Türkiye'de Kadın Cinayetleri: Toplumsal Bir Yaraya Dair Sosyo-Kültürel Anımsatmalar

ÖZEL HABER 10.08.2025 - 21:14, Güncelleme: 10.08.2025 - 21:14 522 kez okundu.
 

Türkiye'de Kadın Cinayetleri: Toplumsal Bir Yaraya Dair Sosyo-Kültürel Anımsatmalar

Prof. Dr. Halil Çivi Türkiye'deki kadın cinayetlerinin sayısal boyutlarını, bu trajediyi tetikleyen temel nedenleri ve cinayete kurban giden kadınların sosyo-kültürel profillerini ele alarak, bu derin toplumsal yaranın iyileştirilmesi için yapılabilecekleri tartışmaya açıyor.

Kadına karşı şiddet ve cinayetler, ne yazık ki ülkemizin en büyük ve en acı verici sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Bu durum, yalnızca bir kadının yaşam hakkının elinden alınması değil, aynı zamanda toplumun en temel yapı taşı olan aile kurumunu dinamitleyen, çocuk haklarını ihlal eden ve gelecek nesillerin ruhunda derin yaralar açan çok katmanlı bir krizdir. Her bir kadın cinayeti, geride kalan çocuklar için ömür boyu sürecek bir travmaya dönüşürken, bu yaranın doğru bir şekilde teşhis ve tedavi edilmemesi, toplumsal dokuyu zehirlemeye devam etmektedir   TÜRKİYE'DE KADINLARAKARŞI BASKI,ŞİDDET KULLANIMI VE KADIN CİNAYETLERİNİ DOĞURAN BAŞLICA NEDENLER ÜZERİNE BAZI SOSYO- KÜLTÜREL ANIMSATMALAR. Kadına karşı şiddet sadecebir kadının yaşama hakkının elinden alınması değildir. Toplumun temeli olan aile yaşamının dinamitlenmesi, yıkılması... ve aynı zamanda bir çocuk hakları ihlali vecinayetidir. Çünkü eşini döven, işkence eden ve hatta öldüren bir erkek, aynı işkenceleri o kadından kalan çocuklara, kendi özçocuklarına da yapmış olur. Çünkü her birkadın cinayeti, istisnasız olarak,okadından kalan çocukların ömür boyu yaşamlarına psikolojik ve ekonomik olarak saplanmış, acılarını sürekli hissettikleri zehirlibir hançer yarası gibidir. Eğer bu yara doğru tanımlanmaz ve iyi tedavi edilmezse, bireysel, ailevi ve toplumsal ölçeklerde kanamaya ve toplumu zehirlemeye devam eder. A- Kadın Cinayetlerinin SayısalBoyutları. "Türkiye'de Kadın Cinayetlerini Durdurma Platformu’nun verilerine göre; 2024 Yılında, ülkemizde, 394 kadın cinayeti işlenmiştir. Bu cinayetlerin % 71 kadarı aile içinden, kadının yaşadığı en güvenli yer olması gereken evinden; kadının eşi, babası, oğlu, kardeşi, ya da yakın akrabaları tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu cinayetlerin 166'sıeşler,45'i birlikte yaşanan erkekler, 30' u boşanılan eski eşler,29'u kardeşler, 23'ü eskiden birlikte yaşadığı erkekler, 31'i babalar, 22'si oğullar, 25' yakın akrabalar, 25'i tanıdığı kişiler ve 7'si de tanımadığı kişiler tarafından işlenmiştir. Yine bu cinayetlerin% 57 sinde evin içindeki ateşli silahlar, % 29'undakesici ve delici adetler, % 14 kadarında da boğma, zehirleme, yakma, asma...gibi değişik öldürmeyöntemleri kullanılmıştır. Bir önemli sosyal tespit de şudur. Aynı yıl cinayete kurban giden kadınların 72 kişisi 18 yaşından küçüktür; ergin, yetişkin değil çocuktur... Yine 2025 Yılı açıkverilerine göre de, senenin ilk yedi ayındaki kadın cinayetleri 200 kişiyi aşmış durumdadır. Cinayet işleme eğilimi aynı hızla işlenmeye ve buönemli toplumsal yara kanamayadevam etmektedir. B- Kadın Cinayetlerini Tetikleyen Başlıca Nedenler? 