DEMİRTAŞ NE DÜŞÜNÜYOR?

ÖZEL HABER 03.09.2025 - 00:26, Güncelleme: 02.09.2025 - 23:55 36865 kez okundu.
 

DEMİRTAŞ NE DÜŞÜNÜYOR?

Prof. Dr. Tolga Yarman ve Araştırmacı Gazeteci Erdal Direğin Selahattin Demirtaş ile Edirne F Tipi Cezaevinde bir ziyaret gerçekleştirdi.

Erdal Direğin Uzun bir süredir Demirtaş’ı ziyaret etmek istiyorduk. Fakat bu yönde bir türlü hareket edemedik. Bir önceki hafta pazartesi günü Prof. Dr. Tolga Yarman ile Edirne Adliyesi’ne gittik. İzinleri normalde başsavcılık verebiliyor ancak Selahattin Demirtaş için bu yetkinin tamamen Adalet Bakanlığı’nda olduğunu öğrendik. Birer dilekçeyi, Adalet Bakanlığı’ndan izin edinmek üzere Başsavcılığa bıraktık. Bize son derece nazik davrandıklarını söyleyebilirim, bunda Tolga hocamın saygınlığının öne çıkarılması olarak değerlendiriyorum. Beklediğimiz haber iki gün içinde tarafımızda ulaştı. Adalet bakanlığı görüşmemize izin verdi. Ne kadar da heyecan verici bir haber. Özellikle gazeteci kimliğimle Demirtaş ile görüşmek ilginç olacak diye umuyordum. İzleyen pazartesi günü Tolga Yarman hocam ile düştük Edirne yollarına. Aynı gün ailesi ile görüşmesi olduğundan bizi 16.30 da kabul edeceği avukatı tarafından bize söylendi. Biz de tam olarak 16.30 da cezaevi kapısından girdik. Çok sıkı güvenlik ölçülerinde ancak 20 dakika sonra Selahattin Demirtaş ile camekan arkasından da olsa selamlaştık. Selahattin Demirtaş Zamanımız 30 dakika civarında olacaktı. Demirtaş’ın, uyarılar karşısında ricalarını kırmayan görevliler bize bir 15 dakika daha izin eylediler. Yetti mi derseniz bu gündemde görüşme 3 saat de olsa süre yetmeyecekti. Selahattin Demirtaş, Tolga Hocamı ve beni ilk kez görüyordu. Fakat öylesine sıcak davrandı ki, uzun yıllardır tanışıyormuşuz gibi sohbet başladı. Zaten en başta insani nedenlerle bu buluşmayı gerçekleştirmenin sevincini yaşıyorduk. Gazeteci kimliğiyle oradaydım fakat not tutma fırsatımız yoktu. Konuşmalarımız hafızamızda kalanlardan ibaret olacaktı. Bu nedenle dikkatle yazmaya çalışıyorum. İlk olarak niçin 8 yılı aşkın süredir orada yattığından söz açtı. Silahlı mücadele ile yakından uzaktan ilgisi olmadığını, kendisinin sadece siyasi bir figür olarak anılması gerektiğini söyledi. Kendisini Sosyalist Kürt olarak tanımladı. Fakat sosyalizmi savunacak kadar rahat siyaset yapamadığını söyledi. Neden buradasınız soruma, Herkesin bildiği bir sözü söyleyerek açıkladı. Dönemin başbakanına “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sözünü söylediği için orada olduğunu söyledi. Dikkatimi çeken, isimler yerine mevkilerden söz etti. Öcalan için PKK lideri, Erdoğan için Cumhurbaşkanı demeyi tercih etti. Silahlı mücadeleden hiçbir şekilde hoşlanmadığını, silahların susmasının hem Türkiye, hem de bölge için çok önemli olduğunu vurguladı. Türkiye için özenle “ülkemiz” dedi, hep... Mecliste kurulan Barış ve Kardeşlik adı verilen komisyon ile ilgili ne düşündüğünü sordum. Komisyonun çalışmalarına silahların susması için destek verilmesi gerektiğini söyledi. Özellikle Suriye’de PYD ile iş birliği yapılması, İŞID uzantısı Colani ile birlikte hareket etmekten çok daha akılcı olacağını söyledi. Ben de bunun