Ersoy’un şirketinden Yüksek Kurul Üyeliği’ne!
Ersoy’un şirketinden Yüksek Kurul Üyeliği’ne!
Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy’un şirketinde danışmanlık yaparken Bakanlık’ta önce genel müdür yardımcısı, ardından ise genel müdür yapılan Neşe Çıldık, Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu Üyesi olarak kültürel mirasla ilgili kararlarda imzası olan isimlerden biri oldu…
Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy’un şirketinde danışmanlık yaparken Bakanlık’ta önce genel müdür yardımcısı, ardından ise genel müdür yapılan Neşe Çıldık, Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu Üyesi olarak kültürel mirasla ilgili kararlarda imzası olan isimlerden biri oldu…
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un şirketinde danışmanlık yaparken 2018’de genel müdür yardımcısı olarak Bakanlığa atanan Neşe Çıldık, 2023’de Genel Müdür yapıldı. Genel Müdür olmasının ardından mevzuat uyarınca Koruma Yüksek Kurulu Üyesi olan Çıldık, Bakan Ersoy’un şirketinde danışmanlık yaparken Kültürel mirasla ilgili alınan kararlarda ve Bölge Koruma Kurullarının aldığı kararlara yönelik itirazlarda oy kullanarak kültürel miras konusunda karar merci haline geldi. Genel Müdür olarak müze binasını yıkmak isteyenle, STK’ların tescil başvurusuna ‘ret’ kararı veren Yüksek Kurul üyesi de aynı kişi olunca, Türkiye’de kültürel mirasın korunası konusunda yaşanan kısır döngü de belgelenmiş oldu…
(İnşa edildiği yıllarda Antalya Müzesi-Göktuğ Özgül arşivi)
MÜZEYLE İLGİLİ TESCİL BAŞVURUSU YÜKSEK KURUL’A TAŞINDI
Antalya Arkeoloji Müzesi’nin dönem özelliği taşıyan ödüllü binasının kültür varlığı olarak tescil edilerek koruma altına alınması için Antalya Kültürel Miras Derneği’nin (ANKA) yaptığı tescil başvurusu, Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 10 Nisan 2025 tarihinde alınan kararla reddedilmişti. Bölge Koruma Kurulu’nun gerekçesi ise, müze binasının sanat tarihi, mimari, estetik, mahalli, simgesel, maddi, hatıra, belgesel, işlevsel, özgünlük ve dekoratif açıdan tek tek ya da bütünlük arz eden bir içerik taşımadığı oldu. Koruma Kurulları, örneğin geleneksel sivil mimari örneği bir bağ evini ya da yerel toplumun hafızasında yer etmiş bir yolcu bekleme evini aynı gerekçelerle korumaya değer bulmayabiliyor. Çünkü mevzuat gereği ‘yüksek sanat ürünü’ bir yanı olmak zorunda. Bu karar üzerine Bölge Koruma Kurulu’nun ret kararına Ankara’da bulunan Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nda itiraz edildi. ANKA Derneği’nin yanı sıra modern mimarinin korunması konusunda çalışmalar yürüten DOCOMOMO Türkiye Çalışma Grubu da Yüksek Kurul’a başvurdu.
YÜKSEK KURUL ‘KÜLTÜREL MİRAS NİTELİĞİ TAŞIMIYOR’ DEDİ
İtiraz başvuruları aynı konuyu içerdiği için birlikte değerlendiren Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, 27 Haziran 2025 tarihli kararında, Bölge Kurulu’nun ret kararını onayladı. Yüksek Kurul, Antalya Arkeoloji Müzesi binasının 2863 sayılı kanun kapsamındaki yönetmelikle belirlenen nitelikleri taşımadığına karar verdi. Yüksek Kurul’un hiçbir gerekçe göstermeden aldığı bu karar, Antalya Arkeoloji Müzesi’nin neden ‘korunması gerekli kültürel miras’ özelliği taşımadığının kamuoyu tarafından anlaşılmasının da önüne geçiyor. Bu karar, Bakanlığın Antalya Müzesi konusunda en başından bu yana sürdürdüğü keyfi ve iletişime kapalı tutumun bir uzantısı gibi algılanıyor.
