KABULUNUN 102. YILINDA, LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ KAZANIMLARI ÖNEMİ ve BAZI ÇÖZÜMSÜZLÜKLERİ ÜZERİNE KISA ANIMSATMALAR.

ÖZEL HABER 23.07.2025 - 22:49, Güncelleme: 23.07.2025 - 22:49 8631 kez okundu.
 

KABULUNUN 102. YILINDA, LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ KAZANIMLARI ÖNEMİ ve BAZI ÇÖZÜMSÜZLÜKLERİ ÜZERİNE KISA ANIMSATMALAR.

Prof. Dr. Halil Çivi yazdığı bu makalede Lozan'ın bize kazandırdığı yaşamsal değerleri, dönemin koşullarında çözüme kavuşturulamayıp geleceğe bırakılan bazı kritik meseleleri ve antlaşmanın günümüzdeki önemini hatırlatmaktadır.

KABULUNUN 102. YILINDA,  LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ KAZANIMLARI  ÖNEMİ ve BAZI ÇÖZÜMSÜZLÜKLERİ ÜZERİNE KISA ANIMSATMALAR.  Lozan Barış Antlaşması: 102 Yıl Sonra Kazanımlar, Önem ve Çözümsüzlükler Üzerine Bir Bakış Prof. Dr. Halil Çivi yazdığı bu makalede  Lozan'ın bize kazandırdığı yaşamsal değerleri, dönemin koşullarında çözüme kavuşturulamayıp geleceğe bırakılan bazı kritik meseleleri ve antlaşmanın günümüzdeki önemini hatırlatmaktadır. Kurtuluş Savaşımız kazanılmıştır. İşgalcı, empeyalizm destekli düşman  kuvvetleri yenilgiye uğratılarak yurttan kovulmuştur. Türk ulusunun ölüm fermanı olan, emperyalistlerin Osmanlı Hanedanına zorla dayattığı  Sevr Antlaşması yok edilmiştir.  Osmanlı Devletinin tarihsel ve siyasi varlığı sona ermiştir.  Devleti yönetme hakkı, saltanattan, sultandan  millete geçmiştir. Ulusal egemenlik dönemi başlamıştır. Bu nedenle, yeni kurulmakta olan devletin gerçek sahibi ve temsilcisi de, Türkiye Büyük Millet  Meclisi olmuştur. Sıra, diplomatik yolla, barış aramaya gelmiştir. TBMM'ni temsilen de, Yüce Önderimiz M. K. Atatürk ve Kurtuluş Savaşı kadroları, Batı Emperyalizmini temsil edenlerle bir  barış antlaşması yapabilmek ve ulusumuzun  yaşamsal isteklerini onlara kabul ettirebilmek için İsviçre'nin Lozan kentinde  barış masasına oturmuşlardır. Bu masada, Türk Ulusunu, heyet başkanı olarak, sayın İsmet İnönü temsil etmiştir. Yoğun ve çok çetin  geçen pazarlıklar ve kesintilere rağmen en sonunda bir antlaşma zemini oluşmuştur. Söz konusu antlaşma metni  24 Temmuz  1923 tarihin de Lozan' da imzalanmıştır. Lozan Barış Antlaşması, hem  bu gün üzerinde yaşadığımız vatanımızın evrensel tapusu ve hem de yeni kurulmakta olan demokratik, laik, anayasal hukuk düzenine göre işleyecek olan Türkiye Cumhuriyeti'nin yine evrensel antlaşmalarla tescil edilmiş, özgür ve çağdaş   toplumun siyasi doğum belgesidir. Çünkü, Türkiye  Cumhuriyeti'nin, doğuşu, siyasi ve hukuki  varlığı, ekonomik kazanımları ve daha sonra yapılan bütün devrimlerin görünmez arka planında  hep Lozan Barış Antlaşması'nın  sağladığı çok yönlü kazanımların yarattığı destekler gözardı edilemez. Şimdi de, Lozan Barış Antlaşması'nın  temel ve yaşamsal kazanımları ile, bazı zor sorunların çözülmesini erteleyerek zamana bıraktığı bazı konuları çok özet olarak sıralamaya çalışalım.  