Özgürleşme ve Cumhuriyet: Bireyin Toplumdaki Yolculuğu

ÖZEL HABER 04.08.2025 - 20:15, Güncelleme: 04.08.2025 - 20:15 1384 kez okundu.
 

Özgürleşme ve Cumhuriyet: Bireyin Toplumdaki Yolculuğu

Prof. Dr. Halil Çivi bu makalesinde bireyin feodal, teokratik ve geleneksel toplumlardaki konumundan, çağdaş demokratik toplumlara geçişteki rolüne, gelişmekte olan toplumlardaki zorluklardan doğru ve yanlış bireyselleşmenin ilkelerine kadar sosyolojik bir çerçevede özgürleşme ve cumhuriyete sahip çıkma kavramlarını ele alıyor. Bireyin özgürleşme süreci, feodal ve teokratik yapılardan demokratik toplumlara geçişin temel taşlarından biridir. Ancak özgürleşme, yalnızca bireysel hakların sınırsızlığı ya da bencillik anlamına gelmez; aksine, bireyin "ben" ile "biz" arasındaki dengeyi kurabilmesi, sorumluluk bilinciyle hareket etmesi ve toplumla uyum içinde özgür iradesini kullanabilmesidir.

ÖZGÜRLEŞME, BAĞIMSIZLAŞMA YA DA "BİREY OLABİLME" VE CUMHURİYETE SAHİP ÇIKMA ÜZERİNE BAZI SOSYOLOJİK KISA NOTLAR. Feodal- teokratik rejimlerden, insanı özgürleştiren demokratik rejimlere evrilmenin en önemli ölçütlerinden biri de, tek bir insanın, bireyin toplum içindeki konumuna, tutum ve davranışlarına bakmak gerekir. Ancak birey olabilmeyisınırsız ve kuralsız haklara saip olma ya da bencilleşme ile karıştırmamak lazımdır. Çünkü birey olmak sadece "ben" demek değildir. Ben olma ile birlikte aile, iş, çevre ve toplum içinde "biz" demeyi de bilmek ve bunu içselleştirmek gerektirir. A- Feodal, Teokratikya da Geleneksel Toplumlarda Bireyin Konumu. Tarihsel ve sosyolojik incelemeler gösteriyor ki, feodal- geleneksel, teokratik toplumda, çoknadir istisnalar dışında, özgür birey yoktur.İnsan, evde babanın, aşiret içinde ağanın, siyasette sultanın, dinde ise şeyh, dede, imam, hocave benzeri bir bir otoritenin... vesayeti altındadır. Birey yoktur, kul, tebaa, köle, mürit...gibi vasisi olaninsanlar vardır. Devlet yönetiminde sultanın, aşirette ağanın, evde babanın ve dinde de tarikat ve cemaat otoritelerinin buyrukları sorgulanamaz, eleştirilemez. Onlara koşulsuzitaat, biat edilir ve sorgusuz sadakat gösterilir. Çünküfeodal-teokratiksistem, aileden başlamak üzere, toplumun her kademesindekişiyi sadece itaat eden ve sadakat gösteren bir nitelikle donatır. Bu toplumlarda, tek bir otoritenin ya daegemenkişinin iradesi, isteği,buyruğu yüzlerin, binlerin, yüzbinler ya da milyonların iradesine dönüşür. Tek bir cümleyle özetlemek gerekirse, teokratik, feodal toplumlardakibireyedilgen, pasif, özgür iradesi çok kısıtlı itaatkar silik bir figürdür. Üstelik bireyin bu silik edilgen, dilsiz.. nitelikleri egemenler ve toplum tarafından yüceltilir ve kutsanır. B- Çağdaş, Demokratik ToplumlardakiBireyin Konumu Nasıldır? Demokrasiler, bireyinbaba- ağa- şeyh , sultan v.b. her türlü otoriteninvesayetinden kurtulduğu, özneleştiği, değer ve itibarkazandığı, özgürleştiği, bağımsızlaştığı, kendi öz bilinci ve özgür iradesi ile karar verme yetisi ve becerisi kazandığı rejimlerdir.