Bir Dostun Kaleminden Alevilik: Tarihten Bugüne Bir Bakış

ÖZEL HABER 19.08.2025 - 16:21, Güncelleme: 19.08.2025 - 16:21 1180 kez okundu.
 

Bir Dostun Kaleminden Alevilik: Tarihten Bugüne Bir Bakış

Prof. Dr. Halil Çivi bu makalesinde özellikle Alevi inancına yabancı olan okurların, Aleviliği daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedeflemektedir. Türkiye'nin gündemini uzun süredir meşgul eden Alevilik konusu, hem tarihsel derinliği hem de güncel sorunlarıyla çözüm beklemeye devam ediyor.

Her yıl Hacıbektaş'ta düzenlenen etkinliklerde farklı platformlarda dile getirilen Alevi sorunları ve çözüm önerileri, konunun çok boyutlu olduğunu bir kez daha gösteriyor. Halil Çivi bu yazıda, Alevi inancının sadece siyasi bir mesele olmadığını, aksine derin teolojik, sosyolojik ve kültürel temellere dayandığını bilimsel ve bütüncül bir yaklaşımla ele almayı amaçlıyor.    TÜRKİYE' DE ALEVİ TEOLOJİSİNİN ( İNANCININ)  TARİHSEL, SOSYOLOJİK VE KÜLTÜREL TEMELLERİ ÜZERİNE ÇOK KISA ÖZET NOTLAR. Türkiye'de, tıpkı Kürt konusu gibi, Alevilik konusu ve Alevilerin sorunları da, haklı olarak, ülkenin gündeminde olmaya ve çözüm beklemeye devam ediyor. Her yıl olduğu gibi, bu yılda, 14-15-16- ve 17  Ağustos günlerinde, Nevşehir ilinin Hacıbektaş İlçesinde düzenlenen resmiyet dışı, yarı-resmi ve resmi söyleşilerde, daha çok siyasi içerikli ve siyasi amaçlı konuşmalar  yapıldı.  Herkes kendi konumuna ve beklentisine göre Aleviliği tanımladı. Alevi sorunlarını dile getirdi ve kendince çözüm önerileri sundu...Ancak ortaya  tam olarak bilimsel ve bütüncül bir yaklaşım  konulamadı. Beni arayan çok sayıdaki  Sünni ve Alevi can dostların ısrarları üzerine ben de böyle bir yazıyı hazırlayıp ilgilenenlere sunmayı kendime görev kabul ettim.   TEOLOJİ NE DEMEKTİR? Teoloji eski Yunanca bileşik  bir sözcüktür. Teos(Tanrı) ve logos( akıl, bilgi) sözcüklerinin kaynaşmasından oluşmuştur. Teoloji:  akıl, bilim ve felsefe  yoluyla Tanrıyı, Tanrısal öğretileri  sezinlemek  anlamına gelir. Kısaca da  reoloji=Tanrı bilimi olarak tanımlanır. Ancak bu sözcüğün sonundaki logos ya da -loji eki işin ilahi, uhrevi değil, dünyevi, akli ve  insani olanı simgeler. Bu yaklaşıma göre, Tanrısal, ilahi bilgileri nakli- kulaktan kulağa aktarmalarla değil, akli ve bilimsel olarak yorumlayıp anlamak gerekir. Tıpkı biyoloji, psikoloji, ...ya da jeoloji yi anlamak  gibi. İslam düşünce tarihindeki  "MUTEZİLE EKOLU " bu akılcı  tezi benimsemiş, fakat daha sonraki bağnaz düşüncelerin hücumuna uğramış ve giderek sönümlenmiştir. Batı toplumu ise, yıllarca süren  rönesans-reform hareketlerinden sonra, bağnaz, katı ,Katolik kilise öğretisini  reforme etmiş, özgür aklın ve çağdaş bilimin ışığında yürüyerek günümüzdeki evresel demokrasi kültürünü üretebilmeyi başarmıştır. Türkiye'deki Alevi inancı ve Alevi tasavvufu, nakli olmaktan çok aklidir. Akılcı Mutezile düşüncesinden epeyce etkilenmiştir. Bu nedenle, Alevilik,  rituel, ibadet,  merkezli olmaktan çok,  ahlak merkezlidir. Akıl ve bilimle dosttur. Laikliği canı gönülden savunur. Cemevlerinde ki rituellerin temel amacı da toplumsal ahlakı  koruma ve pekiştirmeye yöneliktir   ALEVİLİĞİ  NASIL ANLAMAK GEREKİR. Alevilik, özellikle de Anadolu Aleviliği, Anadolu halkının, tarihsel ve kültürel kimliğinde çok önemli bir yer tutar.  