PANOPTİKON, DİSTOPİK SİYASİ REJİMLER VE TOPLUMSAL YAPILAR ÜZERİNE BİR İNCELEME

ÖZEL HABER 19.09.2025 - 12:02, Güncelleme: 19.09.2025 - 12:02 783 kez okundu.
 

PANOPTİKON, DİSTOPİK SİYASİ REJİMLER VE TOPLUMSAL YAPILAR ÜZERİNE BİR İNCELEME

Prof. Dr. Halil Çivi modern toplumları tehdit eden Panoptikon ve Distopya kavramlarını ele alarak, bu fikirlerin siyasi rejimler ve toplumsal yapılar üzerindeki derin etkilerini inceliyor.

. İlk olarak, filozoflar Jeremy Bentham ve Michel Foucault'nun teorileri üzerinden Panoptikon'un ne olduğunu açıklayan Halil Çivi, bu gözetim mekanizmasının günümüzdeki dijital ve sosyal boyutlarını irdeliyor. Ardından, distopya kavramını ütopya ile karşılaştırarak, hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, güç ve zorbalığın egemen olduğu baskıcı rejimlerin temel özelliklerini ortaya koyuyor. Makale, distopik siyasi yapıların genel, siyasi, hukuki, idari, ekonomik ve sosyolojik göstergelerini ayrıntılı bir şekilde analiz ederek, okuyucuyu bu olumsuzluklara karşı bilinçlenmeye davet ediyor. Sonuç bölümünde ise, bu çağdışı rejimlerden kurtulmanın ve aydınlık bir geleceğe ulaşmanın yolu olarak çağdaş zihniyetin ve halkın doğru seçiminin önemi vurgulanıyor.   PANOPTİKON,  DİSTOPİK  SİYASİ REJİMLER VE TOPLUMSAL YAPILAR  ÜZERİNE BAZI ANIMSATMALAR.   A-Panoptikon Ne Demektir dir? Panoptikon aslında, 18.Yüzılda,  İngiliz  düşünür Jeremy Bentham(1748-1832) tarafından tasarlanan bir hapishanenin adıdır. Bu hapishane de  ortada bir gözetleme kulesi, kulenin etrafına dairesel olarak dizilmiş mahkum hücreleri vardır.  Hücredeki mahkumlar gözetlendiklerini bilirler. Fakat tam olarak ne zaman gözetlendiklerini bilmezler. Bu nedenle ,sürekli izlendikleri duygusuna kapılarak davranışlarını sürekli şekilde  kontrol etmeye çalışırlar... Fransız düşünür Michel Foucaolt( 1926- 1984) ise; Jeremy Bentham'in bu  hapishane metaforunu  otoriter- totaliter, baskıcı siyasi rejimler ve bu rejimlerin yönettiği toplumsal yapıların açıklanması için kullanmıştır. Foucault' ya göre; okullar, fabrikalar, hastaneler, bürolar, işyerleri ,AVM' ler ve sosyal medya da toplumdaki herkes sürekli gözetim altındadır. Bu nedenle toplumdaki herkes, her yerde denetlenebileceği varsayımı ile kendisine otosansür uygular. Özgürlüğünü kısıtlar. Gerçek kimliği ve gerçek düşüncelerini gizler,  doğru konuşmaz.  Rejimler otoriter ve totaliterleştikçe, toplumsal baskılar artar. İnsanların yaptıkları oto sansürler güçlenir. Bireyler  birbirlerinden korkmaya ve sosyal ilişki ağlarını azaltmaya, toplumdan izole olmaya ve hatta bireysel yalnızlığa itilirler. Sonuçta toplumsal devingenlik azalır. Fikir ve kültür üretimi zayıflar. Korku kültürü doğar. B- Peki Distopya Nedir?  Distopya ütopyanın tam karşıtıdır.  Ütopya nasıl ki barışı,  huzuru, sevgiyi, adaleti,  güzel ahlakı ve  eşitlikçi bir toplum yapısını düşlüyorsa; distopyada tam bunun tersi vardır. Haksız, hukuksuz, güce, zorbalığa, baskıya ve tehdide dayalı, devlet gücünü adaletsiz olarak kötüye kullanan bir siyasi rejim ve basķılanmış bir toplumsal yapı sözkonusudur. Distopik rejimlerde insan özne  değil nesnedir. Hizmet verilmesi  gereken değil, siyasi rejimin aparatı olur. Rejime ya da liderlere köle yapılan bireylere dönüşür. Distopya kavramını ilk olarak, 19. Yüzyılda John Stuart Mill(1806-1873) kullandı. Aynı kavram önce edebiyat yazılarına daha sonra da siyaset diline bulaştı. Otoriter ve totaliter siyasi rejimleri ve bu rejimlerde yaşayan toplumsal yapıları açıklamak için kullanılmaya başlandı.  