Anadolu'nun Vicdanı: Pir Sultan Abdal ve Alevi Kimliğinin Sessiz Çığlığı
Anadolu'nun Vicdanı: Pir Sultan Abdal ve Alevi Kimliğinin Sessiz Çığlığı
Prof. Dr. Halil Çivi bu makalesiyle Osmanlı döneminde ötekileştirilen Alevi toplumunun inancını ve kimliğini yaşatan, sazıyla direnişin sembolü hâline gelen Pir Sultan Abdal’ın yaşamına ve mirasına ışık tutmaktadır.
Prof. Dr. Halil Çivi bu makalesiyle Osmanlı döneminde ötekileştirilen Alevi toplumunun inancını ve kimliğini yaşatan, sazıyla direnişin sembolü hâline gelen Pir Sultan Abdal’ın yaşamına ve mirasına ışık tutmaktadır.
Anadolu'nun derinliklerinde, halkın yaşadığı acılar, haksızlıklar ve direnişler, resmi söylemlerin dışında kalan halk ozanlarının sazında ve sözünde yankı bulur. 16. yüzyılın çalkantılı atmosferinde, Alevi Türkmenlerin büyük baskı ve zulüm gördüğü bir dönemde ortaya çıkan Pir Sultan Abdal, sadece bir ozan değil, aynı zamanda halkının vicdanı, adalet ve ahlakın sesi olmuştur.
PİR SULTAN ABDAL: ANADOLU ALEVİLİĞİNİN AHLAK, ADALET ve VİCDAN MAHKEMESİ İLE DİLE GELEN GÜR SESİ.
Resmi tarih kitapları genelde kralların, sultanların, padişahların, savaşların, kahramanlıkların ve devletlerin hikayelerini yazar. Resmi tarihlerde halkların özellikle de ötekileştirilmişlerin yaşadıkları sorunlar, uğradıkları haksızlıklar ve çektikleri acılar ya üstünkörü geçilir ya da çoğu kez görmezden gelinir. Halbuki sosyal, inançsal ekonomik ve kültürel gerçekler resmi tarihin ve resmi tarihçilerin yazdıklarından ibaret değildir.
Bu nedenle aşağılanmış, damgalanmış ve zulme uğramışların tarihsel gerçek yaşamlarına ayna tutmak ve yaşanmışlıkları geleceğe aktarmak, vicdanlı, dürüst, halkın içinden çıkmış yazarlar, şairler, sazı ve sözü ile halkın içinden gezen ve onların dertleri ile dertlenen ozanlara kalmıştır.
16. Yüzyilin Osmanlı Devleti'ni ve Anadolu'sunu düşünelim. Osmanlı ile başka bir Türk devleti olan Safeviler arasında büyük bir iktidar ve güç mücadelesi vardır. Ancak bu siyasi mücadele, karşılıklı olarak, daha çok mezhep ve inanç ayrılıkları üzerine kurgulanmıştır. Aslında mezhepler bahanedir. Amaç iktidarlarını perçinlemektir. Sonuçta Şah İsmail'in bu savaşı kaybettiğini herkes biliyor...
Kuruluştan İstanbul'un fethine uzanan ilk 150 yıllık dönem hariç, Osmanlı Devleti Anadolu2’da ki Alevi Türkmen toplumunu dindışı ve kötü olarak damgalamıştır. Alevilerin varlığı, Alevi inancı ve Alevi kimliği tehlikeli ve yok sayılmıştır. Bu nedenle de Anadolu Alevileri, padişah fermanları, Şeyhülislam ve müftü fermanları ile dindışı ve ahlaksızlar olarak damgalanmış, bu nedenle resmi ve resmiyet dışı olarak, büyük iftiralara, haksızlıklara ve kırımlara uğramışlardır.
16. Asrın ilk yarsında, Osmanlı- Safevi iktidar geriliminin ve iktidar savaşının yaşandığı, Alevi Türkmenlerin büyük kıyım ve zulme uğradığı tam böyle bir dönemde Pir Sultan Abdal adında büyük bir halk ozanın sazı, deyişleri ve sözleri ile Türkmen Alevilerin, sadece dini değil, siyasi olarak, ahlak ve adalet önderliği ve sözcülüğünü yaptığı görülmektedir.
Pir Sultan Abdal'ın doğum ve ölüm tarihi hakkında kesin bilgiler yoktur. M.S. 1500 ile 1560 yıllarında , Alevi Türkmenler arasında gezgin bir derviş, güçlü ve bilge bir halk ozanı olarak yaşadığı tahmin edilmektedir.
Pir Sultan Abdal'ın; merkezden gelen bir fermanla, Osmanlı Devleti'nin resmi Sünni din anlayışına girmeyi kabul etmediği, Alevilik propagandası yaptığı, Acem(!) şahına destek verdiği gibi gerekçelerle, o devrin Sivas Valisi Hızır Paşa tarafından Sivas'ta asılarak idam edildiği görülmektedir. Fakat O'nun, Alevi toplumu üzerindeki etkileri günümüzde bile güçlü bir şekilde devam etmektedir.
Pir Sultan Abdal, Sivas'ta, Yıldız Dağı'nın kuzey batı eteğinde, Yıldız Irmağı'nın doğduğu yere yakın Banaz Köyü'ünde doğmuş ve o civarlarda yaşamış bir Türkmen ulusu, Alevi ocakzadesi, inanç ve kanaat önderidir. O' nun, günümüzde bile, Alevi toplumu içinde çok saygın bir yeri vardır. Koşmaları, türküleri, demeleri, semahları, deyişleri Alevi cemlerinin çok önemli bir parçasıdır . Banaz Köyü ve Pir Sultan soyu günümüzde de varlığını sürdürmektedir.