Ete, kemiğe bürünmesi daha sonlarda olsa da, İnanç kökleri İslamın ilk yıllarına kadar uzanır. Ayrıca Orta Asya Türklerinin Şamanizm ve Tengricilik inançlarından izler taşır. Görece daha özgürlükçü ve akılcı bir tasavvuf inancını benimser. Orta Asya ve Horasandan gelip Anadolu’yu yurt yapınca geldiği yeni toprağın yerli halkları ile yakın  ilişkiler kurar ve geniş bir duygudaşlık geliştirir. Tüm bunları İslamın güzel ahlak ve adalet mayası ile mayalar. Önce Kızılbaşlık, sonra da adına Alevilik ve Bektaşilik  denilen özgün bir inanç ve ibadet sistemi oluşturur. İbadet dilini  Arapçadan Türkçeye çevirir. Tüm dua, ibadet, deyiş ve törelerini kendi anadili olan Türkçe ile yapar.   ALEVİĞİN TARİHSEL TEMELLERİ. * Alevilikte yoğun bir, Haz. ALİ, EHLİBEYT, ve 12 İMAM  sevgisi vardır. İslamın  Ehlibeyt soyundan gelenlerce temsil edilmesine inanılır. * Aleviliğin  kurup geliştirdiği OCAK SİTEMİ, DEDELİK  KURUMU daha çok Orta Asya' da ki kadim ocak, aşiret tipi ve kırsal kesime özgü bir örgütlenme biçimidir. Bu ocaklarda toplum değil, topluluk ruhu egemendir. * Alevi halķının kentlerle uyum sorunu daha çok Bektâşilik tipi tekke ve dergahlarla aşılmıştır. Ocak tipi örgütlenme, kırsala,  aşiret tipi topluluk örgütlenmelerine daha uygundur.  Bu nedenle günümüzdeki "Kent Aleviliği" henüz tam bir istikrar kazanmamıştır. * Hünkar Hacıbektaş Veli , Yunus Emre... gibi hümanist Sufiler,  Anadolu coğrafyasında sevgiye, barışa, kardeşliğe ve dayanışmaya dayalı bir toplumsal yapının doğmasına öncülük etmişlerdir. Böylece devletçe desteklenmiş "Resmi İslamın dışında, daha güler yüzlü, daha anlayışlı ve hiç kimseyi ötekileştirmeyen bir " Halk İslamı"  doğmuştur. * Osmanlı Devleti'nde, 15. Yüzyılda yeşermeye başlayan bu Halk İslamına "Kızılbaşlık" adı verilmiş,  din hatta ahlak  dışı olduğu  propogandası yapılarak  şiddetle cezalandırılmıştır. Alevi toplumu da,  kendini bu zûlüm ve işkencelerden korumak için ülkenin dağlık, erişilmesi güç, sarp yerlerine yerleşip kendi iç dayanışmasını artırmış, kentlerde de gizlenme  (takiye) ilkesine sarılarak varlığını korumaya çalışmıştır. * Cumhuriyet döneminde ise, çağın koşullarına göre,  Sünni bir inanç  tekeli kurularak,  Diyanet İşleri Başkanlığı  yapılanmasında Aleviliğe yer verilmemiştir.  Eğer D. İ. Başkanlığı kurulmamış olsaydı, Batı tipi bir laiklik ve eşit yurttaşlık anlayışı içindeki  demokratik bir siyasi rejimde  bu sorun zamanla kendiliğinden çözülebilirdi.   