KAPALI KUTU İRAN ! DEĞİŞİYOR MU SAHİDEN ?
KAPALI KUTU İRAN ! DEĞİŞİYOR MU SAHİDEN ?
Katıldığım CHP Samsun Mitingi ve İran ziyaretimle ilgili gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Katıldığım CHP Samsun Mitingi ve İran ziyaretimle ilgili gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Erdal Direğin
Bu kez CHP’liler ve tüm muhalefetin birlikte alanı doldurduğu 13 Nisan Samsun Mitingine katıldım.
Çok kısa mitinge değinirsek, gerçekten coşkulu, kararlı muhteşem bir kalabalık toplanmıştı. Alan doldu taştı. Herkesin Ekrem Başkan gibi heyecanı yüksekti. Samsun ve Karadeniz halkı fazlası ile üzerine düşen yaptı. Neredeyse her ilden otobüsler akın akın Samsun’a geldi.
Miting bitiminden sonra 17.00 de Samsun otogarından otobüse bindim. 14 saat sonra sabah Türkiye’nin en doğusu Doğubeyazıt’da idim. Hafif bir sabah kahvaltısından sonra Gürbulak sınır kapısına gitmek üzere minübüse bindim. Artık çok merak ettiğim İran’a geçecektim. Bende bilmediğim kapalı bir rejim olarak gördüğüm İran’a seyahatin güvenli olup olmadığını merak ediyordum. Kadim kültüre sahip İran halkı ile buluşmak da ayrı heyecanlandırıyordu beni. 35 dakikalık yolculuktan sonra sınır kapısındayım.
Türk tarafı, inşaat halinde olduğu için şartlar hiç de kolay değildi. İlk pasaport kontrol noktasından sonra yaklaşık 800 m. yürüyerek ikinci kontrol noktasına geldim ve sıramı beklemeye başladım. İlk hayal kırıklığım burada başladı. Bir Gümrük Muhafaza Memuru emir kipi kullanarak ve hatta saygı sınırlarını aşarak “aç aç, çekil çekil” diye bağırıp torpili olan bir hanım efendiyi sıranın en önüne getirerek işlem yaptırdı. Yine aynı yoldan çıkarak görev yerine dönüyordu. Ben yanımdan geçerken bu görevliye sitemde bulundum.
“İnsanlara böyle bağıramazsınız, böyle bir hakkınız yok” dedim ve “çok alındığımı” söyledim. Bana verilen cevap da çok ilginçti. Bunu yazmayayım. Pasaportuma işlem yapıldı ve ara bölgeden İran pasaport kontrolüne kadar geldim. Çok kalabalık olmamasına rağmen 20 dakika kadar bekletildik.
Etrafıma baktığımda neredeyse tek Türk vatandaşı bendim. İran’lı dostlar belli ki sınır ticareti yapıyorlar. Sürekli bağırıp, yüksek sesle konuşuyorlar. Aynı şekilde İran askerleri de onlara aynı şekilde karşılık veriyorlar. Bir kargaşa ile nihayet pasaport işlemi gerçekleşiyor. Artık İran toprağındayım. Gümrük kapısından çıkmadan sivil bir görevli tarafından mini bir sorguyaalınıyorum. İran’a neden geldiniz, ne iş yapıyorsunuz, ilk kez mi geliyorsunuz? Sorularına cevap verdim. Gazeteci olduğumu söylediğimde, daha fazla bu sohbet uzamadı.
İran’a girmeden fazlasıyla bilgi okuyup gelmiştim. İran’da benzin çok ucuz olduğu için toplu taşımaya gerek duymaksızın taksi ile uzak yakın demeden istediğiniz yere gidebilirsiniz. Hemen gümrük taksilerinin bulunduğu yere gittim. Burada gördüğüm bütün araçlar eski model. 20-30 yaşında araçlar. Zaten konfor arayacak durumda değilim. Bizim paramız İran Tümeninden bir kat daha değerli. Çok uygun fiyat söyleyen bir taksiyle anlaştım. Değerli Seyid kardeşim Türk asıllı, bir
İran vatandaşı. Aslında o da Gümrük Muhafaza Memuru hafta da bir gün takside çalışma hakları var. Ben ona denk geldim. 1200 TL karşılığı Tümen hesabına aktarıldı. Hemen bir istasyona yanaştık. 150 TL karşılığı benzin aldı. Bu yakıtla 800 km. yol yaptık, yakıt bitmedi. Bu yolculuğu taksi ile Türkiye’de yapsaydık 25-30 bin TL. ödemek zorunda kalırdık. İran’da benzin ve mazot bildiğimiz sudan daha ucuz. Gerçekten çok ucuz bir ülke İran. Bunu yanında gelirde ortalama 7-8 bin TL civarında. İran’ın Tebriz şehrine gitmek için yola koyulduk. Neden Tebriz ? Çünkü Gürbulak sınırından en yakın büyük şehir Tebriz ve orası Türk’lerin yaşadığı bir şehir. İran bizim ülkemizden büyük bir ülke.