Ancak her tarihsel olayda olduğu gibi, Lozan Barış Antlaşmasını da, günümüzün olanakları ve değer ölçütlerine göre değil, o dönemin  güç dengeleri, olanak ve değerlerine göre yorumlamak gerekir. Aksi durumda, başta Yüce Atatürk olmak üzere, bu antlaşmanın kahraman ve gazi  mimarlarına büyük haksızlık yapılmış olur. A- LOZAN ANTLAŞMASI BİZE NELER KAZANDİRDI? 1-   Uluslararası boyutlarda, siyasi  egemenlik ve bağımsızlığımız tescil edildi.  Ölüm fermanımız olan  Sevr Antlaşması iptal edildi. Devletimiz,  ve halkımız özgürleşti. Vatanımız kurtuldu. 2- Kapitülasyonlar kaldırıldı. Emperyalist devletlere verilen ekonomik, mali, idari ayrıcalıklar iptal edildi. Ekonomik varlıklarımız üzerindeki yabancı nüfuz sonlandı... 3- Saltanat ve Hilafet kaldırıldı. Aile ve birey saltanatı yerini ulus egemenliğine bıraktı. Siyası meşruiyetin kaynağı aile ya da hanedandan halka geçti. Ulus devlet yönetimine geçildi. 4- Yeni ve çağdaş bir toplum ve devlet inşa edebilmek için fırsat penceresi oluştu. Cumhuriyet ilan edildi. Hak temelli hukuk anlayışı ile öznesi birey olan  " Eşit yurttaşlık" ilkesi geldi. 5- Dinsel hukuk yerini laik ve çağdaş hukuka; çok hukukluluk da  yerini tek hukuka bıraktı. Medeni Yasa kabul edildi. Azınlıklar eşit yurttaş kabul edildi. Ermeni, Rum, Yahudi  ve benzeri azınlıklar üzerine vesayet kurmaya hizmet eden yabancı misyoner okulları kapatıldı.   B- LOZAN BARIŞ  ANTLAŞMASININ MEVCUT KOŞULLARDA  KESİN ÇÖZÜM ÜRETEMEYİP GELECEĞE BİRAKTIĞI  BAZİ KONULAR. 1- Lozan’da Boğazlar sorunu üzerinde bir anlaşmaya  varılamadı. Boğazların yönetimi Uluslararası bir komisyona bırakıldı. Ancak bu durum, 1936 yılında, küresel savaş konjoktürünün de etkisiyle, Montrö Sözleşmesi ile düzeltildi. Boğazlar üzerindeki egemenlik hakkı Türkiye'ye geçti. 2- Musul bölgesi,  Türkiye'nin Misakı Milli sınırları içindeydi. Bölgenin petrol kaynakları bakımından  zengin olması nedeniyle İngilizler bunu kabul etmedi. 1925 Yılında Doğuda çıkan Şeyh Sait İsyanı nedeniyle, Musul konusunda İngilizlerle anlaşma yoluna gidildi. 1926 Yılında yapılan Ankara anlaşması ile, Musul  Irak'a bırakıldı. 3- Fener Rum Patrikhanesi kaldırılamadı. Türkiye' de, İstanbul' da yaşamasına izin verildi. Sadece  Türkiye'de yaşayan Rumların temsilcisi olmasına izin verildi. Fakat günümüzde, Lozan'a aykırı olarak, bu patrikhanenin EKÜMENİK olması, yani Tüm dünyadaki Ortodoks Rumları temsil etmesi isteniyor. 4- Hatay sorunu Lozan Barış Antlaşması ile çözülemedi. Fakat Yüce Önderimiz M. K. Atatürk'ün diplomatik  dehası ile, Hatay önce bağımsız bir devlet oldu. Daha sonra da,  kendi parlamentosunun aldığı bir kararla 1939 yılında Türkiye'ye katıldı. 5- Ermeni Tehciri konusu Lozan'da gündeme gelmemişti. Türkler, Ermeni konusunu Lozan da  çözüme ulaşmış kabul ettiler.  Fakat, özellikle 1960 yılından sonra , Ermenilere soykırım yapıldığı yalanları gerekçe yapılarak  Ermeni çeteleri, Avrupa'daki elçilik görevlilerimize suikastlar düzenlemeye başladılar. Ermenilerin Türkiye'den toprak ve tazminat talepleri dillendirildi. 