1-Erkek egemenliğine ve buyurganlığına karşı çıkış. Kadının kendisi olma, birey olabilme çabaları. 2-Boşanma aşamasında ortaya çıkan çatışmalar. 3- Kadının boşanmaya da birlikte yaşama sonrası davranış özgürlüğüne,evlenme ya da birlikte yaşama istekleri üzerine getirilen yasaklar. 4- Ataerkil , erkek egemenliğine dayalı eril tahakküm. Kadının aile içinde, sosyal, hukuki, ekonomik ve kültürel anlamda erkeklerle eşit haklara sahip bir birey olarak görülmemesi. 5- Kültürel olarak, töreler, gelenekler, ahlaki ve dini öğretilerin yine bazı erkek ulema tarafından çoğu kez kadınlar aleyhine yorumlanması. 6-Ülkedeki eğitim- öğretim sisteminin cinsiyet ayrımcılığını özendirmesi, sosyal cinsiyet eşitliğinin kabul edilememesi. 7- Kadının meslek seçme, çalışma ve kariyer yapma isteklerinin kabul edilememesi. 8-Kadınları koruyacakyasal düzenlemelerin,sisteminin yetersizliği ya da etkin ve caydırıcı olarak kullanıl(a)maması; mahkemelerce verilen koruma ve yaklaşmama kararlarının yetersizlik ve eksiklikleri. 9- Ülkede,ateşli silahlar üzerindeki edinme, denetim ve yaptırım eksiklikleri. Her yeterli parası ve çevresi olanın kolayca ruhsatlı silah alabilmesi. 10 - Belki de yukarıda sayılanların hepsinden daha önemli olarak; cinayete kurban giden kadınlarınailevi,sosyo- ekonomik destek, iş, gelir,eğitim , bilgi ve kültür yetersizlikleri. Yaşama tutunabilmeleri içinbaşkalarının gelir, koruma, ilgi ve sevgilerinekuvvetle ihtiyaç duymaları. C -Cinayete Kurban Giden Kadınların Sosyo- Kültürelve Ekonomik Profilleri Nasıldır? 1- Cinayetekurban giden kadınların yaş ortalaması 35 tir. Ancak içlerinde 2 yaşında olanda, 88 yaşında olan davardır. 2- Cinayet kurbanı olan kadınların 201 kişisi evli, 137'si bekâr, 15' dini nikahlı(!) dır. Geriye kalanların medeni durumu hakkında bilgi yoktur. 3-Bu kadınların 72' si 18 yaşından küçüktür. 210 kadınmaktulün küçük çocuğu ya da çocukları vardır. Cinayet mağduru 4 kadın da hamiledir. 4- Bu kadınların % 57 si, kendileri en güvende kabul ettiklerievlerinde öldürülmüşlerdir. 5- Kadın cinayetleri daha çok genç ve orta yaş kadınlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu kadınların genelde işleri ve ekonomik bağımsızlıkları yoktur. 6- Yine bu kadınlar çoğunlukla aile ve yakın çevre desteğinden yoksun olanlardır.Meslekleriişleri ve ekonomik bağımsızlıkları yoktur. Gelecek korkusu içinde bir yaşam sürdürenlerdir. 7- Bu kadınların çoğu da yoksul,feodalailelerin çocuklarıdır. Aile içindeki görevleri onlara,erkeğe kesin itaat ve hizmet etmeleriolarak öğretilmiştir. 8- Genellikle cinayete kurban giden kadınların kamusal alanda, sokakta, alışverişte, arkadaş seçiminde, hatta anne- baba ve akraba ile iletişimde kısıtlamalara, yasaklara ve sosyal izolasyona tabi tutuldukları görülür. Evin dışına çıkmaları izne ve belli koşullara bağlanmıştır. 9- Yine cinayete kurban giden ailelerde, eşler arasında, geleneksel değerlerle modern değerlerin çatışma içinde olduğu da söylenebilir. Doğu bölgeleri ile Batı bölgeleri arasındaki değer ölçütlerindeki farklar ya da inanç ve mezhep odaklı kültür çatışmaları söz konusudur. 