Tahran ve İsfahan’dan sonra en büyük üçüncü şehir Tebriz. Yola koyulduk, söylemiştim aracımız 30 yaşında bir araç. Bereketimizle geldik. Uzun süredir yağmur yağmıyormuş. Yağmur hiç durmadı.
Seyid kardeşim hem iyi bir şoför hem de çok iyi bir rehber. Kısa sürede dost olduk. Bana ilk söylediği “siz İran Devletinin himayesindesiniz, size hiç kimse dokunamaz. Dokunan yanar” dedi. İran kanunları bu konuda çok katıymış. Sohbet ede ede 4,5 saat yolculuk ettik. Çok kısa iki mola verdik. 400 km boyunca üç küçük şehirden geçtik. Bu arada neredeyse yolculuğumuz süresince İran halkı nasıl yaşar, ne kazanır, ne yer, ne içer, kültür sanat, eğlence kültürleri nasıl? Bunların cevaplarını öğreniyorum. Hatta Ahlak Polisi tarafından gözaltına alınan Mahsa Amini’nin öldürülmesini soruyorum. Seyid kardeşim açık yüreklilikle sorduğum sorulara cevap veriyor.
“İran, eski İran değil” diyor. “İsteyen başı açık gezer, isteyen başına şal gibi örtü atar, isteyende çarşaf giyer, kimse kimseye karışmaz” diyor. Yeni seçilen Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, seçildikten sonra “herkes istediği gibi başı açık ya da kapalı olarak gezebilir” diyerek özgürlüklerin önünü açmış.
Bunu birazdan Tebriz’de gözleyeceğim.
Nihayet Tebriz göründü. Rehberim Seyid bütün yolları ezbere bildiği için trafiksiz yolları kullanarak şehrin merkezine girdik. Şunu da söylemeden geçmeyeyim Ankara’dan arkadaşım İran asıllı Türk vatandaşı İrec’i Seyid ile telefonda konuşturdum. Beni götüreceği yerleri Seyid’e söyledi. Öncelikle Şah Pazarına gittik. Burada her yer çarşı Pazar. Fakat önce Yemek yemeliydik. Salaş yerlere bayılırım. Bir yere girdik, otağ gibi yere ayakkabılarımızı çıkararak, bağdaş kurup oturduk. Etrafımız doluydu. Dikkatimi çekti. Bizden önce gelen bir aile aynı şekilde yanlarında 7-8 yaşlarında çocuklarıyla yemeklerini yiyorlardı. Çocuk dahil bağdaş kurmuştu. Bir şekilde yemek yeme kültürü diyebiliriz. Çok fazla seçenek yok. Seyid yöresel bir et yemeği, ben bildiğim yemeği sipariş verdim.
Pilav ve kebap, fakat bizim mutfağımızdan farklı, pilav yağsız, sadece üzerine bir tutam tereyağı koymuşlar. Yemek sırasında eriyor sanırım. Kebap Adana yada Urfa gibi değil, farklı bir tadı var.
Fakat epeyce büyük ve doyurucu. İçecekle iyi gitti. Şimdi gelelim fiyatına. 320 tümen, yani 160 TL.
Bizim ülkemizde 800 TL’den az ödemezsiniz. Birlikte çarşıları gezdik. Bir iki hediye aldım. Bedavaya yakın fiyatlarla alışveriş yapabiliyorsunuz. Her ürün bize göre 4 de 1 veya 5 de 1 fiyatına. Ev kiraları ortalama 2000 TL, çok lüks olursa aylık 4000 TL ödersiniz. Tebriz’de çok lüks olmayan fakat temiz otellerin gecelik fiyatı 200-300 TL civarı. Fakat savaş riski olduğu için, ben İran’a geçip döneceğim aynı gün diye söz verdim aileme. Yoksa izin çıkmıyordu. Aslında kimsede böyle kaygı yok. Herkes kendi halinde. Çarşılar ve sokaklar kalabalık.
Gelelim başörtüsü yada çarşaf giyme hususuna. İran gerekten anlatılan İran değil. Açık da var, örtünen de var. Ben bizdeki gibi türban takan görmedim. Kadın erkek el ele gezmesi yasak diyorlardı ben böyle gezen çiftleri de gördüm. Fakat yağmur olmasa iki kat daha fazla insan olurmuş sokaklarda. Tarihi binaları da görmek mümkün. Rus mimarisi ile yapılmış birçok bina var. Yine dikkatimi çeken cami sayısı fazla değil. Bizdeki gibi hiç değil. El arabalarında, seyyar tezgahlarda satılan meyve ve kuruyemişler var. Hurma da satılıyor tabi. Fiyatlarda çok ucuz, karpuz ve çilek çok uygun. Yalnız kredi kartı le alışveriş yok . Türk Lirası da geçmiyor. Bu beni çok zorladı. Kapı girişinde aldığım Tümen yetmedi. Kısıtlı harcama yapabildim. İnternette Türk Lirası geçiyor dediklerine inanmayın. Kesinlikle kullanamıyorsunuz.