Özgür birey seçimini kendi yapar. Oyunu özgür iradesi ile kullanır.Her evredeki toplumsal kararlara kendi bilinci ve arzusu ile katılır. Kadere ilenmez. Kendi geleceğini kendi özgür kararları ile kurar. Kendi yazgısını ya da geleceğini kendisi belirler. Özgür birey, sorgulamayı, eleştirmeyi, hiç bir baskıya uğramadan fikrini söylemeyi öğreten, kişiye empati ve özgüven kazandıran çağdaş-laik bir eğitim sisteminin ürünüdür. Değişime ve yenileşmeye açıktır. Özgür birey olmadan özgür toplum veinşa edilemez ve gerçek demokrasi kurulamaz. Ancak her özgürlük mutlaka bir sorumluluk ve duygudaşlık (empati) gerektirir. Eğer özgürlük sorumsuzluk olarak anlaşılırsa özgürlük olmaktan çıkar. O zaman da kişi:bencil, hazcı, çıkarcı, özsever ve el ezer bir bir karaktere bürünür. Bireyin aile, toplum, kültür v.b. aidiyet duyguları kaybolur.Ben ve biz arasındaki denge bozulur. Kişi ailesine, toplumuna, kültürüne...yabancılaşır. Yozlaşma, ķörleşme başlar...toplumun geleceği tehlikeye düşer. C- Bireyin Gelişmekte Olan Toplumlardaki Konumu ve KarşılaşılanTemel Zorluklar Nelerdi? Gelişmekte olan toplum aynı zamanda geçiş dönemi toplumu demektir. Düşünce, karar, eylem,tutum ve davranışlar açısından iki arada bir dere kalmak anlamına gelir.Böyle toplumlarda geleneksek değerlerle çağdaş değerler rekabet halindedir. Bu durum yönetim erkine de yansır. Siyasi yelpaze, ekonomik reçeteler, ideolojik fikirler, arananya da çözüm olarak gösterilen gelişme programları geleneksel, teokratik toplum değerleri ile çağdaş toplum paradigmaları arasında git- gel yapar...bireyin kendine doğru yön bulabilmesi kolay olmaz. Çünkü toplumun, üzerinde oydaşılmış bir ortak değerler sistemi yoktur. Geleneksel toplumlarda bireyselleşme ve özgürleşme çabaları, siyasi mutlakiyet,feodalite, aşiret, tarikat ve cemaat gibi geleneksel kurumsal yapılara karşı çoğu zaman bir ilerlemeolarak değil bir tehlike, bir tehdit olarak algılanır. Hoş karşılanmaz, dirençlerlekarşılaşır. Geleneksel toplumlardaki eğitim sistemi, genel olarak, insanlara özgürlükçü ve eleştirel düşünceyi değil, ezberciliği, klişeleşmiş sloganları, sorgusuz itaati ve koşulsuz sadakatiöğretir. Çünkü bu sistemdeki otoriter siyası rejimler, feodal aşiret yöneticileri, dinsel tarikat ve cemaat liderleri sadık ve itaatkârtebaa, kul, mürit...gibi feodal zihniyetli bireyleri vesayet altnda tutmayı tercih ederler. Bireysel kimlikler hapsedilir, tersine kurumsal dinselaidiyet ve kurumsal feodal kimliklerin kutsallığı üzerine politika üretilir. Böyle toplumlarda doğrubireyselleşme ve özgürleşme çok zordur.Eğitim sistemini akla ve bilime dayalı olarak yeniden temellendiripbireysel ve toplumsal zihniyetin evrensel ve çağdaş değerlere göre yeniden inşa edilmesi gerekir. Fakat böyle bir yaklaşımı topluma benimsetebilmek hiç de kolay değildir. Gençlik, modern ile geleneksel arasında bocalama geçirir. D-Doğru Bireyselleşmenin Beş Temel İlkesi. 1- Sorgulayabilen özgür akıl ve bilimsel düşünce sahibi olmak. 2- Başta aile olmak üzere, toplumun her kademesindeki özgürlük ve sorumluluk dengesini iyi kurabilmek. 3- Duygudaşlık, ( empati) yeteneğini geliştirmek.Kendi hak ve çıkarlarını savunurken başkalarının hak ve çıkarlarına zarar vermemek. 