10- Yoksullaşan, işsizleşen, yoksun kalanve modern yaşamın gerektirdiği bolluklarıyaşayamayan aileler veeşler arasındaki çatışmalar ve şiddet unsuru daha yakıcı ve yıpratıcı bir duruma gelir. 11- Kadınların gelir getirici iyi bir meslek öğrenipçalışması ve ekonomik bağımsızlıkisteği katı ataerkil zihniyete sahip eşler tarafından hoş karşılanmaz. 12- Zaten kadınlar için de, ekonomik bağımsızlık olmadan yaşama tutunmak zordur. Fakat erkek egemen ve kadına buyuranbir kültür ve zihniyettenkurtulamamış erkeklerin kadınların bu çağdaş konumlarını özümseyebilmede oldukça geri kaldıkları görülmektedir. D- Kadına Şiddet ve Kadın Cinayetlerini Önleye bilmeKonusunda Neler Yapılabilir. 1- Bu konuda: uzun vadeli olarak,ilksöylenecek şey şudur.Türk toplumucemaatçi, toplulukçu bir yapıdancemiyetçi, toplumcu bir ulus devlet yapısına henüz tam anlamıyla terfi edememiştir. Resmi, yasal yaşamın aksine, toplumun kamusal- sosyal yaşamı yeterli bir evrim geçirememiştir.İşin temelinde, teokratik-feodal, cemaatçi ( toplulukçu) bir zihniyet ile çağdaş- cemiyetçi, toplumcu bir zihniyetin karşılıklı uyumsuzluğu ve çatışması vardır. Tarihsel, sosyal, kültürel, hukukive ekonomik açıdan kadınlar yararına ortaya çıkan gelişme ve değişmelerinbazı siyasi ve dini otoriteler ve aydınların(!) tarafından yeterincehazmedilememesidir. Bu anlamda, kadınların erkeklerlehak ve adalet eşitliği için, akla, bilime, hukukun üstünlüğüne ve laiklik ilkesine dayalı köktencive kapsamlı bir eğitim reformuna ihtiyaç vardır. 2- Kısa vadede ise: 6284 Sayılı Yasa'nın ödünsüz olarak tam anlamı ile uygulanması,İstanbul Şözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesi çok yerinde bir uygulama olacaktır. Ayrıca ruhsatlı ateşli silahların kötü amaçla kullanılmasına caydırıcı cezalar getirilmesi, mahkemelerde kadınlara yönelik suçlardaki iyi hal indirimlerinden vaz geçilmesi, medyanın kadın hakları ve kadın cinayetleri konusunda sorumlu yayın yapması, STK 'ların insan haklarına, kadın ve erkeklerin hak eşitliğine uygun toplumu uyarıcı etkinlikler düzenlemesi , topluma rol- model olan siyasi, sosyal, kültürel ve entellektüel figürlerin eylem ve söylemleri ile kadın haklarını ve kadınların sosyal cinsiyet eşitliklerini desteklemeleri yararlı olabilir. Ancak doğru eğitimin iki ana kaynağı önce aile sonra da okuldur. Bu iki ana damar düzelirse her şey daha kısa zamanda yoluna girecektir. E- Sonuç: Ya da Son Sözler. Türkiye'dekikadına şiddet ve kadın cinayetleri çok katmanlı ve çok nedenli bir konudur. Bu nedenle de sadece yasal düzenlemelerle çözülemez. Ataerkil ve eril tahakkümden kurtulmak, topluluk, aşiretkültüründen toplum kültürüne geçebilmek, ulus devleti sağlamlaştırmak ve ulusal birliği güçlendirmek, M. K. Atatürk'ünlaik devlet ve özgür toplum paradigmasına uygun geniş bir ZİHNİYET DEVRİMİNE gerek vardır. Bu zihniyet te ancak, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkeleri ve kuruluş felsefesine sımsıkı sarılıp eşitlikçi bir toplum ve çağdaş bir demokrasi kurmakla mümkündür.
Prof. Dr. Halil Çivi Türkiye'deki kadın cinayetlerinin sayısal boyutlarını, bu trajediyi tetikleyen temel nedenleri ve cinayete kurban giden kadınların sosyo-kültürel profillerini ele alarak, bu derin toplumsal yaranın iyileştirilmesi için yapılabilecekleri tartışmaya açıyor.