üzerine, “Güneydoğu illerinin tamamını dolaştığımı ve hiçbir şekilde çatışma ile karşılaşmadığımı, Türkiye içinde PKK’lı olanların sayılarının 30 civarında olduğunu, Hükümet yetkililerinin açıkladığını” söyledim. Hepimizin bildiği gibi “PKK sadece Türkiye’de bilinen bir terör örgütü olduğundan” bahisle, silahlar susmuşken 1 Ekim’de Bahçeli’nin “PKK kendini lağvetsin, örgütün kurucusu gelsin TBMM’de konuşsun demesinin”, O’nun baktığı açıdan, ne anlama geldiğini sordum. “Bu size garip gelmiyor mu?” diye ekledim. Bu soruma, vakit dardı, geniş bir cevap veremedi. Sadece “Türkiye Cumhuriyeti ile Kürtler birlikte hareket etmeli, hatta emperyalizme karşı omuz omuza birlikte olmalı” dedi. Fakat bu konuyu fazlaca açma fırsatımız olmadı.   Erdal Direğin - Prof. Dr. Tolga Yarman Prof. Dr. Tolga Yarman, bu konuyla ilgili Demirtaş’a, öteden beri ve hemen her yerde söylediği bir sözü hatırlattı: “Emperyalizmin kucağında Bağımsızlık Savaşı Olmaz”, dedi. “Orta Doğuda bütün dengeler değişiyor”, dedi. “Öncelikli hedefin İran olduğunu”, belirtti, BOP’un hızlıca gerçekleştiğini, Suriye özelinde İsrail’in emellerini gerçekleştirmeye ramak kaldığını, işaret etti. Televizyonda söylediği gibi, emperyalizmin, Kürt çocuklarını İran’a karşı ucuz asker olarak kullanılacağını, vurguladı. Bahçeli’nin, “Cumhurbaşkanı yardımcılarının Kürt ve Alevi olması gerektiğini” söylemesinin, giderek, “Anayasa’da, Türk, Kürt ve Arap şeklinde bir söylemle karşı karşıya bırakılacağımızı”, “Türkiye’de buna mukabil, üç milyon Zaza, altı milyon Arnavut ve daha başka ve her biri milyonları bulan nice zenginliğimizin bulunduğunu”, vurguladı. “ABD Orta Doğu temsilcisi Tom Barac’ın Türkiye’nin Osmanlı’ya benzer şekilde yeniden yapılanması gerektiği” yolundaki söyleminin çok tehlikeli bulduğuna dikkat çekti. “Lozan’daki kazanımlarımız belli ki emperyalleri halen çok rahatsız ediyor” dediğinde, görevlilerden, üçüncü uyarı gelmişti bile.     Konuşmamız belki kısa oldu fakat birbirimizi anlayabildik diyebilirim. Bir noktaya daha değinmeden geçmeyeyim. Demirtaş’ın, ayrıca, arada ifade ettiği şekliyle, Zaza olduğunu biliyoruz. Türkiye’de, Tolga Hoca’nın konuşmasında değindiği gibi 3 milyona yakın Zaza olmasına rağmen Demirtaş’ın, kendisini Kürt Sosyalist olarak tanımlamasını konuşabilmeyi çok isterdik… Olmadı. Değerli eski eş başkana elbette daha farklı sorularımız da oldu. Sorularımızın bir çoğuna cevap aldık. Hemen her şeyi buradan yazamıyoruz. Gazetecilik etiği olarak ve evrensel ilkeler doğrultusunda, insani olarak şimdilik bu kadar. Silahların tamamen susması ve ülkemizde ve bölgede barışın sağlanması hususunda söyledikleri çok net. “Silahlı mücadele benim işim değil, hiç olmadı!”, bunu dedi. Bir süre sonra tekrar görüşmek üzere sözleşiyoruz. Tabii tekrar izin verilirse. Her hal-u karda dileriz, artık, hepimiz özgür olarak… Ulusumuza, sevgi, saygı ve selamlarını iletti. Bu gelişmeler ışığında, ama yüreğimiz Selahattin Demirtaş ve can sevdiklerine dönük buruk olarak, İstanbul’a doğru yola çıkıyoruz.
Prof. Dr. Tolga Yarman ve Araştırmacı Gazeteci Erdal Direğin Selahattin Demirtaş ile Edirne F Tipi Cezaevinde bir ziyaret gerçekleştirdi.