6- Yunanistan'la Türkiye arasında yapılan karşılıklı nüfus değişim antlaşmasına göre,  Türkiye' de,  Ortodoks Rum inancına sahip Karaman Türkleri Yunanistan'a göç ettirildi. Fakat Batı Trakya Türkleri  Türkiye'ye getirilmedi. Ancak Yunanistan zamanla  Batı Trakya  Türklerinin inanç ve yaşam tarzlarına müdahale etmeye başladı. Hatta, Alevi ve Bektaşi inancına mensup Türklerin Helen, Rum kökenli insanlar oldukları tezini savundu. Bu görüşünü  Ege  ve Güney Anadolu' da, Toroslarda ve Kazdağları’nda yaşayan Tahtacı Türkmenlerin bile Rum soylu olduklarına kadar vardırdı... 7- Lozan'da Kürt kimliği hiç gündeme gelmedi. Kürtler Müslüman oldukları için, yeni kurulmakta olan Türk Devleti'nin doğal bir parçası sayıldı. Zaten o koşullarda doğrusu da buydu. Fakat 1960’lardan sonra bu görüş aşınmaya başladı. Bütün gelişmekte olan ülkelerde ve de Türkiye de Kimlik temelli ayrışmalar hızlandı.  Kürt kökenli bazın insanların, az ve marjinal da olsa   PKK' terör örgütünün kurulması ile birlikte, kimlik temelli siyaset ve terörizme yöneldikleri görüldü... bu durumun yarattığı  siyasi, hukuki , sosyal ve kültürel  çoğu yapay  sorunlar halen devam devam ediyor... 8- Türkiye Cumhuriyeti, tek kimlikli bir ulus devlet olarak yapılandı. vatandaşlık bağı ile, Türkiye Cumhuriyet Yurttaşı olan tüm etnik gruplara Türk denildi. Türk tanımının bir etnisitenin  adı değil bir ulusun kimlikler üstü bir konumda tanımı olduğu kabul gördü. Zaten Yüce Önderimiz M. K. Atatürk' de; " Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye Halkına  Türk Milleti denir"  diyerek, etnik ayrımcılığı kabul etmemişti. Çünkü Türkiye halkı bir çok etnisite ve farklı inanç gruplarından oluşuyordu.  Modern bir devlet ırk ve din üzerine bina edilemezdi...  Birey merkezli olarak eşit yurttaş olmak yeterliydi... Son söz: 1- Bu günkü siyasi, hukuki, ekonomik, sosyal ve kültürel yapımızın perde akasında Lozan Barış Antlaşması vardır. Varlığımızı, egemenliğimizi ve birliğimizi, Kurtuluş Savaşı zaferi ile gelen bu antlaşmaya borçluyuz. Bu antlaşma  özgür ve bağımsız devletimizin evrensel tapusu, çağdaş ulusumuzun da evrensel doğum belgesidir. Onlarsız olamayız. 2- Aktüel sorunlar ve sıkıntılar da;   her alan ve konuda adil devlet,  eşit yurttaşlık, hukukun üstünlüğü ve adaletli paylaşım ilkeleri içinde kalınarak daima iyi niyetle ele alınmalıdır. Kalıcı çözüm, hiçbir etnik ya da dinsel kimliği ön plana çıkarmadan,  tüm kimliklere ve inanç öbeklerine eşit mesafede kalıp; özgür akıl ve çağdaş bilim yolunda ilerleyerek,  hak eşitliğine , hukukun üstünlüğüne ve çoğulculuğa dayalı özgürlükçü bir demokrasi kurmak, Ulus Devlet yapımızı bozmadan Cumhuriyetimizi  çağdaş bir demokrasi ile taçlandırmaktır.
Prof. Dr. Halil Çivi yazdığı bu makalede Lozan'ın bize kazandırdığı yaşamsal değerleri, dönemin koşullarında çözüme kavuşturulamayıp geleceğe bırakılan bazı kritik meseleleri ve antlaşmanın günümüzdeki önemini hatırlatmaktadır.