ALEVİĞİN SOSYOLOJİK TEMELLERİ. * Alevi toplulukları ve ocaklarında toplumsal denetim çok  yüksek ve  çok güçlüdür. Bağlayıcı bir dayanışma ve yardımlaşma kültürü vardır. Bu kültürün en somut örneği de " MUSAHİPLİK " kurumudur. " Ocak" sistemi ve  "dedelik" örgütlenmeleri bu dayanışma ve musahiplik( dünyevi- dini ahiret kardeşliği) kurumunun  yürütücü ve denetleyicileridir. * Alevilikte her insan  bir"can dır. Canlar ve canların nefisleri ve canları eşittir. Kadın erkek eşit kabul edilir. İstisnalar hariç, birden fazla kadınla evlenilmez. Alevilerde insanlar ve ocaklar arasında ki dinsel hiyerarşi, dikey değil yatay kabul edilir. * Aleviler,  tarih boyunca, resmi siyasi örgütlenme içinde kabul görmedikleri, hatta ötekileştirilip düşmanlaştırıldıkları için hep zûlme, işkenceye uğramışladır. Üzülerek söylemek gerekirse, Alevilere yapılan ahlak dışı iftira,  karalama ve kıyımlar, fermanlarla ve devlet eli ya da resmi kışkırtmaları  yolu ile  olagelmiştir. * Alevilerde, tüm insanların kardeşliĝine ek ve yoğun olarak, Toprağa, suya , havaya, ateşe saygı vardır. Çünkü insan bu dört maddeden yapılmıştır. Ormanların, kayaların,  dağların da ruhları vardır. Çevredeki canlı cansız her doğa parçasına saygı göstermek gerekir. Ayrıca Alevilerde yaban hayvanların yok olmasına neden olan kara avcılığı iyi karşılanmaz. * Alevilikte, insan soyu Tanrısal ruhun bir yansımasıdır. Her insanın içinde  bedeninde Tanrıdan gelen bir öz vardır. Bu nedenle insana saygı Yaradana saygı anlamına gelir. Mansur " Enel Hak" derken "ben Tanrıyım dememiş, Tanrısal bir cevher, öz taşıyorum" demiştir.  Alevilerin, şeriat, tarikat, marifet ve hakikat; yani dört kapı kırk makam yolculuğu gerekli insani ve ahlaki  olgunluğa erişip Yaratıcısının cemalini görmek,  Hak ile Hak olmaktır. *Tarihsel zûlüm, kıyım ve katliamlardan kurtulmak için Alevilerde çok güçĺü bir gizlenme  (takiye) canını kurtarmak için kimliğini, Aleviliğini saklama bilinci vardır. Bu gizlenme bilinci, günümüzde bile, aynı yaygınlıkta olmasa da,  yine devam etmektedir. Bunun temel nedeni de, resmi  hukuksuzluk, zulüm ve kötülüklerden sakınmaktır.   ALEVİĞİN KÜLTÜREL TEMELLERİ *Alevi inanç ve ritüelleri: Alevi inanç ve ritüellerinin açığa çıktığı, ete ve kemiğe büründüğü yerler cem ibadetinin yapıldığı Cemevleridir. Cem ayinleri, tapınma,  semah, nefes, deyiş, müzik ve saz (bâğlama) eşliğinde Cemevlerinde yapılır. 48 perşembe, Hızır, Muharrem...cemleri Cemevlerinde yapılır. Bu nedenle Cemevleri Alevi toplumunun olmazsa olmazıdır.   * Aleviler ibadetlerini kendi anadilleri ile yapagelmiştir. Tarihsel olarak, Cemevleri,  Alevi Bektaşi tekkeleri ve dergahlar dinsel müzik ,  deyişler yanında klasik geleneksel halk edebiyatının üretildiği ve halka mal edildiği mekanlar olmuştur. * Fuzuli, Yemini, Şah İsmail, Harabi, Nesimi, Virani, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet...gibi halk ozanları Alevi inacının,, Alevi  edebiyatı, kültür ve sanatının üreticileri, yorumcuları ve kuşaklararası taşıcıları olmuşlardır. * Alevi inancının ahlak temeli, " eline, diline, beline sahip ol" özdeyişi ile formüle edilmiştir. Koşulsuz, insan sevgisi  ve canların eşitliği üzerine inşa edilmiştir. Haz, Ali'nin dediĝi gibi, " İnsanın, bireyin  dini güzel ahlak, devletin dini de adalettir " bu nedenle 72 milleti bir ve kendisine eşit bilmektir.  