Erdal Direğin

Uzun bir süredir Demirtaş’ı ziyaret etmek istiyorduk. Fakat bu yönde bir türlü hareket edemedik.

Bir önceki hafta pazartesi günü Prof. Dr. Tolga Yarman ile Edirne Adliyesi’ne gittik. İzinleri normalde başsavcılık verebiliyor ancak Selahattin Demirtaş için bu yetkinin tamamen Adalet Bakanlığı’nda olduğunu öğrendik. Birer dilekçeyi, Adalet Bakanlığı’ndan izin edinmek üzere Başsavcılığa bıraktık. Bize son derece nazik davrandıklarını söyleyebilirim, bunda Tolga hocamın saygınlığının öne çıkarılması olarak değerlendiriyorum.

Beklediğimiz haber iki gün içinde tarafımızda ulaştı. Adalet bakanlığı görüşmemize izin verdi. Ne kadar da heyecan verici bir haber. Özellikle gazeteci kimliğimle Demirtaş ile görüşmek ilginç olacak diye umuyordum. İzleyen pazartesi günü Tolga Yarman hocam ile düştük Edirne yollarına. Aynı gün ailesi ile görüşmesi olduğundan bizi 16.30 da kabul edeceği avukatı tarafından bize söylendi. Biz de tam olarak 16.30 da cezaevi kapısından girdik. Çok sıkı güvenlik ölçülerinde ancak 20 dakika sonra Selahattin Demirtaş ile camekan arkasından da olsa selamlaştık.

Selahattin Demirtaş

Zamanımız 30 dakika civarında olacaktı. Demirtaş’ın, uyarılar karşısında ricalarını kırmayan görevliler bize bir 15 dakika daha izin eylediler. Yetti mi derseniz bu gündemde görüşme 3 saat de olsa süre yetmeyecekti. Selahattin Demirtaş, Tolga Hocamı ve beni ilk kez görüyordu. Fakat öylesine sıcak davrandı ki, uzun yıllardır tanışıyormuşuz gibi sohbet başladı. Zaten en başta insani nedenlerle bu buluşmayı gerçekleştirmenin sevincini yaşıyorduk.

Gazeteci kimliğiyle oradaydım fakat not tutma fırsatımız yoktu. Konuşmalarımız hafızamızda kalanlardan ibaret olacaktı. Bu nedenle dikkatle yazmaya çalışıyorum. İlk olarak niçin 8 yılı aşkın süredir orada yattığından söz açtı.

Silahlı mücadele ile yakından uzaktan ilgisi olmadığını, kendisinin sadece siyasi bir figür olarak anılması gerektiğini söyledi. Kendisini Sosyalist Kürt olarak tanımladı. Fakat sosyalizmi savunacak kadar rahat siyaset yapamadığını söyledi. Neden buradasınız soruma, Herkesin bildiği bir sözü söyleyerek açıkladı. Dönemin başbakanına “Seni Başkan Yaptırmayacağız” sözünü söylediği için orada olduğunu söyledi. Dikkatimi çeken, isimler yerine mevkilerden söz etti.

Öcalan için PKK lideri, Erdoğan için Cumhurbaşkanı demeyi tercih etti. Silahlı mücadeleden hiçbir şekilde hoşlanmadığını, silahların susmasının hem Türkiye, hem de bölge için çok önemli olduğunu vurguladı. Türkiye için özenle “ülkemiz” dedi, hep...