4-Kendi yaratıcı, üretken ve sanatsal yeteneklerinin farkına vararak onları baskılamadan kendini gerçekleştirmek. 5- Ailesi,çevresi ve toplumu ile sürekli iletişim ve etkileşim içinde olmak. Ben ve biz dengesini iyi kurmak.   E- Yanlış ve Yozlaştıcı Bireyselleşmenin Beş Temel Göstergesi. 1- Sınırsız ve sorumsuz benmerkezci olmak. Herkese kendi kurallarını ve öğretisini zorla dayatmak. 2- Aileye, çevreye, topluma ilgisiz ve sorumsuz olmak. Ortak sorumluluklardan ve dayanışmadan kaçmak. 3- Ortaklaşa yaşam için zorunlu olan her türlü ahlaki ve hukuki otoriteyi yadsımak. Her türlü kurala ve kısıtlamalara karşı çıkmak. 4- Ahlaki, hukuki, ekonomik, sosyal ve kültürel olaylarda sadece kendi çıkarlarını hesaba katmak. Toplumun asla kabul etmeyeceği etik dışı davranışlara yönelmek. 5- Tüketim, eğlence ve hazağırlıklı bir yaşam şekli benimsemek. Özellikle de "gösteriş tüketim" ineyönelerek kibirli, ukala ve küçümseyici tavırlar geliştirmek. Biz duygusu olmadan hatalı birbenlik duygusu ile böbürlenmek. Toplumuna yabancılaşarak yozlaşmak ve bencilleşmek. F- Sonuç ya da Son Sözler. Vesayet gerektiren, kul, köle, tebaa, mürid...gibi teokratik- foodal kaynaklı, bağımlı, silik, eksik iradeli...bir kişilikten kurtulupözgür iradeli bir birey olmaya terfi etmek bir uygarlık ve insanlık projesidir. Özgür, duygudaşlığı yüksek, adil ve sorumlu bireylerden oluşan toplumlar çağdaş ve demokratik toplumlardır. Özgürlüğü, ırk, dil, din, mezhep, tarikat ve cemaat...gibi feodal kimliklerde aramak, bu zamanını çoktan doldurmuş çağ dışı değerler üzerine siyaset, devlet, hukuk , adaletve kimlik inşa etmek yanlıştır ve tutarsızlıktır.Devletimiz, cumhuriyetimiz,toplumumuz ve insanımızın "fikri hürvicdanı hür ve irfanı hür" çağdaş bireylere ihtiyacı vardır. Çağdaş devlet, çağdaş toplum ve çağdaş demokrasi ancak ve ancak çağdaşzihniyetli, özgür ve sorumluluk sahibi bireylerin varlığı ve çokluğu ile olasıdır. Yüce Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk , hem çağdaş cumhuriyeti, hem çağdaş toplumu kurmuş ve hem deçağdaş uygarlığa ulaşabilmenin özgür akla dayalı bilimsel yollarını, kurallarını ve anahtarınıbize vermiştir. Hukukun üstünlüğüne dayalıdemokratik ve laik cumhuriyet bizim uygarlık denizindedki armada gemimizdir. Bu gemi rotasını asla değiştirmeyecek,ebede kadar batmayacak ve uygarlık denizinde sonsuza kadar yolculuğuna devam edecektir. Yeter ki hepimiz Cumhuriyetimizin tam anlamıyla eşit, sorumlu ve özgür bireyi olmayı başaralım.
Prof. Dr. Halil Çivi bu makalesinde bireyin feodal, teokratik ve geleneksel toplumlardaki konumundan, çağdaş demokratik toplumlara geçişteki rolüne, gelişmekte olan toplumlardaki zorluklardan doğru ve yanlış bireyselleşmenin ilkelerine kadar sosyolojik bir çerçevede özgürleşme ve cumhuriyete sahip çıkma kavramlarını ele alıyor. Bireyin özgürleşme süreci, feodal ve teokratik yapılardan demokratik toplumlara geçişin temel taşlarından biridir. Ancak özgürleşme, yalnızca bireysel hakların sınırsızlığı ya da bencillik anlamına gelmez; aksine, bireyin "ben" ile "biz" arasındaki dengeyi kurabilmesi, sorumluluk bilinciyle hareket etmesi ve toplumla uyum içinde özgür iradesini kullanabilmesidir.