ALEVİLERİN SORUNLARI NELERDİR, ÇÖZÜM YOLLAR VAR MIDIR? Alevilerin sorunlarını,  kendi aralarında birlik ve tek ses  olamama ve devletten eşit yurttaşlık istekleri olmak üzere iki öbekte düşünmek gerekir. Aleviler, kendi aralarındaki sorunlarını zamanla, bilinçlenerek kendileri çözeceklerdir. * Alevilerin devletle olan sorunları: Aleviler başka dil, başka bayrak, başka toprak peşinde hiç olmadılar, olma istekleri yoktur. Tek istekleri, vergide, askerlikte olduğu gibi, nimette ve külfette eşit olmaktır  En başta Alevi inancının resmen tanınması ve Cemevlerinin Alevilerin resmi ibadethane olmasının hukuki tescili  olmak üzere, kamusal, resmi, yarı resmi her alanda, her konuda ve  her uygulamada eşit yurttaş olabilmektir. Eğitimde, istihdamda, terfi etmede, kamu görevlerinde ayrımcılığa uğramamaktır. Tarihten günümüze, Alevilerde travma yaratan vandalca tutum ve davranışlarla devletin yüzleşmesidir. Eğer siyası iktidar; T.C.Anayası ve  Avrupa İnsan Hakları Kararlarını samimi olarak özüyle ve sözüyle yürekten benimser( ki bu bir hukuki zorunluluktur) ve gereğini özenle yaparsa sorun kendiliğinden çözülmüş olur. Bunun için yapılacak şey, laikliği, tam olarak özümsemek, Sünni inanç tekelini Alevilere dayatmaktan, asimilasyon sevdasından vazgeçmektir.  Sünnilik ve Aleviliğin aynı ağacın iki dalı, İslam dininin iki farklı yorumu olarak,  birlikte ve kardeşçe eşit haklara sahip olarak yaşamasına olanak ve zemin hazırlamaktır. Demokratik ve laik bir ulus devletin varlığını bozmadan Cumhuriyetimizi gerçek ve çoğulcu evrensel  demokrasi ile  taçlandırmaktır.   SONUÇ YERİNE SON SÖZ. Türkiye'deki  Alevilik sadece bir inanç sistemi değildir.  Aynı zamanda tarihsel, sosyolojik, kültürel bir yaşam  merkezi  olarak şekillenmiştir. Özgündür, hümanisttir. Eşitlikçidir. Ayrıca Türk dili ve  Türk kültürünün de önemli bir taşıyıcısı ve koruyucusu olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ortağı  ve sadık paydaşıdır. Tarih boyunca uğradıĝı dışlanmalara,   asimilasyon politikalarına, marjinalleştirmelere, işkence ve kıyımlara rağmen İnancını, kimliğini ve kültürünü  korumayı başarmıştır. Şimdi ise, inancının  gereklerini, kültürünü ve özgün kimliğini koruyarak:  Evrensel din ve vicdan özgürlüğü bağlamında Alevi kalarak eşit yurttaş  T.C.Devleti'nin her alanda ve her konuda eşit vatandaşı olmak istiyor. Her türlü iş, istihdam ve terfilerde mesleki liyakat dışında başka ölçüler aranmamasını, inancı ve doğum yeri bahane edilerek haklarının yenilmemesini talep ediyor. Hepsi bu kadar. Not. Bu yazı özellikle Alevi- Bektaşi olmayan yurttaşlar için yazılmıştır.
Prof. Dr. Halil Çivi bu makalesinde özellikle Alevi inancına yabancı olan okurların, Aleviliği daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedeflemektedir. Türkiye'nin gündemini uzun süredir meşgul eden Alevilik konusu, hem tarihsel derinliği hem de güncel sorunlarıyla çözüm beklemeye devam ediyor.