G.Orwell'in(1903-1950) "Okyanus 1984" adlı kitabı, Huxley'in, (1894- 1963) "Cesur Yeni Dünya"sı  ve Bradbury'nin(1920- 2012) " Fahreneite 451" adlı yapıtı insanları ve toplumları distopik siyasi rejimlerin kötülüklerine karşı uyarmak için yazıldı. C- Panoptikon ve Distopik Siyasi Rejimlerin Çeşitli Boyutları Nelerdir? Otoriter, totaliter, baskıcı, panoptikon ve distopik siyasi rejimlerin ve bu rejimlerle şekillenen toplumların temel özelliklerini, ilk elde akla gelen bazı göstergelerle aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür. 1- Genel Göstergeler. *Toplumu yöneten figürlerin hukukun üstünlüğüne, demokrasinin erdemine ve siyasi iktidar olmanın topluma iyi ve adil hizmet götürme bilinç ve sorumluğuna inanmamaları. * Öz olarak, evrensel insan haklarını, din ve vicdan özgürlüklerini, bireysel özgürlükleri, toplantı ve gösteri haklarını kısıtlamaları. * Muhafetin,  iktidara  muhalif olanların varlığının ve anayasal haklarının görmezden gelinmesi. * Teknolojiyi, ideolojileri ve kültürel farklılıkları...  baskı altında tutmları. * Sürekli olarak, toplumu tektipleştirmeye çalışmaları. Her türlü sosyal  farklılıkları bir tehlike olarak görmeleri. 2- Siyasi Göstergeler ? * Toplumları tek parti, tek lider, tek ideoloji ile yönetmek. İnsanların farklı tercihlerini baskılamak ya da yok saymak. * Siyasi iktidarın korunması, sürdürülebilmesi ve hatta kalıcılaştırılması için sürekli olarak toplumu ve bireyleri sıkı bir denetim ve gözetim altında tutmak. *İdeolojik tektipleştirme yoluna gitmek. Bu amaçla, dinsel inançları, eğitim sistemini ve medya güçlerini iktidarın tek tip fikir örgüsünü güçlendirmek için  düzenlemek ve kullanmak. *  Siyasi, ideolojik muhalif  örgütlenmelerin yok edilmesi.Demokratik ve özgür katılımcılığa engel olmak. * Güçlü rakip muhaliflere suç atmak, onları kriminalize etmek ve sindirmeye çalışmak. 3- Hukuki Göstergeler? *Hukukun siyasallaşması.  * Yargı bağımsızlığı ve yargıç dokunulmazlığın önemini kaybetmesi, çökmesi. * Mahkemelerin ve yargıçların tarafsızlığını yitirmeleri. * Temel evrensel insan hakları, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kısıtlanması ya da yasaklanması. * Mahkeme  kararlarının, hukukun üstünlüğü ve yasaların gereklerine göre değil, siyasi iktidarların çıkarlarına göre şekillenmesi. * İfade, savunma ozgürlükleri ve adil yargılama haklarının kağıt üzerinde kalması. * Yasalara karşı "hile" yoluna başvurulması. Yasaların kasıtlı olarak kötüye yorumlanması. * Hukuk sitemine olan güvenin ortdan kaklması. * Yurttaşların siyaset erkine karşı savunmasız kaması. Devlete olan güvenin büyük oranda tahrip olması. 4- İdari, Yönetsel Göstergeler? * Her türlü kamu hizmetlerinde aşırı merkeziyetçilik. * Nepotizmin yoğunlaşması. Liyakat yerine, eş, dost ve ahbap kayırmacılığı yapılması. * Şeffaf olmayan, doğru bilgiye ve kamu denetimine kapalı ekonomik, finansal ve idari kararların kurumsallaşması. * Kamu kaknağı, kamu gücü ve kamusal yetki kullanıldığı halde kamuya, topluma hesap vermenin ortadan kalkması. * Yurttaşların devletle  olan taleplerinde bürokratik labirentlerin artması. Aşırı bürokratikleşme. Kamu kurumlarının, yurrtaşların gözünde sevimsiz ve caydırıcı duruma gelmesi. * İdarı ya da bürokratik yönetimin yaptığı işler ve aldığı kararlarda,  yasalara uymak, toplumu öncelemek, halka hizmet götürmek yerine siyasi erke yaranmaya  dönüşmesi. Devletin topluma yabancılaşması. 5- Ekonomik Göstergeler? * Ekonomik kaynakları yönetme  ve  kontrolunun, iktidarla bütünleşen bir elit- azınlık gurubun eline geçmesi. Haksız kazançların artması. * Aşırı gelir dağılımı bozuklukları, ücret ve sevet eşitsizliklerinin ortaya çıkması. Orta sınıfın yok olması. Halkkın çok büyük bir kesiminin yoksullaşması. * Gösteriş tüketiminin ve yaptığı gösteriş harcamaları ile saygınlık kazanacağına inanan görgüsüz insan kalabaklarının toplumda boy göstermesi. * Yoksul halkın ise sürekli borçlanarak yaşamını kıt-kanaat sürdürmeye çalışması. * Doğal kaynakların ve doğal çevrenin aşırı sömürülmesi. Gelecek kuşakların doğal kaynaklar üzerindeki  haklarının gözardı edilmesi. 