ÖZGÜRLEŞME, BAĞIMSIZLAŞMA YA DA "BİREY OLABİLME" VE CUMHURİYETE SAHİP ÇIKMA ÜZERİNE BAZI SOSYOLOJİK KISA NOTLAR.

Feodal- teokratik rejimlerden, insanı özgürleştiren demokratik rejimlere evrilmenin en önemli ölçütlerinden biri de, tek bir insanın, bireyin toplum içindeki konumuna, tutum ve davranışlarına bakmak gerekir. Ancak birey olabilmeyisınırsız ve kuralsız haklara saip olma ya da bencilleşme ile karıştırmamak lazımdır.

Çünkü birey olmak sadece "ben" demek değildir. Ben olma ile birlikte aile, iş, çevre ve toplum içinde "biz" demeyi de bilmek ve bunu içselleştirmek gerektirir.

A- Feodal, Teokratikya da Geleneksel Toplumlarda Bireyin Konumu.

Tarihsel ve sosyolojik incelemeler gösteriyor ki, feodal- geleneksel, teokratik toplumda, çoknadir istisnalar dışında, özgür birey yoktur.İnsan, evde babanın, aşiret içinde ağanın, siyasette sultanın, dinde ise şeyh, dede, imam, hocave benzeri bir bir otoritenin... vesayeti altındadır. Birey yoktur, kul, tebaa, köle, mürit...gibi vasisi olaninsanlar vardır. Devlet yönetiminde sultanın, aşirette ağanın, evde babanın ve dinde de tarikat ve cemaat otoritelerinin buyrukları sorgulanamaz, eleştirilemez. Onlara koşulsuzitaat, biat edilir ve sorgusuz sadakat gösterilir.

Çünküfeodal-teokratiksistem, aileden başlamak üzere, toplumun her kademesindekişiyi sadece itaat eden ve sadakat gösteren bir nitelikle donatır. Bu toplumlarda, tek bir otoritenin ya daegemenkişinin iradesi, isteği,buyruğu yüzlerin, binlerin, yüzbinler ya da milyonların iradesine dönüşür.

Tek bir cümleyle özetlemek gerekirse, teokratik, feodal toplumlardakibireyedilgen, pasif, özgür iradesi çok kısıtlı itaatkar silik bir figürdür. Üstelik bireyin bu silik edilgen, dilsiz.. nitelikleri egemenler ve toplum tarafından yüceltilir ve kutsanır.

B- Çağdaş, Demokratik ToplumlardakiBireyin Konumu Nasıldır?