BAKANLIK YIKIMA GEREKÇE OLAN DEPREM RAPORUNU GÖSTEREMİYOR
Dün İMO Antalya Şube Başkanı Soner Akdoğan’ın müze önünde yaptığı açıklamada dile getirdiği iddialar ise daha vahim bir tabloya işaret ediyor. Akdoğan’ın aktardığına göre Kocaeli merkezli bir firma, Antalya’daki bir laboratuvarı arayarak müze binasından karot almak için fiyat almış. Ardından da müze binasının birçok noktasından karotlar alınmış. Müzenin ziyarete kapandığı bir dönemde yapılan bu çalışma, depreme dayanıksız denilerek yıkılmak istenen müze binasıyla ilgili hazırlanmış olan ve toplumun, ilgili kurumların önüne konulabilecek nitelikte detaylı bir deprem analiz raporunun olmadığını, yapılacak yeni çalışmalarla geriye dönük bir ‘deprem raporu’ hazırlanacağı kuşkularını besliyor.
(Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz, 20 Mart 2025’de müzenin yıkılmasına karar verdiklerini açıklamıştı.)
YIKIM KARARI VERENLER DE, ‘TESCİL EDİLMESİN’ DİYENLER DE AYNI
İşte bu atmosfer içinde kent halkı Antalya Müzesi’nin toplumsal hafızanın bir parçası olarak güçlendirilmesini ve yeniden işlevlendirilerek korunmasını talep ediyor. Ancak yıkıma karar veren de, yıkılmasın korunsun diyenlere resmi olarak yanıt veren de aynı isim olunca Türkiye’de kültürel mirasın nasıl korunacağı konusu bir kez daha toplumun önünde beliren kara bir buluta dönüştü.
GENEL MÜDÜR İNCECİKÖZ YIKIM KARARINI 20 MART’TA DUYURDU
Koruma Yüksek Kurulu’nun Antalya Müzesi’ni ‘kültürel miras’ olarak görmeyen üyelerinden biri, 20 Mart 2025 tarihinde Antalya Müzesi’nde yapılan toplantıda, müze binasının yıkılması gerektiğini açıklayan Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz. İnceciköz, müze binasının depreme dayanıklı olmadığını belirterek yıkılması gerektiğini açıklamış, aynı yerde yaklaşık 2,5 milyar TL’ye mal olması beklenen yeni bir müze binası yapılacağını duyurmuştu. Müzenin yıkılacağını duyuran Genel Müdür İnceciköz’ün, müze binasının tescil edilmesi için yapılan Kurul kararında oy kullanan üyelerden biri olması dikkat çekti.
BAKAN ERSOY’UN ŞİRKETİNDEN KURUL ÜYELİĞİNE
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yıkmak istediği Antalya Müzesi’nin ‘korunmasına gerek olmadığına’ hükmeden Koruma Yüksek Kurulu’nun üyelerinden biri de Bakan Ersoy’un şirketinde danışmanlığını yapan, daha sonra Bakanlığa atanarak genel müdürlüğe kadar yükseltilen Neşe Çıldık. Kurul Üyesi Neşe Çıldık’ın Antalya Müzesi’yle ilgili kararda bulunmadığı, ancak kurul üyeliğinin sürdüğü görülüyor.
YÜKSEK KURUL BAŞKANI, BAKAN YARDIMCISI GÖKAN YAZGI
Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nda yer alan isimlerin çoğunluğu, üst düzey bakanlık bürokratlarından oluşuyor. Bu, yıllardır birçok kez değişiklik yapılan mevzuatla belirlenmiş bir gereklilik. Mevzuat gereği Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’na Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakan Yardımcısı Gökhan Yazgı Başkanlık ediyor.
