Beyaz Ölüme Yazılan Sessiz Destan: Sarıkamış

ÖZEL HABER 22.12.2025 - 14:03, Güncelleme: 22.12.2025 - 14:20 8057 kez okundu.
 

Beyaz Ölüme Yazılan Sessiz Destan: Sarıkamış

Tarihin takvim yaprakları Aralık ayının sonlarını gösterdiğinde, Anadolu’nun kalbinde geçmeyen bir sızı, dinmeyen bir rüzgâr eser. Bu rüzgâr, 1914’ün o dondurucu kışında, Allahuekber Dağları’nın zirvelerinde nefesleri buz tutan, umutları karla örtülen ama vatan sevdaları asla sönmeyen binlerce kahramanın sesidir.

Tabiatın Sınadığı Çelik İrade Sarıkamış Harekâtı, bir askeri stratejinin çok ötesinde; Türk neferinin imkansızlığa, yokluğa ve doğanın en amansız yüzüne karşı verdiği vakar dolu bir direniştir. Yazlık kıyafetlerle, ayaklarında delik çarıklarla, eksi 40 dereceye varan o cehennem ayazında yürüyen Mehmetçik, aslında sadece düşmana karşı değil, durmaya başlayan kalbine ve donan damarlarına karşı da savaşıyordu. Her adımda biraz daha ağırlaşan ayaklar, her nefeste daha da sızlayan ciğerler... Ancak hiçbir engel, içlerindeki "vatan sağ olsun" nidasını susturmaya yetmedi. Onlar, birbirine sarılarak ısınmaya çalışırken, aslında milletin geleceğini ısıtacak bir fedakarlık meşalesi yakıyorlardı. Karın Altındaki Gizli Bahçe O gün o dağlarda sadece bedenler donmadı; annelerin hayalleri, eşlerin bekleyişleri, çocukların babalarına dair düşleri de o beyaz örtünün altında kaldı. Sarıkamış, bir yenilgi değil; bir teslimiyetin reddi, bir adanmışlığın zirvesidir. "Tüfeği eline yapışan, kirpikleri buz bağlayan ama gözünü bir an bile ufuktan ayırmayan o yiğitler; ölümü öldüren bir inancın temsilcileridir. Onlar için 'şehit' mertebesi, kardan beyaz, güneşten daha parlaktır." Tarihe Düşülen Kanlı Not Bugün bizler sıcak evlerimizde, özgürce nefes alabiliyorsak; bu, o dondurucu gecede son nefesini "Vatan!" diyerek verenlerin sayesindedir. Sarıkamış, bize vatan toprağının her bir karışının ne denli ağır bedellerle mühürlendiğini hatırlatan en hüzünlü pusulamızdır. Aradan geçen bir asra rağmen, karlar eriyip baharlar gelse de, o dağlardaki sessiz bekleyiş milletimizin vicdanında hiç bitmeyecektir. Sonsuz Minnetle Gittiler, geçtiler, ama hiç terk etmediler... Allahuekber Dağları’nı kendilerine ebedi bir nöbet yeri seçen aziz şehitlerimizi; rahmetle, hürmetle ve kalplerimizi titreten o büyük minnetle anıyoruz. Mekanları cennet, ruhları şad, emanetleri sonsuza dek başımızın tacı olsun.
Tarihin takvim yaprakları Aralık ayının sonlarını gösterdiğinde, Anadolu’nun kalbinde geçmeyen bir sızı, dinmeyen bir rüzgâr eser. Bu rüzgâr, 1914’ün o dondurucu kışında, Allahuekber Dağları’nın zirvelerinde nefesleri buz tutan, umutları karla örtülen ama vatan sevdaları asla sönmeyen binlerce kahramanın sesidir.

Tabiatın Sınadığı Çelik İrade

Sarıkamış Harekâtı, bir askeri stratejinin çok ötesinde; Türk neferinin imkansızlığa, yokluğa ve doğanın en amansız yüzüne karşı verdiği vakar dolu bir direniştir. Yazlık kıyafetlerle, ayaklarında delik çarıklarla, eksi 40 dereceye varan o cehennem ayazında yürüyen Mehmetçik, aslında sadece düşmana karşı değil, durmaya başlayan kalbine ve donan damarlarına karşı da savaşıyordu.

Her adımda biraz daha ağırlaşan ayaklar, her nefeste daha da sızlayan ciğerler... Ancak hiçbir engel, içlerindeki "vatan sağ olsun" nidasını susturmaya yetmedi. Onlar, birbirine sarılarak ısınmaya çalışırken, aslında milletin geleceğini ısıtacak bir fedakarlık meşalesi yakıyorlardı.

Karın Altındaki Gizli Bahçe

O gün o dağlarda sadece bedenler donmadı; annelerin hayalleri, eşlerin bekleyişleri, çocukların babalarına dair düşleri de o beyaz örtünün altında kaldı. Sarıkamış, bir yenilgi değil; bir teslimiyetin reddi, bir adanmışlığın zirvesidir.

"Tüfeği eline yapışan, kirpikleri buz bağlayan ama gözünü bir an bile ufuktan ayırmayan o yiğitler; ölümü öldüren bir inancın temsilcileridir. Onlar için 'şehit' mertebesi, kardan beyaz, güneşten daha parlaktır."

Tarihe Düşülen Kanlı Not

Bugün bizler sıcak evlerimizde, özgürce nefes alabiliyorsak; bu, o dondurucu gecede son nefesini "Vatan!" diyerek verenlerin sayesindedir. Sarıkamış, bize vatan toprağının her bir karışının ne denli ağır bedellerle mühürlendiğini hatırlatan en hüzünlü pusulamızdır. Aradan geçen bir asra rağmen, karlar eriyip baharlar gelse de, o dağlardaki sessiz bekleyiş milletimizin vicdanında hiç bitmeyecektir.

Sonsuz Minnetle

Gittiler, geçtiler, ama hiç terk etmediler... Allahuekber Dağları’nı kendilerine ebedi bir nöbet yeri seçen aziz şehitlerimizi; rahmetle, hürmetle ve kalplerimizi titreten o büyük minnetle anıyoruz.

Mekanları cennet, ruhları şad, emanetleri sonsuza dek başımızın tacı olsun.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.