KABULUNUN 102. YILINDA,  LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ KAZANIMLARI  ÖNEMİ ve BAZI ÇÖZÜMSÜZLÜKLERİ ÜZERİNE KISA ANIMSATMALAR. 

Lozan Barış Antlaşması: 102 Yıl Sonra Kazanımlar, Önem ve Çözümsüzlükler Üzerine Bir Bakış

Prof. Dr. Halil Çivi yazdığı bu makalede  Lozan'ın bize kazandırdığı yaşamsal değerleri, dönemin koşullarında çözüme kavuşturulamayıp geleceğe bırakılan bazı kritik meseleleri ve antlaşmanın günümüzdeki önemini hatırlatmaktadır.

Kurtuluş Savaşımız kazanılmıştır. İşgalcı, empeyalizm destekli düşman  kuvvetleri yenilgiye uğratılarak yurttan kovulmuştur. Türk ulusunun ölüm fermanı olan, emperyalistlerin Osmanlı Hanedanına zorla dayattığı  Sevr Antlaşması yok edilmiştir.  Osmanlı Devletinin tarihsel ve siyasi varlığı sona ermiştir.

 Devleti yönetme hakkı, saltanattan, sultandan  millete geçmiştir. Ulusal egemenlik dönemi başlamıştır. Bu nedenle, yeni kurulmakta olan devletin gerçek sahibi ve temsilcisi de, Türkiye Büyük Millet  Meclisi olmuştur. Sıra, diplomatik yolla, barış aramaya gelmiştir.

TBMM'ni temsilen de, Yüce Önderimiz M. K. Atatürk ve Kurtuluş Savaşı kadroları, Batı Emperyalizmini temsil edenlerle bir  barış antlaşması yapabilmek ve ulusumuzun  yaşamsal isteklerini onlara kabul ettirebilmek için İsviçre'nin Lozan kentinde  barış masasına oturmuşlardır.

Bu masada, Türk Ulusunu, heyet başkanı olarak, sayın İsmet İnönü temsil etmiştir. Yoğun ve çok çetin  geçen pazarlıklar ve kesintilere rağmen en sonunda bir antlaşma zemini oluşmuştur. Söz konusu antlaşma metni  24 Temmuz  1923 tarihin de Lozan' da imzalanmıştır.

Lozan Barış Antlaşması, hem  bu gün üzerinde yaşadığımız vatanımızın evrensel tapusu ve hem de yeni kurulmakta olan demokratik, laik, anayasal hukuk düzenine göre işleyecek olan Türkiye Cumhuriyeti'nin yine evrensel antlaşmalarla tescil edilmiş, özgür ve çağdaş   toplumun siyasi doğum belgesidir. Çünkü, Türkiye  Cumhuriyeti'nin, doğuşu, siyasi ve hukuki  varlığı, ekonomik kazanımları ve daha sonra yapılan bütün devrimlerin görünmez arka planında  hep Lozan Barış Antlaşması'nın  sağladığı çok yönlü kazanımların yarattığı destekler gözardı edilemez.

Şimdi de, Lozan Barış Antlaşması'nın  temel ve yaşamsal kazanımları ile, bazı zor sorunların çözülmesini erteleyerek zamana bıraktığı bazı konuları çok özet olarak sıralamaya çalışalım.

