Kuruluşundan Günümüze Türkiye Cumhuriyeti'nin Tarihsel, Siyasal ve Sosyal Yolculuğu
Kuruluşundan Günümüze Türkiye Cumhuriyeti'nin Tarihsel, Siyasal ve Sosyal Yolculuğu
Prof. Dr. Halil ÇİVİ Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini, bugüne gelişini ve geleceğe taşınma sorumluluğunu anlamak adına, bu kısa anımsatmalarla milletçe hepimizi bir muhasebe yapmaya davet ediyor.
Prof. Dr. Halil ÇİVİ Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini, bugüne gelişini ve geleceğe taşınma sorumluluğunu anlamak adına, bu kısa anımsatmalarla milletçe hepimizi bir muhasebe yapmaya davet ediyor.
29 Ekim 2025 tarihinde, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, varoluşunun 102. yıl dönümünü kutlayacaktır. Osmanlı İmparatorluğu'nun teokratik ve monarşik yapısından koparak, egemenliği kayıtsız şartsız millete veren, çağdaş ve üniter bir ulus devletin ilanı olan bu büyük gün, bir milletin kendi kaderini tayin edişinin destanıdır.
Bu özel yıl dönümünde, başta genç kuşaklar olmak üzere, tüm yurttaşlarımıza bu asırlık mirasın temelini, geçirdiği tarihsel, siyasal ve sosyal dönüşümleri kısaca hatırlatmak, Atatürk devrimlerinin akıl, bilim, laiklik ve çağdaşlaşma eksenindeki köklü değişim projesini yeniden idrak etmek büyük önem taşımaktadır.
29 EKİM 2025, CUMHURİYET BAYRAMI'NIN 102. YILI NEDENİYLE, KURULUŞUNDAN GÜNÜMÜZE,
CUMHURİYETİMİZİN TARİHSEL, SİYASAL VE SOSYAL DEĜİŞİMİ ÜZERİNE KISA ANIMSATMALAR.
29 Ekim 2025 Tarihinde, dört gün sonra, Cumhuriyetimizin kuruluşu üzerinde 102 yıl geçmiş olacak. Başta genç kuşaklar olmak üzere, tüm halkımıza; Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu, konumlandırdığı, ilkelerini ve gelişme rotasını belirleyerek, kollamak, korumak ve sonsuza dek yaşatmak için gençlere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni, kısa da olsa, insanımıza tanıtmanın yararlı olacağı kanısındayım...
A-Konunun Anlam ve Önemi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 29 Ekim 1923'te ilanıyla
birlikte, Osmanlı'nin teokratik, monarşik yapısından kopularak, halk egemenliğine dayalı ve üniter yapılı bir ULUS DEVLET kurulmuştur. Saltanat ve hilafet kaldırılmıştır. Anayasa değişikliği ile birlikte " Hakimiyet kayıtsız, şartsız milletindir" ilkesi kabul edilmiştır. Osmanlı soyunun ulus üzerindeki vesayet ve yetkileri iptal edilmiştir.
Atatürk devrim ve ilkeleri devlete yol göstermeye başlamıştır. Özünde, aklı, bilimi, çağdaşlaşmayı, demokrasiyi, laikliği, cehalete son vermeyi ve topyekun toplumsal gelişme ve kalkınmayı öne çıkaran bir siyasi, ekonomik, hukuki ve kültürel bir toplumsal gelişme projesi benimsenmiştir.
Bu yeni ve çağdaş zihniyetin, Atatürk devrim ve ilkelerinin ve bunlara bağlı olarak hedeflenen gelişmelerin temel amacı şudur. Osmanlı'nın siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel tükenmişliğini ve geri kalmışlığı aşmak, ulusal ve evrensel ölçeklerde çağdaş ve saygın bir ulus devlet ve cumhuriyet olmaktır. Yeni kurulan Türkiye Cümhuriyeti ve ulus devlet çatısı altında, eşit yurttaşlık ve adalet ilkerine bağlı olarak toplumsal birliği sağlamaktır.
B- Tarihsel, Siyasal, Ekonomik ve Sosyo- Kültürel Kısa Anımsatmalar
* 1919- 1923 yıları vatanın kurtuluşu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuş ve kuruluş yıllarıdır. Kesin zafer kazanılmış, düşmanlar yurttan kovulmuştur.
* 23 Nisan 1920 de TBMM kurulmuş, Kurtuluş Savaşı, Atatürk'ün liderliğinde bu meclisin kararları ile şekillenmiş ve kazanılmıştır. Bu nedenle TBMM, Kurtuluş Savaşı yapmış ve düşmanı yurttan kovmuş "Gazi Meclis" olmuştur.