6- Sosyolojik (Toplumsal) Göstergeler. * Toplumsal eşitsizliklerin artması. Gelir, eğitim, sağlık ve yaşam biçimleri arasındaki farkların göze batar duruma gelmesi. * Toplumsal devingenliğin azalması. Yaratılan gözetleme ağları ve korku kültürü nedeniyle sosyalleşmenin azalması. Ailelerin içe kapanması. İzole bireysel yaşam biçiminin çoğalması. * Farklı dinsel ve etnik gruplar arasındaki gerilimlerin artması. Ülkenin içinde yaşadığı sorunların sorumluluğunun etnik gruplara yüklenmesi * Kültürel tektipleşmenin yarattığı baskılar nedeniyle bazı etnik ve azınlık grupların içlerine kapanarak devlete ve topluma yabancılaşmaları. * Siyası iktidarın ideolojik güdümünde olan eğitim sistemi ve medya bağımlılığı nedeniyle doğru ve bilimsel bilgere ulaşmanın zorlaşması.Toplumdan gerçeklerin saklanması. Halkın algılarla manipüle edilmesi. * Aydınların sesinin kısılması. Her alanda ortaya çıkan sorunların özgürce tartışılamaması. Sadece iktidar yanlısı tek sesli bir aydın(!) tipinin çoğalması. * Etnik ya da azınlık kültürleri ile, ulusal kültür arasındaki iletişim ve ilişkilerin zayıflaması. Ulusal kültürle bütünleşme yerine, ayrışma ve içe kapanmaların ulusal birliğe zarar vermesi. * Kitlelerin, sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel yaşamın dışına itilerek pasifleştirilmesi  7- Kültürel Göstergeler. * Tek tip kültür ve kültür kodlarının dayatılması. Her türlü din, dil ve kültür farklılıklarının yok sayılması.  *.Tarihsel ve kültürel farklı kimliklerin kriminalize  edilmesi. Etnik  azınlık grupların, din, mezhep farkı olanların ötekileştirilip düşmanlaştırılması. Toplum içindeki kültürel gerilimlerin ve çatışmaların önünün açılması. Toplumsal uzlaşma ve  barış yollarının tıkanması. * Özgürlükler ve özgür fikirlerin yok edilmesi nedeniyle,  edebiyat , resim, heykel,  müzik, sinema, tiyotro gibi güzel sanat dallarında yoğun bir tıkanma ve kısırlaşmanın başlaması. Özgün sanat eserlerininin doğuşunun önlenmesi. *  Kültürel asimilasyon politikaların orta ve uzun vadede ters tepmesi. Ana akım ulusal kültürle ayrışma ve yabancılaşmaların hızlanması.       S O N U Ç  V E  Ç Ö Z Ü M. Panoptikon ve distopik rejimler normal siyasi rejimler değildir. Anomalidır. Normalın dışına çıkmadır. Genelden, doğrudan, haktan, ahlaktan,  adaletten, hukukun üstünlüğünden, evrensel insan haklarından, laiklikten, din ve vicdan özgürlüğünden, çağdaş siyasetten  ve evrensel  çoğulcu  demokrasiden sapmadır. Panoptikon ve distopik rejim istemek, uygarlık ışığını söndürmek ve cağdaş uygarlık yolundan geriye  dönmektir. Modern köleliğe zemin hazırlamaktır. Eğer toplumlar; göstergelerini yukarıda saydığımız çağdışı  değerleri savunan ve çağdışı  politikalar uygulayan siyasi partileri ve siyasi liderleri iyi tanır ve verdiği oylarla bu tip partileri ve liderleri siyasi iktidardan uzak tutar ve çağdaş partileri iktidara getirirlerse sorun kendiliğinden çözülür. Distopik ve panoptikon eğilimli liderler ve rejimler kronik bronşit gibidir. Toplumsal bünyeye sirayet ettikten sonra kolay kolay gitmezler. Hatta gitseler bile, dönüp tekrar gelebilirler. Karşı devrimler böyle olur. Çözüm halkın doğru bilinci doğru seçimidir. Cağımızdaki en çarpıcı panoptikon ve distopik rejim Kuzey Kore  siyasi rejimi olmalıdır. Bu ülkeyi  1945 yılından beri,  75 yıldır; baba, oğul, torun,  üç kuşaktır, "ĶIM Ailesi" komünist  halk demokrasisi  aldatmacasıyla,  tek aile yönetiyor.  Çözüm, özgür  akıl, çağdaş bilim,  çağdaş eğitim, çağdaş hukuk, çağdaş demokrasi ve çağdaş toplumu üreten ÇAĞDAŞ ZİHNİYETTİR. Çağdaş zihniyete ulaşmış ve bu zihniyeti içselleştirmiş  toplumları çağdışı liderler yönetemez. Çünkü toplum onlara bu  fırsatı vermez.  
Prof. Dr. Halil Çivi modern toplumları tehdit eden Panoptikon ve Distopya kavramlarını ele alarak, bu fikirlerin siyasi rejimler ve toplumsal yapılar üzerindeki derin etkilerini inceliyor.