 Ancak her tarihsel olayda olduğu gibi, Lozan Barış Antlaşmasını da, günümüzün olanakları ve değer ölçütlerine göre değil, o dönemin  güç dengeleri, olanak ve değerlerine göre yorumlamak gerekir. Aksi durumda, başta Yüce Atatürk olmak üzere, bu antlaşmanın kahraman ve gazi  mimarlarına büyük haksızlık yapılmış olur.

A- LOZAN ANTLAŞMASI BİZE NELER KAZANDİRDI?

1-   Uluslararası boyutlarda, siyasi  egemenlik ve bağımsızlığımız tescil edildi.  Ölüm fermanımız olan  Sevr Antlaşması iptal edildi. Devletimiz,  ve halkımız özgürleşti. Vatanımız kurtuldu.

2- Kapitülasyonlar kaldırıldı. Emperyalist devletlere verilen ekonomik, mali, idari ayrıcalıklar iptal edildi. Ekonomik varlıklarımız üzerindeki yabancı nüfuz sonlandı...

3- Saltanat ve Hilafet kaldırıldı. Aile ve birey saltanatı yerini ulus egemenliğine bıraktı. Siyası meşruiyetin kaynağı aile ya da hanedandan halka geçti. Ulus devlet yönetimine geçildi.

4- Yeni ve çağdaş bir toplum ve devlet inşa edebilmek için fırsat penceresi oluştu. Cumhuriyet ilan edildi. Hak temelli hukuk anlayışı ile öznesi birey olan  " Eşit yurttaşlık" ilkesi geldi.

5- Dinsel hukuk yerini laik ve çağdaş hukuka; çok hukukluluk da  yerini tek hukuka bıraktı. Medeni Yasa kabul edildi. Azınlıklar eşit yurttaş kabul edildi. Ermeni, Rum, Yahudi  ve benzeri azınlıklar üzerine vesayet kurmaya hizmet eden yabancı misyoner okulları kapatıldı.

 

B- LOZAN BARIŞ  ANTLAŞMASININ MEVCUT KOŞULLARDA  KESİN ÇÖZÜM ÜRETEMEYİP GELECEĞE BİRAKTIĞI  BAZİ KONULAR.

1- Lozan’da Boğazlar sorunu üzerinde bir anlaşmaya  varılamadı. Boğazların yönetimi Uluslararası bir komisyona bırakıldı. Ancak bu durum, 1936 yılında, küresel savaş konjoktürünün de etkisiyle, Montrö Sözleşmesi ile düzeltildi. Boğazlar üzerindeki egemenlik hakkı Türkiye'ye geçti.

2- Musul bölgesi,  Türkiye'nin Misakı Milli sınırları içindeydi. Bölgenin petrol kaynakları bakımından  zengin olması nedeniyle İngilizler bunu kabul etmedi. 1925 Yılında Doğuda çıkan Şeyh Sait İsyanı nedeniyle, Musul konusunda İngilizlerle anlaşma yoluna gidildi. 1926 Yılında yapılan Ankara anlaşması ile, Musul  Irak'a bırakıldı.

3- Fener Rum Patrikhanesi kaldırılamadı. Türkiye' de, İstanbul' da yaşamasına izin verildi. Sadece  Türkiye'de yaşayan Rumların temsilcisi olmasına izin verildi. Fakat günümüzde, Lozan'a aykırı olarak, bu patrikhanenin EKÜMENİK olması, yani Tüm dünyadaki Ortodoks Rumları temsil etmesi isteniyor.

4- Hatay sorunu Lozan Barış Antlaşması ile çözülemedi. Fakat Yüce Önderimiz M. K. Atatürk'ün diplomatik  dehası ile, Hatay önce bağımsız bir devlet oldu. Daha sonra da,  kendi parlamentosunun aldığı bir kararla 1939 yılında Türkiye'ye katıldı.