* 1 Kasım 1922 de Saltanat kaldırılarak, Osmanlı Hanedanlığına son verilmiştir. Türk toplumu kendi kaderine ve kendi varlığına kendisi sahip çıkmıştır.
* 29 Ekim 1923' TBMM'inde Cumhuriyet ilan edilmiştir. Cumhurbaşkanı, halkın temsilcisi olan TBMM'ince seçilmeye başlanmıştır.
* 24 Nisan 1924'de, Emperyalistlerle Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma Türkiye Cumhuriyeti' nin ulusal ve uluslararası diplomatik tapusudur. 101 yıldır yürürlüktedir. Bedeli de, başta M. K. Atatürk, silah arkadaşları, ve tüm Kurtuluş savaşı şehit ve gazilerinin canları ve kanları ile ödenmiştir.
* 3 Mart 1924 tarihinde üç önemli devrim yasası imzalanmıştır.
- Bu yasaların ilki, Hilafetin yani devlet üzerindeki dinsel vesayetin kaldırılmasıdır. Çünkü yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti bir teokratik, din devleti olmayacaktır. Din ve devlet işleri birbirinden ayrılacaktır. Çünkü Halifelik laiklikle asla bağdaşmaz.
- Bu yasaların ikincisi Öğretim Birliği ( Tevhidi Tedrisat Kanunu" dur. Bu yasa ile dini öğretim ve resmi-sivil öğretim birleştirilmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın yetki ve sorumluğuna verilmiştir. Böylece, iki farklı zihniyete sahip ve birbirlerine rakip kuşakların ortaya çıkması engellenmeye çalışılmıştır.
- Üçüncü önemli yasa ise, Evkaf ve Şer'ye Vekaleti'nin, yani Vakıflar ve Şeriat Bakanlığının kaldırılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulmasıdır. Bu uygulamalar ile, kadıların yönettiği şeriat mahkemeleri yerini laik hukuka dayalı sivil yargıya bırakmıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığı ise, laiklik ilkesinin gereği olarak, devlet adına dinsel faaliyetleri denetleyecek ve laiklik ilkesinin tutunmasına katkı verecekti...
* 24 Nisan 1924 Tarihinde yeni bir anayasa kabul edildi. Bu anayasa, yeni kurulan Cumhuriyet rejimi ile uyumlu bir toplum sözleşmesi getirmeyi amaçlıyordu. Ayrıca bu anayasa ile, ilköğretim tüm yurttaşlar için zorunlu ücretsiz yapıldı.
* 25 Kasım 1925'te Kılık/ kıyafet ve Şapka Kanunu kabul edildi. Amaç, toplumdaki dinsel ve sınıfsal ayrımcılığın kamusal alana taşınmasına engel olmaktı. Çünkü tüm yurttaşlar zaten kanun önünde eşitti. Görünürdeki eşitlik de bunu pekiştirmeye katkı sağlayabilirdi.
* 25 Kasım 1925' te, Hicri Takvim bırakıldı. Miladi Takvim esas alındı. Ağırlık, uzunluk ve hacım ölçülerinde evrensel ölçüler esas alındı.
* 17 Şubat 1926' da hukuk devriminin en önemli temeli olan, İsviçre Medeni yasasından esinlenilerek hazırlanan Medeni Kanun kabul edildi. Çok eşlilik yasaklandı. Özel mülkiyet geldi. Resmi nikah esas alındı. Miras hakları kadın ve erkek için eşit kabul edildi.
* Cehaletle savaşmak için, 28 Mayıs 1928'de, herkesi okur-yazar yapabilmek amacıyla " Millet Mektepleri" kuruldu.
* 01 Kasım 1928'de, öğrenilmesi çok zor olan ve içinde sesli harf bulunmayan Arap Alfabesi bırakıldı. Latin esaslı yeni bir Türk Alfabesi kabul edildi. Herkes için okuma ve yazma kolaylaştı.
*12 Nisan 1931'de Türk Tarih kurumu, 12 Temmuz 1932' de de Türk Dil Kurumu kuruldu. Ayrıca 1933'te yapılan Üniversite Reformu ile, aklı, bilimi ve özelliklede fen derslerini önceleyen zihinsel aydınlanma dönemi başladı. Yurt dışına öğrenciler gönderildi. Nazi Almanya’sından kaçan Yahudi asıllı üniversite hocaları Türkiye'ye davet edildi.
* 21 Haziran 1934 Yılında Soyadı Kanunu kabul edildi. Nüfus istatistikleri güncellendi.
* 5 Aralık 1935'te kadınlara seçme ve seçilme hakları verildi. Böylece kadın nüfusun siyasi yaşama aktif olarak katılmalarının önü açıldı.