. İlk olarak, filozoflar Jeremy Bentham ve Michel Foucault'nun teorileri üzerinden Panoptikon'un ne olduğunu açıklayan Halil Çivi, bu gözetim mekanizmasının günümüzdeki dijital ve sosyal boyutlarını irdeliyor. Ardından, distopya kavramını ütopya ile karşılaştırarak, hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, güç ve zorbalığın egemen olduğu baskıcı rejimlerin temel özelliklerini ortaya koyuyor. Makale, distopik siyasi yapıların genel, siyasi, hukuki, idari, ekonomik ve sosyolojik göstergelerini ayrıntılı bir şekilde analiz ederek, okuyucuyu bu olumsuzluklara karşı bilinçlenmeye davet ediyor. Sonuç bölümünde ise, bu çağdışı rejimlerden kurtulmanın ve aydınlık bir geleceğe ulaşmanın yolu olarak çağdaş zihniyetin ve halkın doğru seçiminin önemi vurgulanıyor.
 



PANOPTİKON,  DİSTOPİK  SİYASİ REJİMLER VE TOPLUMSAL YAPILAR  ÜZERİNE BAZI ANIMSATMALAR.

 

A-Panoptikon Ne Demektir
dir?

Panoptikon aslında, 18.Yüzılda,  İngiliz  düşünür Jeremy Bentham(1748-1832) tarafından tasarlanan bir hapishanenin adıdır. Bu hapishane de  ortada bir gözetleme kulesi, kulenin etrafına dairesel olarak dizilmiş mahkum hücreleri vardır.  Hücredeki mahkumlar gözetlendiklerini bilirler. Fakat tam olarak ne zaman gözetlendiklerini bilmezler. Bu nedenle ,sürekli izlendikleri duygusuna kapılarak davranışlarını sürekli şekilde  kontrol etmeye çalışırlar...