Kadına karşı şiddet ve cinayetler, ne yazık ki ülkemizin en büyük ve en acı verici sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Bu durum, yalnızca bir kadının yaşam hakkının elinden alınması değil, aynı zamanda toplumun en temel yapı taşı olan aile kurumunu dinamitleyen, çocuk haklarını ihlal eden ve gelecek nesillerin ruhunda derin yaralar açan çok katmanlı bir krizdir. Her bir kadın cinayeti, geride kalan çocuklar için ömür boyu sürecek bir travmaya dönüşürken, bu yaranın doğru bir şekilde teşhis ve tedavi edilmemesi, toplumsal dokuyu zehirlemeye devam etmektedir

 

TÜRKİYE'DE KADINLARAKARŞI BASKI,ŞİDDET KULLANIMI VE KADIN CİNAYETLERİNİ DOĞURAN BAŞLICA NEDENLER ÜZERİNE BAZI SOSYO- KÜLTÜREL ANIMSATMALAR.

Kadına karşı şiddet sadecebir kadının yaşama hakkının elinden alınması değildir. Toplumun temeli olan aile yaşamının dinamitlenmesi, yıkılması... ve aynı zamanda bir çocuk hakları ihlali vecinayetidir. Çünkü eşini döven, işkence eden ve hatta öldüren bir erkek, aynı işkenceleri o kadından kalan çocuklara, kendi özçocuklarına da yapmış olur. Çünkü her birkadın cinayeti, istisnasız olarak,okadından kalan çocukların ömür boyu yaşamlarına psikolojik ve ekonomik olarak saplanmış, acılarını sürekli hissettikleri zehirlibir hançer yarası gibidir. Eğer bu yara doğru tanımlanmaz ve iyi tedavi edilmezse, bireysel, ailevi ve toplumsal ölçeklerde kanamaya ve toplumu zehirlemeye devam eder.


A- Kadın Cinayetlerinin SayısalBoyutları.

"Türkiye'de Kadın Cinayetlerini Durdurma Platformu’nun verilerine göre; 2024 Yılında, ülkemizde, 394 kadın cinayeti işlenmiştir.

Bu cinayetlerin % 71 kadarı aile içinden, kadının yaşadığı en güvenli yer olması gereken evinden; kadının eşi, babası, oğlu, kardeşi, ya da yakın akrabaları tarafından gerçekleştirilmiştir.

Bu cinayetlerin 166'sıeşler,45'i birlikte yaşanan erkekler, 30' u boşanılan eski eşler,29'u kardeşler, 23'ü eskiden birlikte yaşadığı erkekler, 31'i babalar, 22'si oğullar, 25' yakın akrabalar, 25'i tanıdığı kişiler ve 7'si de tanımadığı kişiler tarafından işlenmiştir.

Yine bu cinayetlerin% 57 sinde evin içindeki ateşli silahlar, % 29'undakesici ve delici adetler, % 14 kadarında da boğma, zehirleme, yakma, asma...gibi değişik öldürmeyöntemleri kullanılmıştır.

Bir önemli sosyal tespit de şudur. Aynı yıl cinayete kurban giden kadınların 72 kişisi 18 yaşından küçüktür; ergin, yetişkin değil çocuktur...

Yine 2025 Yılı açıkverilerine göre de, senenin ilk yedi ayındaki kadın cinayetleri 200 kişiyi aşmış durumdadır. Cinayet işleme eğilimi aynı hızla işlenmeye ve buönemli toplumsal yara kanamayadevam etmektedir.


B- Kadın Cinayetlerini Tetikleyen Başlıca Nedenler?