Her yıl Hacıbektaş'ta düzenlenen etkinliklerde farklı platformlarda dile getirilen Alevi sorunları ve çözüm önerileri, konunun çok boyutlu olduğunu bir kez daha gösteriyor. Halil Çivi bu yazıda, Alevi inancının sadece siyasi bir mesele olmadığını, aksine derin teolojik, sosyolojik ve kültürel temellere dayandığını bilimsel ve bütüncül bir yaklaşımla ele almayı amaçlıyor. 
 



TÜRKİYE' DE ALEVİ TEOLOJİSİNİN ( İNANCININ)  TARİHSEL, SOSYOLOJİK VE KÜLTÜREL TEMELLERİ ÜZERİNE ÇOK KISA ÖZET NOTLAR.

Türkiye'de, tıpkı Kürt konusu gibi, Alevilik konusu ve Alevilerin sorunları da, haklı olarak, ülkenin gündeminde olmaya ve çözüm beklemeye devam ediyor.

Her yıl olduğu gibi, bu yılda, 14-15-16- ve 17  Ağustos günlerinde, Nevşehir ilinin Hacıbektaş İlçesinde düzenlenen resmiyet dışı, yarı-resmi ve resmi söyleşilerde, daha çok siyasi içerikli ve siyasi amaçlı konuşmalar  yapıldı.  Herkes kendi konumuna ve beklentisine göre Aleviliği tanımladı. Alevi sorunlarını dile getirdi ve kendince çözüm önerileri sundu...Ancak ortaya  tam olarak bilimsel ve bütüncül bir yaklaşım  konulamadı.

Beni arayan çok sayıdaki  Sünni ve Alevi can dostların ısrarları üzerine ben de böyle bir yazıyı hazırlayıp ilgilenenlere sunmayı kendime görev kabul ettim.

 

TEOLOJİ NE DEMEKTİR?

Teoloji eski Yunanca bileşik  bir sözcüktür. Teos(Tanrı) ve logos( akıl, bilgi) sözcüklerinin kaynaşmasından oluşmuştur. Teoloji:  akıl, bilim ve felsefe  yoluyla Tanrıyı, Tanrısal öğretileri  sezinlemek  anlamına gelir. Kısaca da  reoloji=Tanrı bilimi olarak tanımlanır. Ancak bu sözcüğün sonundaki logos ya da -loji eki işin ilahi, uhrevi değil, dünyevi, akli ve  insani olanı simgeler.

Bu yaklaşıma göre, Tanrısal, ilahi bilgileri nakli- kulaktan kulağa aktarmalarla değil, akli ve bilimsel olarak yorumlayıp anlamak gerekir. Tıpkı biyoloji, psikoloji, ...ya da jeoloji yi anlamak  gibi. İslam düşünce tarihindeki  "MUTEZİLE EKOLU " bu akılcı  tezi benimsemiş, fakat daha sonraki bağnaz düşüncelerin hücumuna uğramış ve giderek sönümlenmiştir.

Batı toplumu ise, yıllarca süren  rönesans-reform hareketlerinden sonra, bağnaz, katı ,Katolik kilise öğretisini  reforme etmiş, özgür aklın ve çağdaş bilimin ışığında yürüyerek günümüzdeki evresel demokrasi kültürünü üretebilmeyi başarmıştır.