Demokrasiler, bireyinbaba- ağa- şeyh , sultan v.b. her türlü otoriteninvesayetinden kurtulduğu, özneleştiği, değer ve itibarkazandığı, özgürleştiği, bağımsızlaştığı, kendi öz bilinci ve özgür iradesi ile karar verme yetisi ve becerisi kazandığı rejimlerdir.Özgür birey seçimini kendi yapar. Oyunu özgür iradesi ile kullanır.Her evredeki toplumsal kararlara kendi bilinci ve arzusu ile katılır. Kadere ilenmez. Kendi geleceğini kendi özgür kararları ile kurar. Kendi yazgısını ya da geleceğini kendisi belirler.

Özgür birey, sorgulamayı, eleştirmeyi, hiç bir baskıya uğramadan fikrini söylemeyi öğreten, kişiye empati ve özgüven kazandıran çağdaş-laik bir eğitim sisteminin ürünüdür. Değişime ve yenileşmeye açıktır. Özgür birey olmadan özgür toplum veinşa edilemez ve gerçek demokrasi kurulamaz.

Ancak her özgürlük mutlaka bir sorumluluk ve duygudaşlık (empati) gerektirir. Eğer özgürlük sorumsuzluk olarak anlaşılırsa özgürlük olmaktan çıkar. O zaman da kişi:bencil, hazcı, çıkarcı, özsever ve el ezer bir bir karaktere bürünür. Bireyin aile, toplum, kültür v.b. aidiyet duyguları kaybolur.Ben ve biz arasındaki denge bozulur. Kişi ailesine, toplumuna, kültürüne...yabancılaşır. Yozlaşma, ķörleşme başlar...toplumun geleceği tehlikeye düşer.

C- Bireyin Gelişmekte Olan Toplumlardaki Konumu ve KarşılaşılanTemel Zorluklar Nelerdi?

Gelişmekte olan toplum aynı zamanda geçiş dönemi toplumu demektir. Düşünce, karar, eylem,tutum ve davranışlar açısından iki arada bir dere kalmak anlamına gelir.Böyle toplumlarda geleneksek değerlerle çağdaş değerler rekabet halindedir. Bu durum yönetim erkine de yansır. Siyasi yelpaze, ekonomik reçeteler, ideolojik fikirler, arananya da çözüm olarak gösterilen gelişme programları geleneksel, teokratik toplum değerleri ile çağdaş toplum paradigmaları arasında git- gel yapar...bireyin kendine doğru yön bulabilmesi kolay olmaz. Çünkü toplumun, üzerinde oydaşılmış bir ortak değerler sistemi yoktur.

Geleneksel toplumlarda bireyselleşme ve özgürleşme çabaları, siyasi mutlakiyet,feodalite, aşiret, tarikat ve cemaat gibi geleneksel kurumsal yapılara karşı çoğu zaman bir ilerlemeolarak değil bir tehlike, bir tehdit olarak algılanır. Hoş karşılanmaz, dirençlerlekarşılaşır.

Geleneksel toplumlardaki eğitim sistemi, genel olarak, insanlara özgürlükçü ve eleştirel düşünceyi değil, ezberciliği, klişeleşmiş sloganları, sorgusuz itaati ve koşulsuz sadakatiöğretir. Çünkü bu sistemdeki otoriter siyası rejimler, feodal aşiret yöneticileri, dinsel tarikat ve cemaat liderleri sadık ve itaatkârtebaa, kul, mürit...gibi feodal zihniyetli bireyleri vesayet altnda tutmayı tercih ederler. Bireysel kimlikler hapsedilir, tersine kurumsal dinselaidiyet ve kurumsal feodal kimliklerin kutsallığı üzerine politika üretilir.

Böyle toplumlarda doğrubireyselleşme ve özgürleşme çok zordur.Eğitim sistemini akla ve bilime dayalı olarak yeniden temellendiripbireysel ve toplumsal zihniyetin evrensel ve çağdaş değerlere göre yeniden inşa edilmesi gerekir. Fakat böyle bir yaklaşımı topluma benimsetebilmek hiç de kolay değildir. Gençlik, modern ile geleneksel arasında bocalama geçirir.


D-Doğru Bireyselleşmenin Beş Temel İlkesi.