Fransız düşünür Michel Foucaolt( 1926- 1984) ise; Jeremy Bentham'in bu  hapishane metaforunu  otoriter- totaliter, baskıcı siyasi rejimler ve bu rejimlerin yönettiği toplumsal yapıların açıklanması için kullanmıştır.

Foucault' ya göre; okullar, fabrikalar, hastaneler, bürolar, işyerleri ,AVM' ler ve sosyal medya da toplumdaki herkes sürekli gözetim altındadır. Bu nedenle toplumdaki herkes, her yerde denetlenebileceği varsayımı ile kendisine otosansür uygular. Özgürlüğünü kısıtlar. Gerçek kimliği ve gerçek düşüncelerini gizler,  doğru konuşmaz.

 Rejimler otoriter ve totaliterleştikçe, toplumsal baskılar artar. İnsanların yaptıkları oto sansürler güçlenir. Bireyler  birbirlerinden korkmaya ve sosyal ilişki ağlarını azaltmaya, toplumdan izole olmaya ve hatta bireysel yalnızlığa itilirler. Sonuçta toplumsal devingenlik azalır. Fikir ve kültür üretimi zayıflar. Korku kültürü doğar.

B- Peki Distopya Nedir? 

Distopya ütopyanın tam karşıtıdır.  Ütopya nasıl ki barışı,  huzuru, sevgiyi, adaleti,  güzel ahlakı ve  eşitlikçi bir toplum yapısını düşlüyorsa; distopyada tam bunun tersi vardır. Haksız, hukuksuz, güce, zorbalığa, baskıya ve tehdide dayalı, devlet gücünü adaletsiz olarak kötüye kullanan bir siyasi rejim ve basķılanmış bir toplumsal yapı sözkonusudur. Distopik rejimlerde insan özne  değil nesnedir. Hizmet verilmesi  gereken değil, siyasi rejimin aparatı olur. Rejime ya da liderlere köle yapılan bireylere dönüşür.

Distopya kavramını ilk olarak, 19. Yüzyılda John Stuart Mill(1806-1873) kullandı. Aynı kavram önce edebiyat yazılarına daha sonra da siyaset diline bulaştı. Otoriter ve totaliter siyasi rejimleri ve bu rejimlerde yaşayan toplumsal yapıları açıklamak için kullanılmaya başlandı.  G.Orwell'in(1903-1950) "Okyanus 1984" adlı kitabı, Huxley'in, (1894- 1963) "Cesur Yeni Dünya"sı  ve Bradbury'nin(1920- 2012) " Fahreneite 451" adlı yapıtı insanları ve toplumları distopik siyasi rejimlerin kötülüklerine karşı uyarmak için yazıldı.

C- Panoptikon ve Distopik Siyasi Rejimlerin Çeşitli Boyutları Nelerdir?

Otoriter, totaliter, baskıcı, panoptikon ve distopik siyasi rejimlerin ve bu rejimlerle şekillenen toplumların temel özelliklerini, ilk elde akla gelen bazı göstergelerle aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür.

1- Genel Göstergeler.

*Toplumu yöneten figürlerin hukukun üstünlüğüne, demokrasinin erdemine ve siyasi iktidar olmanın topluma iyi ve adil hizmet götürme bilinç ve sorumluğuna inanmamaları.
* Öz olarak, evrensel insan haklarını, din ve vicdan özgürlüklerini, bireysel özgürlükleri, toplantı ve gösteri haklarını kısıtlamaları.
* Muhafetin,  iktidara  muhalif olanların varlığının ve anayasal haklarının görmezden gelinmesi.
* Teknolojiyi, ideolojileri ve kültürel farklılıkları...
 baskı altında tutmları.
* Sürekli olarak, toplumu tektipleştirmeye çalışmaları. Her türlü sosyal  farklılıkları bir tehlike olarak görmeleri.

2- Siyasi Göstergeler ?