(Antalya Müzesi’nin ziyarete kapatılmasının ardından vinçle taşınan bir heykel, tedirginlik yaratmıştı)
KÜLTÜREL MİRASIN GELECEĞİ İÇİN OY KULLANAN KURUL ÜYELERİ
Kurul üyeleri ise Bakanlık bünyesindeki Kurullar Dairesi Başkanı Hatice Kübra Yavuz, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Birol İnceciköz, Yatırım İşletmeler Genel Müdürü Neşe Çıldık, Yatırım İşletmeler Genel Müdür Yardımcısı Emine Özkan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürü Yavuz Erdal Kayapınar, Vakıflar Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Kemal Aran, Tarım ve Orman Bakanlığı DKMP Genel Müdürü Kadir Çokçetin, Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdür Yardımcısı Kenan Akduman, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdür Yardımcısı Fatih Dumanlı, Prof. Dr. Celal Şimşek, Prof. Dr. Sare Sahil, Prof. Dr. Bilal Söğüt gibi isimlerden oluşuyor.
(Müze bahçesinde düzenleme çalışması başlatıldı)
YÜKSEK KURUL’UN ARKEOLOG VE MİMAR ÜYELERİ
Yüksek Kurul üyeleri arasında bulunan arkeoloji kökenli iki isimden biri olan Prof. Dr. Bilal Söğüt, Muğla Yatağan’daki kömür havzasında bulunan Stratonikeia Antik Kenti’ndeki kazıların başkanlığını yürütüyor. Arkeoloji kökenli diğer Kurul üyesi Prof. Dr. Celal Şimşek de Denizli’deki Laodikeia antik kenti kazılarının başkanlığını yürütüyor. Her iki isim de Pamukkale Üniversitesi’nde öğretim üyesi. Koruma Yüksek Kurulu’nun mimari alandaki üyesi ise Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Sare Sahil. Bu üç akademik üyenin dışındaki isimler, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı’nın üst düzey bürokratları.
UZMAN AKADEMİSYENLER BÜROKRATLARA KARŞI DURABİLİR Mİ?
İlgili yönetmelik, Koruma Yüksek Kurulu’nun üyelerinin ilgili bakanlık (Kültür ve Turizm, Tarım ve Orman, Çevre) bürokratlarından seçilmesini gerekli kılıyor. Toplam 16 üyeden birini Cumhurbaşkanlığı belirliyor, 6 üyeyi ise doğrudan Kültür Bakanlığı seçiyor. Kurulun yapısına bakıldığında, ağırlıklı olarak üst düzey kamu bürokrasisinden oluştuğu görülüyor. İlgili akademik uzmanlıklardan seçilen az sayıdaki üyenin, kritik konularda bakanlık bürokrasisine karşı ağırlığının olması çok mümkün görünmüyor.
(Müze avlusuna giren beton kamyonlarının çalışmasından bir görünüm)
KURUL BAŞKANI YAZGI, TOPRAK MAHSULLERİ OFİSİ’NDE GÖREV YAPTI
Kamu bürokrasisinden gelen Kurul üyelerinin mesleki uzmanlıklarına bakıldığında ise mevcut Kurul Başkanı Gökhan Yazgı’nın iktisat ve halkla ilişkiler eğitimi aldığı, daha önce Toprak Mahsulleri Ofisi’nde Genel Müdür Yardımcılığı yaptığı, sırasıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü, Dışişleri Bakanlığı gibi birimlerde görev aldığı görülüyor. Yazgı, Haziran 2023’de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Bakan Yardımcısı olarak atandı.
NEÇE ÇILDIK, BAKAN ERSOY’UN TURİZM ŞİRKETİNDE DANIŞMANDI
Koruma Yüksek Kurulu’nun en ‘sivil’ üyelerinden biri olan Neşe Çıldık, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un şirketlerinde yöneticilik yapmış bir isim. Çıldık, Mehmet Nuri Ersoy’un Yönetim Kurulu Başkanı olduğu dönemde ETS Grubu Yatırım ve Planlama Danışmanı, Maxx Royal Otel zincirinin yöneticiliğini yaptı.
