"Hekimin Terazisi: Ceza Sistemi ve Vicdanın Sefaleti"
"Hekimin Terazisi: Ceza Sistemi ve Vicdanın Sefaleti"
Bir hastaya yazılan ilacın, hekimi borçlandırdığı; bir hastayı yeterince memnun edememenin maaşı delik deşik ettiği bir sistemin içinde yaşıyoruz. Artık iyileştiren değil, sistemin kurallarını ezberleyen kazanıyor. Hipokrat yemini, performans puanları karşısında çaresiz. Vicdanın, protokolle tartıldığı bir yerdeyiz.
Bir hastaya yazılan ilacın, hekimi borçlandırdığı; bir hastayı yeterince memnun edememenin maaşı delik deşik ettiği bir sistemin içinde yaşıyoruz. Artık iyileştiren değil, sistemin kurallarını ezberleyen kazanıyor. Hipokrat yemini, performans puanları karşısında çaresiz. Vicdanın, protokolle tartıldığı bir yerdeyiz.
Yeşim Tütün
Bu yalnızca bir hekimin bordrosu değil. Bu, birçok doktorun feryadı.
Bir doktorun kaleminden dökülen sözler artık binlerin dili oldu:
“Hasta bana altı aydır gelmediği için 10 bin TL kesilmiş.
Çok fazla hastaneye gittiği için 15 bin TL kesilmiş.
İlaç yazdığım için 4-5 bin kesilmiş.
Hastayı memnun edememişim, 2-3 bin kesilmiş.”
Bu rakamlar rastgele değil. Bu, bugün Türkiye’de bir hekimin bordrosu. Beyaz önlüğün üzerine siyah bir gölge düşüyor artık. Beyaz Reform diyerek lanse edilen sistemin içinde, beyaz hiçbir şey kalmadı.
Hatırlayalım: Sağlık Bakanlığı, reform diye sunduğu sistemde doktorlara "200 bin TL’ye kadar kazanç" vaadinde bulunmuştu. Şimdi aynı sistem, doktorlara “eğer bir gün işe gelmez, hedefi tutturmaz, birkaç hasta da şikâyet ederse” 43 bin lirayı reva görüyor. Üstelik bu rakam, bazı branşlarda çok daha aşağıya iniyor. Bu sistem artık ödül değil, cezaya dayalı. Motivasyon değil, tedirginlik yayıyor.
Bir doktor artık hastaya değil, istatistiklere bakmak zorunda. Çünkü her muayene, her reçete, her söylenen cümle, karneye yazılıyor. O karne, bir sonraki maaşın kefil defteri. Ama kimse hekimin gece uykusuzluğunu, yoğun bakımın başındaki sessiz nöbetini, gözlerindeki kırışıklığın nedenini yazmıyor oraya.
Üstelik “hastayı memnun edememek” gibi soyut bir kıstasla, bilim değil; müşteri hizmetleri mantığıyla yargılanıyorlar. Oysa hastalık memnuniyetle ölçülmez. Kimi zaman kötü haber vermek, doğru olanıdır. Kimi zaman hayat kurtarmak, karşı tarafı mutlu etmez ama gereklidir. Hekim, şovmen değil. Hekim, beklentiyi değil; gerçeği yönetir.
Bugün sağlık çalışanlarının en büyük sorunu sadece maaş değildir. Adalet duygusudur. Bu sistem, iyi hekimi cezalandırır, kurallara ezbere oynayanı ödüllendirir hale gelmiştir.
Bu yazı bir tek doktorun değil, yüzlercesinin, binlercesinin ortak kalp atışıdır.
Feryatlar artık tekil değil. Her kesinti, her haksızlık bir zincir oluşturuyor.
Beyaz önlükler, günden güne griye dönüyor. Umut, kurumakta.
Sayın Bakanlık, şunu açıkça söylemek gerekiyor:
Beyaz Reform, hekimleri yönetmeliklere boğmak değil; onları insanca koşullarda yaşatmak, onurlu bir meslek icra etmelerine izin vermekle olur. Bugün geldiğimiz nokta bir reform değil, bir deformdur.
Bir ülke, öğretmenine, hekimine, yargıcına değer vermezse…
Bir gün herkesin adalete, bilgiye, sağlığa ihtiyacı olur ama o gün bu mesleklerin elinde yalnızca kırık teraziler kalır.
Ve o terazilerde, bu milletin vicdanı tartılır.