5- Ermeni Tehciri konusu Lozan'da gündeme gelmemişti. Türkler, Ermeni konusunu Lozan da  çözüme ulaşmış kabul ettiler.  Fakat, özellikle 1960 yılından sonra , Ermenilere soykırım yapıldığı yalanları gerekçe yapılarak  Ermeni çeteleri, Avrupa'daki elçilik görevlilerimize suikastlar düzenlemeye başladılar. Ermenilerin Türkiye'den toprak ve tazminat talepleri dillendirildi.

6- Yunanistan'la Türkiye arasında yapılan karşılıklı nüfus değişim antlaşmasına göre,  Türkiye' de,  Ortodoks Rum inancına sahip Karaman Türkleri Yunanistan'a göç ettirildi. Fakat Batı Trakya Türkleri  Türkiye'ye getirilmedi. Ancak Yunanistan zamanla  Batı Trakya  Türklerinin inanç ve yaşam tarzlarına müdahale etmeye başladı. Hatta, Alevi ve Bektaşi inancına mensup Türklerin Helen, Rum kökenli insanlar oldukları tezini savundu. Bu görüşünü  Ege  ve Güney Anadolu' da, Toroslarda ve Kazdağları’nda yaşayan Tahtacı Türkmenlerin bile Rum soylu olduklarına kadar vardırdı...

7- Lozan'da Kürt kimliği hiç gündeme gelmedi. Kürtler Müslüman oldukları için, yeni kurulmakta olan Türk Devleti'nin doğal bir parçası sayıldı. Zaten o koşullarda doğrusu da buydu. Fakat 1960’lardan sonra bu görüş aşınmaya başladı. Bütün gelişmekte olan ülkelerde ve de Türkiye de Kimlik temelli ayrışmalar hızlandı.  Kürt kökenli bazın insanların, az ve marjinal da olsa   PKK' terör örgütünün kurulması ile birlikte, kimlik temelli siyaset ve terörizme yöneldikleri görüldü... bu durumun yarattığı  siyasi, hukuki , sosyal ve kültürel  çoğu yapay  sorunlar halen devam devam ediyor...

8- Türkiye Cumhuriyeti, tek kimlikli bir ulus devlet olarak yapılandı. vatandaşlık bağı ile, Türkiye Cumhuriyet Yurttaşı olan tüm etnik gruplara Türk denildi. Türk tanımının bir etnisitenin  adı değil bir ulusun kimlikler üstü bir konumda tanımı olduğu kabul gördü.

Zaten Yüce Önderimiz M. K. Atatürk' de; " Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye Halkına  Türk Milleti denir"  diyerek, etnik ayrımcılığı kabul etmemişti. Çünkü Türkiye halkı bir çok etnisite ve farklı inanç gruplarından oluşuyordu.  Modern bir devlet ırk ve din üzerine bina edilemezdi...  Birey merkezli olarak eşit yurttaş olmak yeterliydi...

Son söz:

1- Bu günkü siyasi, hukuki, ekonomik, sosyal ve kültürel yapımızın perde akasında Lozan Barış Antlaşması vardır. Varlığımızı, egemenliğimizi ve birliğimizi, Kurtuluş Savaşı zaferi ile gelen bu antlaşmaya borçluyuz. Bu antlaşma  özgür ve bağımsız devletimizin evrensel tapusu, çağdaş ulusumuzun da evrensel doğum belgesidir. Onlarsız olamayız.

2- Aktüel sorunlar ve sıkıntılar da;   her alan ve konuda adil devlet,  eşit yurttaşlık, hukukun üstünlüğü ve adaletli paylaşım ilkeleri içinde kalınarak daima iyi niyetle ele alınmalıdır. Kalıcı çözüm, hiçbir etnik ya da dinsel kimliği ön plana çıkarmadan,  tüm kimliklere ve inanç öbeklerine eşit mesafede kalıp; özgür akıl ve çağdaş bilim yolunda ilerleyerek,  hak eşitliğine , hukukun üstünlüğüne ve çoğulculuğa dayalı özgürlükçü bir demokrasi kurmak, Ulus Devlet yapımızı bozmadan Cumhuriyetimizi  çağdaş bir demokrasi ile taçlandırmaktır.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.