Mecliste kurulan Barış ve Kardeşlik adı verilen komisyon ile ilgili ne düşündüğünü sordum. Komisyonun çalışmalarına silahların susması için destek verilmesi gerektiğini söyledi. Özellikle Suriye’de PYD ile iş birliği yapılması, İŞID uzantısı Colani ile birlikte hareket etmekten çok daha akılcı olacağını söyledi. Ben de bunun üzerine, “Güneydoğu illerinin tamamını dolaştığımı ve hiçbir şekilde çatışma ile karşılaşmadığımı, Türkiye içinde PKK’lı olanların sayılarının 30 civarında olduğunu, Hükümet yetkililerinin açıkladığını” söyledim. Hepimizin bildiği gibi “PKK sadece Türkiye’de bilinen bir terör örgütü olduğundan” bahisle, silahlar susmuşken 1 Ekim’de Bahçeli’nin “PKK kendini lağvetsin, örgütün kurucusu gelsin TBMM’de konuşsun demesinin”, O’nun baktığı açıdan, ne anlama geldiğini sordum. “Bu size garip gelmiyor mu?” diye ekledim. Bu soruma, vakit dardı, geniş bir cevap veremedi. Sadece “Türkiye Cumhuriyeti ile Kürtler birlikte hareket etmeli, hatta emperyalizme karşı omuz omuza birlikte olmalı” dedi. Fakat bu konuyu fazlaca açma fırsatımız olmadı.
 


Erdal Direğin - Prof. Dr. Tolga Yarman

Prof. Dr. Tolga Yarman, bu konuyla ilgili Demirtaş’a, öteden beri ve hemen her yerde söylediği bir sözü hatırlattı: “Emperyalizmin kucağında Bağımsızlık Savaşı Olmaz”, dedi. “Orta Doğuda bütün dengeler değişiyor”, dedi. “Öncelikli hedefin İran olduğunu”, belirtti, BOP’un hızlıca gerçekleştiğini, Suriye özelinde İsrail’in emellerini gerçekleştirmeye ramak kaldığını, işaret etti. Televizyonda söylediği gibi, emperyalizmin, Kürt çocuklarını İran’a karşı ucuz asker olarak kullanılacağını, vurguladı.


Bahçeli’nin, “Cumhurbaşkanı yardımcılarının Kürt ve Alevi olması gerektiğini” söylemesinin, giderek, “Anayasa’da, Türk, Kürt ve Arap şeklinde bir söylemle karşı karşıya bırakılacağımızı”, “Türkiye’de buna mukabil, üç milyon Zaza, altı milyon Arnavut ve daha başka ve her biri milyonları bulan nice zenginliğimizin bulunduğunu”, vurguladı. “ABD Orta Doğu temsilcisi Tom Barac’ın Türkiye’nin Osmanlı’ya benzer şekilde yeniden yapılanması gerektiği” yolundaki söyleminin çok tehlikeli bulduğuna dikkat çekti. “Lozan’daki kazanımlarımız belli ki emperyalleri halen çok rahatsız ediyor” dediğinde, görevlilerden, üçüncü uyarı gelmişti bile.
 


 

Konuşmamız belki kısa oldu fakat birbirimizi anlayabildik diyebilirim. Bir noktaya daha değinmeden geçmeyeyim. Demirtaş’ın, ayrıca, arada ifade ettiği şekliyle, Zaza olduğunu biliyoruz. Türkiye’de, Tolga Hoca’nın konuşmasında değindiği gibi 3 milyona yakın Zaza olmasına rağmen Demirtaş’ın, kendisini Kürt Sosyalist olarak tanımlamasını konuşabilmeyi çok isterdik… Olmadı. Değerli eski eş başkana elbette daha farklı sorularımız da oldu. Sorularımızın bir çoğuna cevap aldık. Hemen her şeyi buradan yazamıyoruz. Gazetecilik etiği olarak ve evrensel ilkeler doğrultusunda, insani olarak şimdilik bu kadar.

Silahların tamamen susması ve ülkemizde ve bölgede barışın sağlanması hususunda söyledikleri çok net. “Silahlı mücadele benim işim değil, hiç olmadı!”, bunu dedi. Bir süre sonra tekrar görüşmek üzere sözleşiyoruz. Tabii tekrar izin verilirse. Her hal-u karda dileriz, artık, hepimiz özgür olarak… Ulusumuza, sevgi, saygı ve selamlarını iletti. Bu gelişmeler ışığında, ama yüreğimiz Selahattin Demirtaş ve can sevdiklerine dönük buruk olarak, İstanbul’a doğru yola çıkıyoruz.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.