BAKAN ERSOY ŞİRKET ÇALIŞANINI GENEL MÜDÜR YAPTI
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçilmesinin ardından Meclis dışından atanan bakanlar arasında yer alan Mehmet Nuri Ersoy’un Kültür ve Turizm Bakanlığı koltuğuna oturmasından sonra Neşe Çıldık için de Bakanlık yolu açıldı. Ersoy, şirketinde çalışan Neşe Çıldık’ı çiçeği burnunda bir bakan iken 1 Eylül 2018’de Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdür Yardımcısı olarak atadı. Bakan Ersoy’un otelleri için yapılan arazi tahsislerinde imzası olduğu iddialarıyla gündeme gelen Neşe Çıldık, Ağustos 2023’de Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürü yapılarak ödüllendirildi.
MİLLİ EMLAK’TAN GELEN YÜKSEK KURUL ÜYESİ
Mili Parklar kontenjanından bir başka kurul üyesi olan Kadir Çokçetin ise Maliye ve Milli Emlak kökenli bir bürokrat. 1014-2018 arasında İstanbul Defterdar Yardımcısı olarak görev yapan Çokçetin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda Milli Emlak Daire Başkanı olarak çalıştığı dönemde Aralık 2022’de Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne atandı. Doğa Koruma konusunda uzman olan yöneticilerden sonra ‘emlak’ ve maliye kökenli bir ismin bu kuruma atanması tartışma yaratmıştı.
MEKANSAL PLANLAMA GENEL MÜDÜRÜ KAYAPINAR DA KURUL ÜYESİ
Koruma Yüksek Kurulu’nun on parmağında on marifet olan ismi ise Yavuz Erdal Kayapınar. Mimarlık ve Şehir Planlama eğitimi alan Kayapınar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kökenli bir bürokrat. Adı sürekli olarak değişen bakanlığın çeşitli birimlerinde yöneticilik yapan Kayapınar, Muğla ve Ankara’da Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu üyeliği, Kayseri’de ise Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu Üyesi görevlerinde bulundu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürü görevini sürdüren Kayapınar, Koruma Yüksek Kurulu üyesi.
MALİYE KÖKENLİ GENEL MÜDÜR YARDIMCISI YÜKSEK KURUL ÜYESİ
Vakıflar Genel Müdürlüğü kontenjanından Kurul Üyesi olarak atanan Mustafa Kemal Aran da maliye kökenli bir bürokrat olarak biliniyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı, yapan Aran, aynı bakanlığın farklı birimlerinde üstü düzey yöneticilik yaptı. Halen Vakıflar Genel Müdür Yardımcılığı’nı yürüten Aran, Koruma Yüksek Kurulu Üyesi.
ORMANCI KÖKENLİ YÜKSEK KURUL ÜYESİ AKDUMAN
Orman Genel Müdürlüğü kontenjanından Kurul üyesi seçilen Kenan Akduman ise ormancı kökenli bir bürokrat olarak biliniyor. Akduman, Mersin Orman Bölge Müdürü olarak görev yaparken, Temmuz 2022’de Orman Genel Müdür Yardımcısı olarak atanmıştı.
NEYİN ‘KORUNMAMASI’ GEREKTİĞİNE BU KURULLAR KARAR VERİYOR
Türkiye’de kültürel mirasın korunması konusundaki mevzuatın uygulanmasındaki bürokratik yapı ve şeffaflıktan uzak yürütülen süreçler, kentlerin hızla hafızasızlaşmasına yol açıyor. Arkeolojik, sanatsal ve mimari alanda belirli dönemlere odaklanan anlayış, birçok kamusal yapı ve sivil mimarlık örneğinin ‘korunması gerekli kültür varlığı’ değeri taşımadığı iddiasıyla tarihten ve belleklerden silinmesine yol açıyor. Örneğin Antalya ya da Kayseri’deki bir bağ evinin, Toroslardaki bir çoban evinin, Karadeniz’deki bir balıkçı evinin, Konya Ovası’da Çatalhöyük’ten bugüne aynı malzemeyle yapılan bir kerpiç evin mimari ve sanatsal özelliği olmadığı savı, sivil mimarinin hiçbir koruma şemsiyesi altına girmeden eriyip yok olmasına neden oluyor.