1- Sorgulayabilen özgür akıl ve bilimsel düşünce sahibi olmak.

2- Başta aile olmak üzere, toplumun her kademesindeki özgürlük ve sorumluluk dengesini iyi kurabilmek.

3- Duygudaşlık, ( empati) yeteneğini geliştirmek.Kendi hak ve çıkarlarını savunurken başkalarının hak ve çıkarlarına zarar vermemek.

4-Kendi yaratıcı, üretken ve sanatsal yeteneklerinin farkına vararak onları baskılamadan kendini gerçekleştirmek.

5- Ailesi,çevresi ve toplumu ile sürekli iletişim ve etkileşim içinde olmak. Ben ve biz dengesini iyi kurmak.

 

E- Yanlış ve Yozlaştıcı Bireyselleşmenin Beş Temel Göstergesi.

1- Sınırsız ve sorumsuz benmerkezci olmak. Herkese kendi kurallarını ve öğretisini zorla dayatmak.

2- Aileye, çevreye, topluma ilgisiz ve sorumsuz olmak. Ortak sorumluluklardan ve dayanışmadan kaçmak.

3- Ortaklaşa yaşam için zorunlu olan her türlü ahlaki ve hukuki otoriteyi yadsımak. Her türlü kurala ve kısıtlamalara karşı çıkmak.

4- Ahlaki, hukuki, ekonomik, sosyal ve kültürel olaylarda sadece kendi çıkarlarını hesaba katmak.

Toplumun asla kabul etmeyeceği etik dışı davranışlara yönelmek.

5- Tüketim, eğlence ve hazağırlıklı bir yaşam şekli benimsemek. Özellikle de "gösteriş tüketim" ineyönelerek kibirli, ukala ve küçümseyici tavırlar geliştirmek. Biz duygusu olmadan hatalı birbenlik duygusu ile böbürlenmek. Toplumuna yabancılaşarak yozlaşmak ve bencilleşmek.

F- Sonuç ya da Son Sözler.

Vesayet gerektiren, kul, köle, tebaa, mürid...gibi teokratik- foodal kaynaklı, bağımlı, silik, eksik iradeli...bir kişilikten kurtulupözgür iradeli bir birey olmaya terfi etmek bir uygarlık ve insanlık projesidir. Özgür, duygudaşlığı yüksek, adil ve sorumlu bireylerden oluşan toplumlar çağdaş ve demokratik toplumlardır.

Özgürlüğü, ırk, dil, din, mezhep, tarikat ve cemaat...gibi feodal kimliklerde aramak, bu zamanını çoktan doldurmuş çağ dışı değerler üzerine siyaset, devlet, hukuk , adaletve kimlik inşa etmek yanlıştır ve tutarsızlıktır.Devletimiz, cumhuriyetimiz,toplumumuz ve insanımızın "fikri hürvicdanı hür ve irfanı hür" çağdaş bireylere ihtiyacı vardır.

Çağdaş devlet, çağdaş toplum ve çağdaş demokrasi ancak ve ancak çağdaşzihniyetli, özgür ve sorumluluk sahibi bireylerin varlığı ve çokluğu ile olasıdır.

Yüce Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk , hem çağdaş cumhuriyeti, hem çağdaş toplumu kurmuş ve hem deçağdaş uygarlığa ulaşabilmenin özgür akla dayalı bilimsel yollarını, kurallarını ve anahtarınıbize vermiştir.

Hukukun üstünlüğüne dayalıdemokratik ve laik cumhuriyet bizim uygarlık denizindedki armada gemimizdir. Bu gemi rotasını asla değiştirmeyecek,ebede kadar batmayacak ve uygarlık denizinde sonsuza kadar yolculuğuna devam edecektir. Yeter ki hepimiz Cumhuriyetimizin tam anlamıyla eşit, sorumlu ve özgür bireyi olmayı başaralım.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.