Türkiye'deki Alevi inancı ve Alevi tasavvufu, nakli olmaktan çok aklidir. Akılcı Mutezile düşüncesinden epeyce etkilenmiştir. Bu nedenle, Alevilik,  rituel, ibadet,  merkezli olmaktan çok,  ahlak merkezlidir. Akıl ve bilimle dosttur. Laikliği canı gönülden savunur. Cemevlerinde ki rituellerin temel amacı da toplumsal ahlakı  koruma ve pekiştirmeye yöneliktir

 

ALEVİLİĞİ  NASIL ANLAMAK GEREKİR.

Alevilik, özellikle de Anadolu Aleviliği, Anadolu halkının, tarihsel ve kültürel kimliğinde çok önemli bir yer tutar.  Ete, kemiğe bürünmesi daha sonlarda olsa da, İnanç kökleri İslamın ilk yıllarına kadar uzanır. Ayrıca Orta Asya Türklerinin Şamanizm ve Tengricilik inançlarından izler taşır. Görece daha özgürlükçü ve akılcı bir tasavvuf inancını benimser.

Orta Asya ve Horasandan gelip Anadolu’yu yurt yapınca geldiği yeni toprağın yerli halkları ile yakın  ilişkiler kurar ve geniş bir duygudaşlık geliştirir. Tüm bunları İslamın güzel ahlak ve adalet mayası ile mayalar. Önce Kızılbaşlık, sonra da adına Alevilik ve Bektaşilik  denilen özgün bir inanç ve ibadet sistemi oluşturur. İbadet dilini  Arapçadan Türkçeye çevirir. Tüm dua, ibadet, deyiş ve törelerini kendi anadili olan Türkçe ile yapar.

 

ALEVİĞİN TARİHSEL TEMELLERİ.

* Alevilikte yoğun bir, Haz. ALİ, EHLİBEYT, ve 12 İMAM  sevgisi vardır. İslamın  Ehlibeyt soyundan gelenlerce temsil edilmesine inanılır.

* Aleviliğin  kurup geliştirdiği OCAK SİTEMİ, DEDELİK  KURUMU daha çok Orta Asya' da ki kadim ocak, aşiret tipi ve kırsal kesime özgü bir örgütlenme biçimidir. Bu ocaklarda toplum değil, topluluk ruhu egemendir.

* Alevi halķının kentlerle uyum sorunu daha çok Bektâşilik tipi tekke ve dergahlarla aşılmıştır. Ocak tipi örgütlenme, kırsala,  aşiret tipi topluluk örgütlenmelerine daha uygundur.  Bu nedenle günümüzdeki "Kent Aleviliği" henüz tam bir istikrar kazanmamıştır.

* Hünkar Hacıbektaş Veli , Yunus Emre... gibi hümanist Sufiler,  Anadolu coğrafyasında sevgiye, barışa, kardeşliğe ve dayanışmaya dayalı bir toplumsal yapının doğmasına öncülük etmişlerdir. Böylece devletçe desteklenmiş "Resmi İslamın dışında, daha güler yüzlü, daha anlayışlı ve hiç kimseyi ötekileştirmeyen bir " Halk İslamı"  doğmuştur.

* Osmanlı Devleti'nde, 15. Yüzyılda yeşermeye başlayan bu Halk İslamına "Kızılbaşlık" adı verilmiş,  din hatta ahlak  dışı olduğu  propogandası yapılarak  şiddetle cezalandırılmıştır. Alevi toplumu da,  kendini bu zûlüm ve işkencelerden korumak için ülkenin dağlık, erişilmesi güç, sarp yerlerine yerleşip kendi iç dayanışmasını artırmış, kentlerde de gizlenme  (takiye) ilkesine sarılarak varlığını korumaya çalışmıştır.

* Cumhuriyet döneminde ise, çağın koşullarına göre,  Sünni bir inanç  tekeli kurularak,  Diyanet İşleri Başkanlığı  yapılanmasında Aleviliğe yer verilmemiştir.  Eğer D. İ. Başkanlığı kurulmamış olsaydı, Batı tipi bir laiklik ve eşit yurttaşlık anlayışı içindeki  demokratik bir siyasi rejimde  bu sorun zamanla kendiliğinden çözülebilirdi.

 

ALEVİĞİN SOSYOLOJİK TEMELLERİ.