Pir Sultan Abdal'ın kimlik ve kişiliğinin, Alevi Türkmen halkının belleğinde, gerçeklerle efsanelerin birlikte harmanlandığı fakat efsane ve söylencelerin daha baskın olduğu çok saygın bir yeri vardır. O, sıradan bir ozan değildir. Alevi halkının asırları aşan coşkun ve gür sesi, yine Alevi Cem törenlerinin saygıyla dinlenen ilahi kaynaklı mistik nefesi olmuştur.
Alevi Türkmen toplumuna göre , tıpkı Kerbela'daki, İmam Hüseyin, ahlak, inanç ve adalet uğruna nasıl ki zalim Yezid'e boyun eğmemiş ve canını vermişse, Pir Sultan Abdal' da aynı şekilde, adalet anlayışı ve ahlakı için sazı ve sözüyle Hızır Paşa'ya karşı aynı direnişi göstermiş ve inancı uğruna canını vermekten çekinmemiş bir ulu kişidir.
Pir Sultan Abdal, şiirleri, sazı ve söylemlerinde zalimlere karşı daima güçlü bir haykırış ve direnişin ses bayrağı olagelmiştir. Şiirlerini hep halk diliyle ve yalın bir Türkçe ile söylemiştir.
Pir Sultan Abdal:
*" Yürü bre Hızır Paşa, senin de çarkın kırılır. Güvendiğin padişahın o da bir gün devrilir" diyerek hem iktidarın geçici olduğu konusunda Hızır Paşa'yı uyarmış hem de Alevi Türkmen halkına umut aşılamak istemiştir.
* " Şu kanlı zalimin ettiği işler" diyerek Hızır Paşa ve Osmanlı yönetiminin zulmünü ve kıyımını teşhir etmiştir.
* " Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün " diyerek, dünya malı ve saltanatının geçici olduğu konusunda, yönetenleri, bireyleri ve toplumu uyarmak istemiştir.
* "Açılın kapılar şaha gidelim" derken de zulme karşı bilinçlenmenin, birleşmenin, direnişin ve inanç özgürlüğünün sembolü olmuştur.
* " Ellerin attığı taş bana değmez, illa dostun gülü yaralar beni" derken de; ürkek, korkak, pısırık, korkudan zalimlere boyun eğen dönek dostlukları kabul etmez. Dostlarından ölümüne vefa bekler.
Pir Sultan Abdal, Alevi inancının, adalet talebinin özgürlük ve haklar için direnişin sembolüdür. Hak- Muhammed- Ali üçlemesine candan bağlıdır. Yüreği Ehlibeyt ve 12 İmam inancı ve sevgisiyle doludur. Dört kapı, 40 makam ve olgun insan ( İnsanı kâmil) anlayışını benimser. Halkı, zalimlere karşı birliğe ve direnişe çağırır. O' nun sözleri, davranışı, sazından dökülen şirleri Alevi öğretisi, Alevi inancı ve Alevi kimliğinin mührü ve yol haritası gibidir...
Pir Sultan Abdal' a göre, zalimlerin egemenliği ve saltanatı geçicidir. Fakat, Hak, hakikat kalıcıdır.
O' nun sözleri, sazının telinden dökülen özlü deyişler Alevi yol uluları olan dedelerin ve zakirlerin dillerine peleseng olmuş, Alevi toplumunun yüreğine ve vicdanına çıkmaz ve kazınamaz bir şekilde yapışmıtır.
Pir Sultan Abdal' dan, yani 16. Yüzyılın başlangıcından günümüze, Alevi kuşaklar arasında, kuşaktan kuşaga gelen ve 21. Yüzyıla uzanan bir sevgi ve inanç köprüsü kurulmuştur. Zalimlerin daima karşısında, mazlumların da her koşulda yanında olmak gibi bir erdemli bir öğretiye mirasçı olmak vardır.
* Genel sonuç şudur:
Zalimler ve zülüm geçici, hak, ahlak ve adalet kalıcıdır. Bedenler ölümlü olabilir. Fakat fikirler ölümsüzdür. Ancak doğru fikirleri eğrilerden ayırabilmek için hem yüksek bir irfan ve hem de daima Haktan ve halktan yana olan yüksek bir vicdan lazımdır.
Pir Sultan Abdal günümüz toplumuna ve siyasetçilerine ışık tutmaya devam ediyor.
*Açıklama. Banaz Köyü, Sivas ili, Yıldızeli ilçesine bağlı bir köydür. Tarihsel olarak 600 yılı aşkındır varlığını devam ettirmektedir. Pir Sultan soyu Aleviler için önemli bir dede ocağıdır. Bu dedeler aynı köyde, Alevi inanç ve erkânını yürütmeye devam ediyorlar. Ayrıca köyün kuzeyinde, köye çok yakın bir tepede ünlü heykelci Cahit Koççoban tarafından yapılmış, elindeki sazını iki eliyle havaya kaldırmış bir Pir Sultan Abdal heykeli vardır. Banazı, Pir Sultan Abdal Makamını ziyaret etmek isteyen canlar önce köye uğrayıp inanç önderleri ve köylülerle sohbet eder, sonra da bir kılavuz eşliğinde, heykelin olduğu mekâna uğrayıp dualarını yapabilirler.
Bence gitmeye ve görülmeye değer bir yerdir. Doğa ile konuşmasını bilenlere, 2552 metre yükselikteki Yıldız Dağı ve Yıldız Irmağı bile insana çok şey söyleyebilir..