Sanıyorum 1 yıl önce de bu yazıma çok yakın bir yazı yazdım. 6 şubat depremleri ile Büyük acılar yaşayan bölge halkı, yine büyük acı ile karşı karşıya kalmış durumda. Evlerinden yurtlarından, baba ocaklarından çıkın diyorlar. Bunu nasıl yapıyorlar derseniz, Acele Kamulaştırma adı ile yapıyorlar.
Acele Kamulaştırma nedir? Buna bir bakalım. Acele Kamulaştırma; Kamulaştırma Kanununun 27. Maddesinde düzenlenen ve belirli şartların varlığında kullanılan kıymet takdiri dışındaki kamulaştırma işlemleri daha sonradan tamamlanan olağanüstü kamulaştırma usulüdür. Devlet ve kamu kurumları arazinin sahibi olan kişi veya kişilere taşınmazın karşılığı olan bedeli ödemek koşulu ile araziye el koyabilir. Kamulaştırma ile ilgili kanunda belirtilmiş olan kurallara aykırı olarak devletin fiilen veya hukuken araziye el koyması durumunda zararın giderilmesi için dava açılabilir.
Acele kamulaştırma, mülkiyet hakkını ciddi şekilde etkiler. Anayasa’nın 35. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 No’lu Protokol’ün 1. maddesi, mülkiyet hakkını koruma altına alır. Bu nedenle, acele kamulaştırma kararlarına karşı açılacak davalarla, mülkiyet hakkının korunması mümkündür.
İşte sorun tam da burada başlıyor. Mahkemelerden yürütmeyi durdurma kararı alan vatandaşlarımız, yargı süreci devam ederken bir bakıyorlar ki, iş makineleri bağa bahçeye girmiş, ağaçları sökmeye başlamışlar bile. Son aldığım bilgiler de Hatay’ın birçok ilçesinde, Acele Kamulaştırma kararlarıyla halk ile otorite arasında sürtüşmeler devam ediyor. Daha önce Malatya’nın merkez ilçelerinde de aynı sorun kamuoyunu meşgul etmişti.
Hatay’da Antakya, Defne, Hassa ve Samandağ gibi bir çok ilçede sorunlar devam ediyor. Açık konuşmak gerekirse Hükümet deprem sonrası barınma sorununu çözemedi. Halen %20 oranında konutları, oturulacak halde hak sahiplerine teslim edemedi. Defalarca Deprem Bölgesine gidip, araştırma yapmış biriyim. Özellikle Hatay’da yoğun temaslarda bulundum. Son dönemde televizyon ekranlarına da yansıyan Acele Kamulaştırmalara karşı halkın direniş görüntülerini gözlemliyoruz.
İnsanlar ağacını, hayvanının, evini korumak için direniyor. Maalesef köylülerin yerlerde sürüklendiği görüntüler karşısında gözlerimize inanamadık. Deprem sonrası ailesini, yakınlarını, komşularını, evlerini ve işini kaybedenler bugün son yapılanlara karşı seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Samandağ’ın Mağaracık Mahallesi’nde yaşayan halk, “yargı kararı beklenmeden kendi topraklarımıza girip, ağaçları söktüler” derken, “sonuna kadar mücadelede edeceklerini de” söylüyorlar. Şuana kadar 1 yılı aşkın süredir milyonun üzerinde, başta zeytin ağaları olmak üzere, meyve ağaları sökülmüştür. Hatay halkı ne ile geçiniyor biliyor musunuz? Zeytin toplayıp, zeytin yağı yapıp satıyorlar, meyvelerini satıyorlar geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar.
Yardımlar da artık yok denecek kadar az. Nasıl sorun çözmek bu?
Bu uygulamaya lütfen son verin Hatay halkı sesini duyurmaya alışıyor. Aslında çığlığını duyurmaya çalışıyor. Hatay’lı çok tedirgin. Az hasarlı binalarını onarıp, evlerine girmelerine bile izin verilmiyor.
Ne yapsın bu halk? Hatay gözden çıkarılamayacak kadar vatan toprağıdır. Hatta daha fazlasıdır. Atatürk’ün hasta yatağında, Hatay’ın anavatana katılması için sağlığını hiçe saydığını unutmayalım. Umarım tüm deprem bölgesinde yaşanan acele kamulaştırma kararları geri çekilir. Barınma sorunu değişik yöntemlerle çözülmelidir. Hatay halkının yanında olmaya ve talepleri seslendirmeye devam edeceğiz.
HATAY, TÜRKİYE İÇİN KIRMIZI ÇİZGİDİR…