(Antalya Kepez’de Kirişçiler köyünde bir mezarlık. Coğrafyanın malzemesiyle yapılan mezarlar bölgenin kültürel mirasının bir parçası. Birçok yerde benzeri örnekler tescil edilemediği için yok oldu. Çünkü Mevzuat, bir dönemin izlerini taşıyan bu tür örneklere ‘sanatsal’ bir değer atfetmiyor.)
SİVİL MİMARİ VE ENDÜSTRİ MİRASI HAFIZALARDAN YOK EDİLİRKEN
Edremit’te, Ayvalık’ta zeytin işlikleri, Kapadokya’da bezirhaneler, Isparta’da halı ve iplik fabrikaları, Antalya’da dokuma, Adana’da çırçır işletmeleri birer birer yok olup gitti. Dönem özelliği gösteren endüstriyel miras ve binlerce yılın sürekliliğini taşıyarak 21 yüzyıla kadar ulaşabilmiş sivil mimarlık örneği birçok yapı türü bu ülkenin hafızasından silindi, siliniyor. Koruma Kurullarında mahalle kültürünü bilen halk temsilcileri, geleneksel mimariyi sürdüren taş ve ahşap ustaları, kentlerin belleğini taşıyan insan hazineleri ve ilgili alanlardan sivil temsilciler yer almadıkça mevcut yapı ve anlayışla içinde tanık olduğumuz kentlerde, kasabalarda insanlığın ürettiği ortak kültürel ve mekânsal hafızadan geriye hiçbir şey kalmayacak. Her 15-20 yılda bir yapılan ‘yenileme’ ve ‘dönüşüm’, binlerce yıllık mekânsal akışı durmaksızın kesen, kestikçe kent halkını mekânın ve zamanın dışına atan bir köksüzleşmeye de yol açıyor.
(Antalya Gündoğmuş ilesine bağlı Kayabükü köyünün yayla yolunda bir arı sereni. Bu yapılar da tescil edilemediği için yok olup gidiyor. Bölgenin arıcılık ve geleneksel mimari geçmişinin örnekleri olan bu yapılar, en az kentlerdeki konaklar kadar önemli bir kültürel miras örneği.)
HALKIN KUŞAKTAN KUŞAĞA AKTARDIĞI KÜLTÜRÜ BÜROKRASİ SİLİYOR
Antalya Müzesi’nin geleceğine Antalya halkı değil, Ankara’da Bakanlık koltuklarında oturan bir avuç bürokratın karar vermesi, görünürde uzunca süredir fit olduğumuz mevzuatın da artık bu ülkenin kültürel mirasını korumaya yetmediğini, bilakis, ‘yasal’ yıkıma onay üreten bir araca dönüştüğünü gösteriyor. Bu tekil bir örnek, binlerce benzeri karar son yıllarda Niğde’yi, Nevşehir’i, Trabzon’u ve daha birçok Anadolu kentinin binlerce yıldan taşıyıp getirdiği mekânsal mirası, kültürel birikimi tuz buz edip gitti. Akseki’nin köylerinde hala 2 bin yıllık mimarlık terimleri kullanılıyor, sivil halk kuşaktan kuşağa bu kültürü taşıyor ancak bürokrasinin silindir gibi bu hafızayı ezip geçen ağırlığını değiştirmek zorundayız. Ezilip yok edilen geçmişin rengârenk ipek halısının üzerine tek tip bir betonarme kültürünün dayatılması, bu güzel coğrafyanın kentlerinin siluetiyle birlikte hepimizi silikleştiriyor…