* Toplumları tek parti, tek lider, tek ideoloji ile yönetmek. İnsanların farklı tercihlerini baskılamak ya da yok saymak.
* Siyasi iktidarın korunması, sürdürülebilmesi ve hatta kalıcılaştırılması için sürekli olarak toplumu ve bireyleri sıkı bir denetim ve gözetim altında tutmak.
*İdeolojik tektipleştirme yoluna gitmek. Bu amaçla, dinsel inançları, eğitim sistemini ve medya güçlerini iktidarın tek tip fikir örgüsünü güçlendirmek için  düzenlemek ve kullanmak.
*  Siyasi, ideolojik muhalif  örgütlenmelerin yok edilmesi.Demokratik ve özgür katılımcılığa engel olmak.
* Güçlü rakip muhaliflere suç atmak, onları kriminalize etmek ve sindirmeye çalışmak.

3- Hukuki Göstergeler?

*Hukukun siyasallaşması. 
* Yargı bağımsızlığı ve yargıç dokunulmazlığın önemini kaybetmesi, çökmesi.
* Mahkemelerin ve yargıçların tarafsızlığını yitirmeleri.
* Temel evrensel insan hakları, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kısıtlanması ya da yasaklanması.
* Mahkeme  kararlarının, hukukun üstünlüğü ve yasaların gereklerine göre değil, siyasi iktidarların çıkarlarına göre şekillenmesi.
* İfade, savunma ozgürlükleri ve adil yargılama haklarının kağıt üzerinde kalması.
* Yasalara karşı "hile" yoluna başvurulması. Yasaların kasıtlı olarak kötüye yorumlanması.
* Hukuk sitemine olan güvenin ortdan kaklması.
* Yurttaşların siyaset erkine karşı savunmasız kaması. Devlete olan güvenin büyük oranda tahrip olması.

4- İdari, Yönetsel Göstergeler?

* Her türlü kamu hizmetlerinde aşırı merkeziyetçilik.
* Nepotizmin yoğunlaşması. Liyakat yerine, eş, dost ve ahbap kayırmacılığı yapılması.
* Şeffaf olmayan, doğru bilgiye ve kamu denetimine kapalı ekonomik, finansal ve idari kararların kurumsallaşması.
* Kamu kaknağı, kamu gücü ve kamusal yetki kullanıldığı halde kamuya, topluma hesap vermenin ortadan kalkması.
* Yurttaşların devletle  olan taleplerinde bürokratik labirentlerin artması. Aşırı bürokratikleşme. Kamu kurumlarının, yurrtaşların gözünde sevimsiz ve caydırıcı duruma gelmesi.
* İdarı ya da bürokratik yönetimin yaptığı işler ve aldığı kararlarda,  yasalara uymak, toplumu öncelemek, halka hizmet götürmek yerine siyasi erke yaranmaya  dönüşmesi. Devletin topluma yabancılaşması.

5- Ekonomik Göstergeler?

* Ekonomik kaynakları yönetme  ve  kontrolunun, iktidarla bütünleşen bir elit- azınlık gurubun eline geçmesi. Haksız kazançların artması.
* Aşırı gelir dağılımı bozuklukları, ücret ve sevet eşitsizliklerinin ortaya çıkması. Orta sınıfın yok olması. Halkkın çok büyük bir kesiminin yoksullaşması.
* Gösteriş tüketiminin ve yaptığı gösteriş harcamaları ile saygınlık kazanacağına inanan görgüsüz insan kalabaklarının toplumda boy göstermesi.
* Yoksul halkın ise sürekli borçlanarak yaşamını kıt-kanaat sürdürmeye çalışması.
* Doğal kaynakların ve doğal çevrenin aşırı sömürülmesi. Gelecek kuşakların doğal kaynaklar üzerindeki  haklarının gözardı edilmesi.

6- Sosyolojik (Toplumsal) Göstergeler.