* Alevi toplulukları ve ocaklarında toplumsal denetim çok  yüksek ve  çok güçlüdür. Bağlayıcı bir dayanışma ve yardımlaşma kültürü vardır. Bu kültürün en somut örneği de " MUSAHİPLİK " kurumudur. " Ocak" sistemi ve  "dedelik" örgütlenmeleri bu dayanışma ve musahiplik( dünyevi- dini ahiret kardeşliği) kurumunun  yürütücü ve denetleyicileridir.

* Alevilikte her insan  bir"can dır. Canlar ve canların nefisleri ve canları eşittir. Kadın erkek eşit kabul edilir. İstisnalar hariç, birden fazla kadınla evlenilmez. Alevilerde insanlar ve ocaklar arasında ki dinsel hiyerarşi, dikey değil yatay kabul edilir.

* Aleviler,  tarih boyunca, resmi siyasi örgütlenme içinde kabul görmedikleri, hatta ötekileştirilip düşmanlaştırıldıkları için hep zûlme, işkenceye uğramışladır. Üzülerek söylemek gerekirse, Alevilere yapılan ahlak dışı iftira,  karalama ve kıyımlar, fermanlarla ve devlet eli ya da resmi kışkırtmaları  yolu ile  olagelmiştir.
* Alevilerde, tüm insanların kardeşliĝine ek ve yoğun olarak, Toprağa, suya , havaya, ateşe saygı vardır. Çünkü insan bu dört maddeden yapılmıştır. Ormanların, kayaların,  dağların da ruhları vardır.

Çevredeki canlı cansız her doğa parçasına saygı göstermek gerekir. Ayrıca Alevilerde yaban hayvanların yok olmasına neden olan kara avcılığı iyi karşılanmaz.

* Alevilikte, insan soyu Tanrısal ruhun bir yansımasıdır. Her insanın içinde  bedeninde Tanrıdan gelen bir öz vardır. Bu nedenle insana saygı Yaradana saygı anlamına gelir. Mansur " Enel Hak" derken "ben Tanrıyım dememiş, Tanrısal bir cevher, öz taşıyorum" demiştir.  Alevilerin, şeriat, tarikat, marifet ve hakikat; yani dört kapı kırk makam yolculuğu gerekli insani ve ahlaki  olgunluğa erişip Yaratıcısının cemalini görmek,  Hak ile Hak olmaktır.

*Tarihsel zûlüm, kıyım ve katliamlardan kurtulmak için Alevilerde çok güçĺü bir gizlenme  (takiye)

canını kurtarmak için kimliğini, Aleviliğini saklama bilinci vardır. Bu gizlenme bilinci, günümüzde bile, aynı yaygınlıkta olmasa da,  yine devam etmektedir. Bunun temel nedeni de, resmi  hukuksuzluk, zulüm ve kötülüklerden sakınmaktır.

 

ALEVİĞİN KÜLTÜREL TEMELLERİ

*Alevi inanç ve ritüelleri: Alevi inanç ve ritüellerinin açığa çıktığı, ete ve kemiğe büründüğü yerler cem ibadetinin yapıldığı Cemevleridir. Cem ayinleri, tapınma,  semah, nefes, deyiş, müzik ve saz (bâğlama) eşliğinde Cemevlerinde yapılır. 48 perşembe, Hızır, Muharrem...cemleri Cemevlerinde yapılır. Bu nedenle Cemevleri Alevi toplumunun olmazsa olmazıdır.

 

* Aleviler ibadetlerini kendi anadilleri ile yapagelmiştir. Tarihsel olarak, Cemevleri,  Alevi Bektaşi tekkeleri ve dergahlar dinsel müzik ,  deyişler yanında klasik geleneksel halk edebiyatının üretildiği ve halka mal edildiği mekanlar olmuştur.

* Fuzuli, Yemini, Şah İsmail, Harabi, Nesimi, Virani, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet...gibi halk ozanları Alevi inacının,, Alevi  edebiyatı, kültür ve sanatının üreticileri, yorumcuları ve kuşaklararası taşıcıları olmuşlardır.