1-Erkek egemenliğine ve buyurganlığına karşı çıkış. Kadının kendisi olma, birey olabilme çabaları.

2-Boşanma aşamasında ortaya çıkan çatışmalar.

3- Kadının boşanmaya da birlikte yaşama sonrası davranış özgürlüğüne,evlenme ya da birlikte yaşama istekleri üzerine getirilen yasaklar.

4- Ataerkil , erkek egemenliğine dayalı eril tahakküm. Kadının aile içinde, sosyal, hukuki, ekonomik ve kültürel anlamda erkeklerle eşit haklara sahip bir birey olarak görülmemesi.

5- Kültürel olarak, töreler, gelenekler, ahlaki ve dini öğretilerin yine bazı erkek ulema tarafından çoğu kez kadınlar aleyhine yorumlanması.

6-Ülkedeki eğitim- öğretim sisteminin cinsiyet ayrımcılığını özendirmesi, sosyal cinsiyet eşitliğinin kabul edilememesi.

7- Kadının meslek seçme, çalışma ve kariyer yapma isteklerinin kabul edilememesi.

8-Kadınları koruyacakyasal düzenlemelerin,sisteminin yetersizliği ya da etkin ve caydırıcı olarak kullanıl(a)maması; mahkemelerce verilen koruma ve yaklaşmama kararlarının yetersizlik ve eksiklikleri.

9- Ülkede,ateşli silahlar üzerindeki edinme, denetim ve yaptırım eksiklikleri. Her yeterli parası ve çevresi olanın kolayca ruhsatlı silah alabilmesi.

10 - Belki de yukarıda sayılanların hepsinden daha önemli olarak; cinayete kurban giden kadınlarınailevi,sosyo- ekonomik destek, iş, gelir,eğitim , bilgi ve kültür yetersizlikleri. Yaşama tutunabilmeleri içinbaşkalarının gelir, koruma, ilgi ve sevgilerinekuvvetle ihtiyaç duymaları.


C -Cinayete Kurban Giden Kadınların Sosyo- Kültürelve Ekonomik Profilleri Nasıldır?

1- Cinayetekurban giden kadınların yaş ortalaması 35 tir. Ancak içlerinde 2 yaşında olanda, 88 yaşında olan davardır.

2- Cinayet kurbanı olan kadınların 201 kişisi evli, 137'si bekâr, 15' dini nikahlı(!) dır. Geriye kalanların medeni durumu hakkında bilgi yoktur.

3-Bu kadınların 72' si 18 yaşından küçüktür. 210 kadınmaktulün küçük çocuğu ya da çocukları vardır. Cinayet mağduru 4 kadın da hamiledir.

4- Bu kadınların % 57 si, kendileri en güvende kabul ettiklerievlerinde öldürülmüşlerdir.

5- Kadın cinayetleri daha çok genç ve orta yaş kadınlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu kadınların genelde işleri ve ekonomik bağımsızlıkları yoktur.

6- Yine bu kadınlar çoğunlukla aile ve yakın çevre desteğinden yoksun olanlardır.Meslekleriişleri ve ekonomik bağımsızlıkları yoktur. Gelecek korkusu içinde bir yaşam sürdürenlerdir.

7- Bu kadınların çoğu da yoksul,feodalailelerin çocuklarıdır. Aile içindeki görevleri onlara,erkeğe kesin itaat ve hizmet etmeleriolarak öğretilmiştir.

8- Genellikle cinayete kurban giden kadınların kamusal alanda, sokakta, alışverişte, arkadaş seçiminde, hatta anne- baba ve akraba ile iletişimde kısıtlamalara, yasaklara ve sosyal izolasyona tabi tutuldukları görülür. Evin dışına çıkmaları izne ve belli koşullara bağlanmıştır.

9- Yine cinayete kurban giden ailelerde, eşler arasında, geleneksel değerlerle modern değerlerin çatışma içinde olduğu da söylenebilir. Doğu bölgeleri ile Batı bölgeleri arasındaki değer ölçütlerindeki farklar ya da inanç ve mezhep odaklı kültür çatışmaları söz konusudur.