* Toplumsal eşitsizliklerin artması. Gelir, eğitim, sağlık ve yaşam biçimleri arasındaki farkların göze batar duruma gelmesi.
* Toplumsal devingenliğin azalması. Yaratılan gözetleme ağları ve korku kültürü nedeniyle sosyalleşmenin azalması. Ailelerin içe kapanması. İzole bireysel yaşam biçiminin çoğalması.
* Farklı dinsel ve etnik gruplar arasındaki gerilimlerin artması. Ülkenin içinde yaşadığı sorunların sorumluluğunun etnik gruplara yüklenmesi
* Kültürel tektipleşmenin yarattığı baskılar nedeniyle bazı etnik ve azınlık grupların içlerine kapanarak devlete ve topluma yabancılaşmaları.
* Siyası iktidarın ideolojik güdümünde olan eğitim sistemi ve medya bağımlılığı nedeniyle doğru ve bilimsel bilgere ulaşmanın zorlaşması.Toplumdan gerçeklerin saklanması. Halkın algılarla manipüle edilmesi.
* Aydınların sesinin kısılması. Her alanda ortaya çıkan sorunların özgürce tartışılamaması. Sadece iktidar yanlısı tek sesli bir aydın(!) tipinin çoğalması.
* Etnik ya da azınlık kültürleri ile, ulusal kültür arasındaki iletişim ve ilişkilerin zayıflaması. Ulusal kültürle bütünleşme yerine, ayrışma ve içe kapanmaların ulusal birliğe zarar vermesi.
* Kitlelerin, sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel yaşamın dışına itilerek pasifleştirilmesi 

7- Kültürel Göstergeler.

* Tek tip kültür ve kültür kodlarının dayatılması. Her türlü din, dil ve kültür farklılıklarının yok sayılması. 
*.Tarihsel ve kültürel farklı kimliklerin kriminalize  edilmesi. Etnik  azınlık grupların, din, mezhep farkı olanların ötekileştirilip düşmanlaştırılması. Toplum içindeki kültürel gerilimlerin ve çatışmaların önünün açılması. Toplumsal uzlaşma ve  barış yollarının tıkanması.
* Özgürlükler ve özgür fikirlerin yok edilmesi nedeniyle,  edebiyat , resim, heykel,  müzik, sinema, tiyotro gibi güzel sanat dallarında yoğun bir tıkanma ve kısırlaşmanın başlaması. Özgün sanat eserlerininin doğuşunun önlenmesi.
*  Kültürel asimilasyon politikaların orta ve uzun vadede ters tepmesi. Ana akım ulusal kültürle ayrışma ve yabancılaşmaların hızlanması.
     
S O N U Ç  V E  Ç Ö Z Ü M.

Panoptikon ve distopik rejimler normal siyasi rejimler değildir. Anomalidır. Normalın dışına çıkmadır. Genelden, doğrudan, haktan, ahlaktan,  adaletten, hukukun üstünlüğünden, evrensel insan haklarından, laiklikten, din ve vicdan özgürlüğünden, çağdaş siyasetten  ve evrensel  çoğulcu  demokrasiden sapmadır. Panoptikon ve distopik rejim istemek, uygarlık ışığını söndürmek ve cağdaş uygarlık yolundan geriye  dönmektir. Modern köleliğe zemin hazırlamaktır.

Eğer toplumlar; göstergelerini yukarıda saydığımız çağdışı  değerleri savunan ve çağdışı  politikalar uygulayan siyasi partileri ve siyasi liderleri iyi tanır ve verdiği oylarla bu tip partileri ve liderleri siyasi iktidardan uzak tutar ve çağdaş partileri iktidara getirirlerse sorun kendiliğinden çözülür.

Distopik ve panoptikon eğilimli liderler ve rejimler kronik bronşit gibidir. Toplumsal bünyeye sirayet ettikten sonra kolay kolay gitmezler. Hatta gitseler bile, dönüp tekrar gelebilirler. Karşı devrimler böyle olur.

Çözüm halkın doğru bilinci doğru seçimidir.
Cağımızdaki en çarpıcı panoptikon ve distopik rejim Kuzey Kore  siyasi rejimi olmalıdır. Bu ülkeyi  1945 yılından beri,  75 yıldır; baba, oğul, torun,  üç kuşaktır, "ĶIM Ailesi" komünist  halk demokrasisi  aldatmacasıyla,  tek aile yönetiyor. 

Çözüm, özgür  akıl, çağdaş bilim,  çağdaş eğitim, çağdaş hukuk, çağdaş demokrasi ve çağdaş toplumu üreten ÇAĞDAŞ ZİHNİYETTİR. Çağdaş zihniyete ulaşmış ve bu zihniyeti içselleştirmiş  toplumları çağdışı liderler yönetemez. Çünkü toplum onlara bu  fırsatı vermez.


 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.