* Lozan Antlaşması yabancı emperyalist ülkere verilen ödünleri kaldırmıştı. Toplumun ekonomik alanda da kalkınması gerekiyordu. Şubat 1923'te İzmir İktisat Kongresi toplandı. Toplumu yoksulluk ve geri kalmışlıktan kurtaracak çöźümler arandı. 1023- 1930 yılarını kapsayan dönemdeki liberal politikalar beklenen sonucu veremeyince, devletçi bir iktisat politikası benimsendi. Devlet, geliştirdiği sanayi planları ile, demir yolu yaparak, fabrikalar kurarak, kendi merkez bankasını kurup finans sektörüne egemen olarak ekonominin tüm iplerini eline aldı. Böylece Adına ĶİT denilen Kamu İktisadı Teşebbüsleri doğdu . Kamunun ekonomideki payı büyüdü. Tarımsal faaliyetler için Devlet Üretme Çiftlikleri, Toprak Mahsuller Ofisi...kuruldu. Aşar kaldırıldı. Kooperatifçilik özendirildi..
* 20 Temmuz 1936' da imzalanan MONTRÖ Boğazlar Anlaşması ile, İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerindeki egemenlik ve yönetim hakkı Türkiye'ye geçti. Böylece ulusal egemenlik üzerindeki pürüzler giderildi.
* 5 Şubat 1937 Tarihinde, yapılan bir değişiklikle birlikte Atatürk'ün altı (Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, laiklik ve Devrimcilik) ilkesi anayasa maddesi oldu.
* Cumhuriyet kurulurken halkın önemli bir. sorunu da sağlık hizmetlerinden yoksunluktu. Trahom, çiçek, kızamık, verem, kolera, frengi, cüzzam...ve benzeri endemik hastalıklara karşıda amansız ve etkili bir mücadele başlatıldı....Araştırma enstitüleri kuruldu.
*Atatürk dönemi devlet politikası geniş, kucaklayıcı ve mutlaka çözüm üretici bir karakter taşır. İyiye ve çağdaşlığa götüren reçete ve çözümleri içinde barındırır. Siyaset, hukuk, laiklik, kültür, dil, tarih, ekonomi, finans, eğitim, bilim, teknoloji, kadın hakları, sağlık, diplomasi...her alandaki adımlar hem bibirini tamamlar ve hem de destekler niteliktedir. Ölçülü, kararlı ve tutarlıdır.
C-Günümüzde Durum Nedir?
Doğruları söylemek gerekirse, bu gün gelinen noktada, Cumhuriyetimizin temel değerleri ve Atatürk'ün akla ve bilime dayalı çağdaşlaşma felsefesinde önemli aşınma ve gerilemelerin olduğu söylenebilir. Atatürk felsefesi aklı ve bilimi önceler. Çağdaşlaşmaya doğru yürümeyi, hatta koşmayı gerektirir. O'nun rotası geriye değil hep ileriyedir. Bu aşınma ve gerilemeler; laiklikten hukukun üstünlüğüne, eşitlikten ifade özgürlüğüne, gerçek demokrasiden insan haklarına, sosyal devletten, mesleki ve sendikal örgütlenmelere...toplantı ve gösteri yürüyüşünden yargı bağımsızlığına, basın özgürlüğünden üst mahkeme kararlarına...kadar uzatılabilir.
Bu gerilemelerin nedenlerini, bazı sağ iktidarların oy devşirmek için halk dalkavukluğu yapmalarına, zaman zaman gelen askeri ihtilallerin kalıcı tortularına, eğitim ve öğretim sisteminin yanlışlık ve yetersizliklerine, sosyolojik olarak, halkın teokratik- feodal bir zihniyet yapısından çağdaş bir zihniyet yapısına yeterince terfi edememesine, hatta uluslararası bazı şer kuruluşların halkın zihnini bulandırmalarına...bağlamak olasıdır.
Peki bu yanlış ve yıpratıcı etkenleri savuşturmak yeniden çağdaş demokrasi ve hukukun üstünlüğü rotasına girmek için ne yapmak gerekir. Cevabım şu olacak, kendini Atatürk gibi yetiştirmek, Atatürk gibi düşünmek ve Atatürk gibi davranmak gerekir.
Çözüm doğru bilinçtir, doğru siyasettir, doğru örgütlenmedir. Halkı bilinçlendirmektir. Halkın yaşam felsefesini ve temel ihtiyaçlarını doğru tahmin etmek ve gerçekçi, adil ve yapılabilir çözüm öneriler bulmaktır. Sorunları ve zihniyetleri benzer olanlarla birlikte mücadele etmektir...
En önemlisi de milletin gücüne, demokrasinin erdemine ve hukukun üstünlüğüne yürekten inanıp bu yolla topluma güven ve umut aşılamak, her çözüme önce kendinden başlamaktır.
Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun. Akıl, bilim ve Atatürk sevginiz kalıcı olsun.
