan Çal Baba ormanı ile ilgili Doç. Dr. Güldem Baykal Büyüksaraç tarafından hazırlanan raporda, halkın ormanla kurduğu bağın yıkıcı etkinin tersine bir antropojenik etki yarattığına işaret edilerek, ‘Antropojenik etki, yaygın anlamıyla, olumsuz etkilere karşılık gelmektedir. Bu etkiler ormansızlaşma, sanayileşme, kentleşme, kirlilik, doğal kaynakların aşırı tüketimi ve sera gazı emisyonu gibi çeşitli insan eylemlerinin sonucudur. Çal Baba ise bugün tam da insan eliyle ve emeğiyle yaşamaya devam ediyor. Bu olumlu antropojenik etkiyi açıklamak üzere ‘insan katkılı eko-gelişim’ kavramı önerilebilir’ görüşüne yer veriliyor.

‘BU İNANÇ VE GELENEĞİ KORUYARAK GELECEĞE TAŞIYACAĞIZ’

Çal Tepe’yi  sadece Alevi inancına sahip yurttaşlarımız değil, yöredeki Sünni köyler de kutsal olarak gördükleri için ziyaret etmekte, kurban kesmekte. Aynı mekân, farklı inançlara sahip toplulukların bir araya gelip toplumsal bağlarını güçlendirdiği bir yer olarak da hizmet etmektedir. Alevi-Sünni köyler arası ilişkilerin düzenlenmesine katkı sağladığı ve topluluklar arası kültürel köprü görevi gördüğü rahatlıkla söylenebilir. İklim krizinin pençesinde kıvranan insanlığa doğanın sahibi değil, onun bir parçası olduğunu gösteren bu inanış ve geleneği her koşulda geleceğe taşımak ve korumak için hukuki mücadelemizi sürdürüyoruz.” 

YEŞİLIRMAK VE KELKİT VADİSİ KURAUKLIKTA TÜRKİYE’NİN SİGORTASI

Açıklamasında Türkiye’nin iklim krizine bağlı kuraklığın pençesinde olduğunu da vurgulayan Av. İsmail Hakkı Atal, “Bu süreçte su kaynakları ve iklimiyle Türkiye’nin sigortası olacak Yeşilırmak havzası ve Kelkit vadisine verilen maden ruhsatları, bu ülkeye ihanet değilse en iyimser söyleyişle cehalettir. Siyanürlü altın madeni ruhsatının hemen yanı başında DSİ’nin 2 milyar TL harcayarak yaptığı, 31 köyü besleyen Güzelce Barajı olduğu gibi, maden faaliyetlerinden etkilenecek Çekerek Çayı, Çamlıbel Dağı’ndan doğan Kızık, Günçalı (Dinar), Çal ve Kavak tepelerinden doğan, Güzelce (Fineze) dereleri; Artova Ovası doğrudan etki sahası içinde kalmakta. ‘Doğrudan ve dolaylı düşmansız bir mili güvenlik tehdidi’ olan İklim krizine karşı bütün dünya önlemler almaktayken, bizler iklim kriziyle birlikte AKP’nin cahil ve paragöz yöneticileriyle de uğraşmak zorunda kalıyoruz. İklim krizi sürecinde AKP iktidarı milli güvenlik sorunudur” dedi.


Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.