ORHANLI VADİSİ'NDE JEOTERMAL VE YANGININ ETKİLERİ
ORHANLI VADİSİ'NDE JEOTERMAL VE YANGININ ETKİLERİ
İzmir Seferihisar ilçesine bağlı Orhanlı köyü geniş bir vadiye sahip, burada organik sertifikayla üretim yapan birçok üretici bulunuyor. İklim değişikliği nedeniyle, kuraklık, gıda krizi canlıların yaşamını tehdit ediyorken, organik üretimin değeri her geçen gün artıyor. Var olan doğanın korunması gerekirken, JES projeleri, yangın, maden vb. nedenler, ormansızlaşmaya, ekosistemlerin, biyoçeşitliliğin, tarım alanlarının su kaynaklarının yok olmasına neden oluyor.
İzmir Seferihisar ilçesine bağlı Orhanlı köyü geniş bir vadiye sahip, burada organik sertifikayla üretim yapan birçok üretici bulunuyor. İklim değişikliği nedeniyle, kuraklık, gıda krizi canlıların yaşamını tehdit ediyorken, organik üretimin değeri her geçen gün artıyor. Var olan doğanın korunması gerekirken, JES projeleri, yangın, maden vb. nedenler, ormansızlaşmaya, ekosistemlerin, biyoçeşitliliğin, tarım alanlarının su kaynaklarının yok olmasına neden oluyor.
Sevgi Tokatlıoğlu
Zeytin ormanlarını korumak için Orhanlı Köyü Derneği ve halkı yıllarca mücadele verdi.
Orhanlı Köyü'nde yürütülen jeotermal enerji projelerine karşı (JES) 5 yıl boyunca sürdürülen hukuk mücadelesinin 6. davasıda kazanıldı. Orhanlı Vadisi'nde; Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) bilgi beyanlarının defalarca yanlış olduğunu ispatlamak zorunda kaldılar.
Yangın ateşinin aydınlattığı gecelerde mücadele ve ateş çemberi...
Ülkemizde yaz aylarında birçok bölgede yangın çıktı. Orhanlı Vadisi'nde dağlık alanda başlayan yangın üç gün sürdü. Ormanlık alanla birlikte, zeytinlikler, bağlar, arı kovanları, evler yandı. İzmir'in çok yerinde yangın olduğu için mücadele farklı yerlere dağılınca acı sonuçlarla karşılaşıldı. Orhanlı vadisinde belli bölgede ormanla birlikte, zeytin ormanları, ekolojik yapı da yok oldu.
Orhanlı Köyü 2. Zeytin Hasadı Festivali'nde kurulan üretici pazarında satış yapan köyün insanlarına, yangının etkilerini de sordum. Yangın yolun bir tarafında etkin olmuş, diğer tarafına geçmemişti. O nedenle bazı insanlar çok zarar görmüşken, kimileri de komşuları için üzülüyordu. Bir kadın üretici," Yangında çok zarar gördük, eğer kendimiz müdahale etmeseydik her şeyimiz yanacaktı. Kendi imkanlarımızla söndürdük.
Yardım için gelenler oldu ama onlar ateşe yanaşmadılar. Yangını kendi haline bıraktılar. Ateş kendi bildiği şekilde yandı. Çocuklarımızla beraber üç gün üç gece nöbet tuttuk, koruduk evimizi... Hayvanlarımızı ise ilk gece kaçırdık, zarar görmediler. Çok gelen oldu yangından sonra ziyarete... Burası bizim yaşam alanımız, geçim kaynağımız, hayvanlarımız, ağaçlarımız her şeyimiz bizim. Yabancı yerleşmiş olanlar bırakıp gittiler. Onların başka güvenceleri vardı. Biz bırakamadık, ateşin içine girdik söndürdük. Çok korkunç anlar geçirdik. Elimizdekileri korumasaydık, yeni doğmuş gibi öylece kalacaktık.
Pazarda rastladığım bir amcaya yangında neler yaşadığını sordum. " Zeytinlerimizin yarısı bitti, yandı gitti" Çok zararımız oldu. 41 dönüm yerim vardı benim yarısı gitti. Az yananları keseceğiz kurtarmak için ama kökten gidenler gitti. 500 senelik ağaçlar vardı. Dedemden babama ve bana kalan ağaçlar. " yüzündeki ifadeyi görünce onun için büyük bir acı ve travma olduğunu anladım.
Bir kadın yine şu cümlelerle özetledi yangını "Gecenin üç buçuğunda zeytinlerimi kurtarmaya çalışıyordum. Asırlık ağaçları yananlar oldu. Biz yolun öbür tarafındaydık. Dağlarımız, yeşilliklerimiz, zeytinlikler ormanda canlılar gitti. Bağlar yandı, arkadaşlarımızın kovan kovan arıları yandı. 150,200 kovan yandı."