10- Yoksullaşan, işsizleşen, yoksun kalanve modern yaşamın gerektirdiği bolluklarıyaşayamayan aileler veeşler arasındaki çatışmalar ve şiddet unsuru daha yakıcı ve yıpratıcı bir duruma gelir.

11- Kadınların gelir getirici iyi bir meslek öğrenipçalışması ve ekonomik bağımsızlıkisteği katı ataerkil zihniyete sahip eşler tarafından hoş karşılanmaz.

12- Zaten kadınlar için de, ekonomik bağımsızlık olmadan yaşama tutunmak zordur. Fakat erkek egemen ve kadına buyuranbir kültür ve zihniyettenkurtulamamış erkeklerin kadınların bu çağdaş konumlarını özümseyebilmede oldukça geri kaldıkları görülmektedir.


D- Kadına Şiddet ve Kadın Cinayetlerini Önleye bilmeKonusunda Neler Yapılabilir.

1- Bu konuda: uzun vadeli olarak,ilksöylenecek şey şudur.Türk toplumucemaatçi, toplulukçu bir yapıdancemiyetçi, toplumcu bir ulus devlet yapısına henüz tam anlamıyla terfi edememiştir. Resmi, yasal yaşamın aksine, toplumun kamusal- sosyal yaşamı yeterli bir evrim geçirememiştir.İşin temelinde, teokratik-feodal, cemaatçi ( toplulukçu) bir zihniyet ile çağdaş- cemiyetçi, toplumcu bir zihniyetin karşılıklı uyumsuzluğu ve çatışması vardır. Tarihsel, sosyal, kültürel, hukukive ekonomik açıdan kadınlar yararına ortaya çıkan gelişme ve değişmelerinbazı siyasi ve dini otoriteler ve aydınların(!) tarafından yeterincehazmedilememesidir. Bu anlamda, kadınların erkeklerlehak ve adalet eşitliği için, akla, bilime, hukukun üstünlüğüne ve laiklik ilkesine dayalı köktencive kapsamlı bir eğitim reformuna ihtiyaç vardır.

2- Kısa vadede ise: 6284 Sayılı Yasa'nın ödünsüz olarak tam anlamı ile uygulanması,İstanbul Şözleşmesi’nin yeniden yürürlüğe girmesi çok yerinde bir uygulama olacaktır.

Ayrıca ruhsatlı ateşli silahların kötü amaçla kullanılmasına caydırıcı cezalar getirilmesi, mahkemelerde kadınlara yönelik suçlardaki iyi hal indirimlerinden vaz geçilmesi, medyanın kadın hakları ve kadın cinayetleri konusunda sorumlu yayın yapması, STK 'ların insan haklarına, kadın ve erkeklerin hak eşitliğine uygun toplumu uyarıcı etkinlikler düzenlemesi , topluma rol- model olan siyasi, sosyal, kültürel ve entellektüel figürlerin eylem ve söylemleri ile kadın haklarını ve kadınların sosyal cinsiyet eşitliklerini desteklemeleri yararlı olabilir. Ancak doğru eğitimin iki ana kaynağı önce aile sonra da okuldur. Bu iki ana damar düzelirse her şey daha kısa zamanda yoluna girecektir.

E- Sonuç: Ya da Son Sözler.

Türkiye'dekikadına şiddet ve kadın cinayetleri çok katmanlı ve çok nedenli bir konudur. Bu nedenle de sadece yasal düzenlemelerle çözülemez. Ataerkil ve eril tahakkümden kurtulmak, topluluk, aşiretkültüründen toplum kültürüne geçebilmek, ulus devleti sağlamlaştırmak ve ulusal birliği güçlendirmek, M. K. Atatürk'ünlaik devlet ve özgür toplum paradigmasına uygun geniş bir ZİHNİYET DEVRİMİNE gerek vardır. Bu zihniyet te ancak, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkeleri ve kuruluş felsefesine sımsıkı sarılıp eşitlikçi bir toplum ve çağdaş bir demokrasi kurmakla mümkündür.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.