* Alevi inancının ahlak temeli, " eline, diline, beline sahip ol" özdeyişi ile formüle edilmiştir. Koşulsuz, insan sevgisi  ve canların eşitliği üzerine inşa edilmiştir. Haz, Ali'nin dediĝi gibi, " İnsanın, bireyin  dini güzel ahlak, devletin dini de adalettir " bu nedenle 72 milleti bir ve kendisine eşit bilmektir.


 ALEVİLERİN SORUNLARI NELERDİR, ÇÖZÜM YOLLAR VAR MIDIR?

Alevilerin sorunlarını,  kendi aralarında birlik ve tek ses  olamama ve devletten eşit yurttaşlık istekleri olmak üzere iki öbekte düşünmek gerekir.

Aleviler, kendi aralarındaki sorunlarını zamanla, bilinçlenerek kendileri çözeceklerdir.

* Alevilerin devletle olan sorunları:

Aleviler başka dil, başka bayrak, başka toprak peşinde hiç olmadılar, olma istekleri yoktur. Tek istekleri, vergide, askerlikte olduğu gibi, nimette ve külfette eşit olmaktır  En başta Alevi inancının resmen tanınması ve Cemevlerinin Alevilerin resmi ibadethane olmasının hukuki tescili  olmak üzere, kamusal, resmi, yarı resmi her alanda, her konuda ve  her uygulamada eşit yurttaş olabilmektir. Eğitimde, istihdamda, terfi etmede, kamu görevlerinde ayrımcılığa uğramamaktır.

Tarihten günümüze, Alevilerde travma yaratan vandalca tutum ve davranışlarla devletin yüzleşmesidir.

Eğer siyası iktidar; T.C.Anayası ve  Avrupa İnsan Hakları Kararlarını samimi olarak özüyle ve sözüyle yürekten benimser( ki bu bir hukuki zorunluluktur) ve gereğini özenle yaparsa sorun kendiliğinden çözülmüş olur.

Bunun için yapılacak şey, laikliği, tam olarak özümsemek, Sünni inanç tekelini Alevilere dayatmaktan, asimilasyon sevdasından vazgeçmektir.  Sünnilik ve Aleviliğin aynı ağacın iki dalı, İslam dininin iki farklı yorumu olarak,  birlikte ve kardeşçe eşit haklara sahip olarak yaşamasına olanak ve zemin hazırlamaktır. Demokratik ve laik bir ulus devletin varlığını bozmadan Cumhuriyetimizi gerçek ve çoğulcu evrensel  demokrasi ile  taçlandırmaktır.

 

SONUÇ YERİNE SON SÖZ.

Türkiye'deki  Alevilik sadece bir inanç sistemi değildir.  Aynı zamanda tarihsel, sosyolojik, kültürel bir yaşam  merkezi  olarak şekillenmiştir. Özgündür, hümanisttir. Eşitlikçidir. Ayrıca Türk dili ve  Türk kültürünün de önemli bir taşıyıcısı ve koruyucusu olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ortağı  ve sadık paydaşıdır.

Tarih boyunca uğradıĝı dışlanmalara,   asimilasyon politikalarına, marjinalleştirmelere, işkence ve kıyımlara rağmen İnancını, kimliğini ve kültürünü  korumayı başarmıştır.

Şimdi ise, inancının  gereklerini, kültürünü ve özgün kimliğini koruyarak:  Evrensel din ve vicdan özgürlüğü bağlamında Alevi kalarak eşit yurttaş  T.C.Devleti'nin her alanda ve her konuda eşit vatandaşı olmak istiyor. Her türlü iş, istihdam ve terfilerde mesleki liyakat dışında başka ölçüler aranmamasını, inancı ve doğum yeri bahane edilerek haklarının yenilmemesini talep ediyor. Hepsi bu kadar.

Not. Bu yazı özellikle Alevi- Bektaşi olmayan yurttaşlar için yazılmıştır.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.