Bir başka üretici tezgahında çeşitli doğal ürünler satan amca ise; "Zeytinlerimiz yandı. Babama dedemden kalma, iki kişinin kucaklayamayacağı ağaçlarımız vardı. Gittim yerini bile bulamadım. Kül olmuştu. Dağa gittim, dağı gördüm, oturdum ağladım. Ağaçlandırma çok zor. Binlerce ağaç, doğa, hayvan bilmem neler yandı." Sözlerini kullandı.
Orhanlı köyü muhtarı, Abdurrahim Ener ile yangını, Zeytin Hasadı Festivali'ni konuştuk...
Abdurrahim Ener - Ormanlı Köyü Muhtarı
" Bugün buralar yanmazsa, birdaha yanmaz"
Ener " Bu sene buraların yanacağını hissetmiştim. Çünkü bu yıl baharda ot çoktu, havalar güzel gidince otlar büyüdü. Eskisi gibi otları yiyecek hayvanda yok artık. Haftada bir whatsapp gurubundan uyarıyordum. Herkes evinin çevresini temizlesin diye. O gün çok rüzgar vardı. Eşime " Bugün buralar yanmazsa, birdaha yanmaz" dedim. Ogün yine uyarı paylaşımı yaptım 11'de ama 12.30 da yangın çıktı. Bir saatte denize indi. Yangından 250 çifçimiz etkilendi. 1.400 dönüm arazimiz, 25 tane evimiz, 20 bin fidanımız yandı.
Burada, hayallerimiz, bin yıllık zeytinlerimiz gitti. Büyük bir afad geçirdik, bu böyle yangın hiç görmedi. Şimdi yaralarımızı sarma zamanı, can kaybımız olmadığı için seviniyoruz. Köyümüzün sol tarafı yandı. Sağ tarafı da bahardan sonra yine aynı tehlikeyi taşıyor. Bahardan sonra çiftçiler zeytinliklerde otu temizlemeli. Ot çıkmayan 3_4 bağ ve zeytinlik bu yangından kurtuldu. Köyümüz göçte alıyor, onlarda arazi ve evlerini ottan temizlemeli. Bu yangın bana bir şey öğretti. Mutlaka birşey yapmalı, tedbir alınmalı. Orman dairesine gittim. Buraya kızılçam dikmeyelim, arıcılık için bal ormanı yapalım dedim. Projem kabul edildi. Meşe ağaçları da dikilmeli. Aromatik bitkilerle, ağaçlarla 12 ay arı burada kalabilir, bal alabiliriz.
Devlet projesi kapsamında ağaçlandırma yapılıyor. Yangından sonra köyümüze birçok milletvekili ve genel başkanlar geldi. Ben proje ve düşüncelerimi herkese anlattım. Biz orman köylüsüyüz, köy sınırında, 100-150 metre kiralık yer verilse köylüye, buralar işlenip zeytin dikilerek, "mülkiyeti benim mahsulü senin" anlayışıyla bir hat oluşturulsa. Yangın çıktığında o hattan yangın köye, köyden de ormana geçmez diye düşünüyorum. Biz Türk milletiyiz, yarın buralara ev yapacak, imara açacak olanlarda çıkabilir. Bilmiyorum bu projem sakıncalı mı değil mi ama...Belki de bu yapılırsa dağımızda kurtulur köyümüzde...Ormanları söndürmek için birçok masraf yapılıyor. Milyon dolarlık harcama yapılıyor. Yangının önüne geçilemiyor. Köylü hiçbir zaman ormana zarar vermez, orman köylüsü ormanı korur.. Muhtar olmamın sebeplerinden bir tanesi de jeotermal davalarıydı. 5 tane jeotermal davasını köylü ile beraber kazandık. Bu çabada muhtar ve ihtiyar heyeti yoktu. Bu tür konularda köyün önünde muhtar ve ihtiyar heyeti olmalı.. Ben bunu yapmaya çalışıyorum. Şimdilik iyi gidiyoruz diye düşünüyorum." dedi.
Köyümüzde yaşayan, işçi başı olan bir kişi 10 günlük ekibini toplayarak; biz yılda bir günlük etkinlik yapıyoruz. Bunu hep beraber yapsak ne dersiniz. Sizde halk oyunları ekibi de var dediler. Bunu yapacaksak; adını Zeytin Hasadı Festivali koyalım dedik bizde... Festival geçen yıl başladı, yağmura denk geldi. Çok şiddetli olduğu için öğleden sonra 3-4 saatlerinde bitirdik. Bu sene imece usulü hazırlıklara başladık. Dernekler, kooperatifler, kulüpler, sponsorlarla birlikte belediyemizde destek verdi. Festivalin bu şekilde devam etmesi zor, ben kalıcı hale gelmesini istiyorum. Ben tekrar muhtar olacağım yada olmayacağım belli değil. Belediye'nin takviminde nasıl Karakılçık, Mandalina Festivali varsa, bizimde bu takvimde olmamız gerekiyor. Ben bunu başarabilirsem köyüme kalıcı bir şey bırakmış olurum. Festivali daha çok biz yapıyoruz. Belediye'den çadır istedik sadece, ancak belediye desteği ile devam etmesi daha kalıcı olacaktır.
