Netanyahu'nun İran Hamlesi: Halkı Vurarak Mağduriyet Zemini mi Hazırlıyor?

EĞİTİM 13.06.2025 - 20:44, Güncelleme: 13.06.2025 - 20:44 1382 kez okundu.
 

Netanyahu'nun İran Hamlesi: Halkı Vurarak Mağduriyet Zemini mi Hazırlıyor?

Orta Doğu’da tansiyon yeniden tırmanıyor. İsrail'in İran'a yönelik son saldırıları, sadece askeri hedeflere değil, doğrudan sivil alanlara da yönelmesiyle dikkat çekiyor. Uzmanlara göre bu saldırıların ardında yalnızca nükleer tehdidi bertaraf etme amacı değil; daha derin ve manipülatif bir strateji yatıyor olabilir. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, İran halkını provoke ederek bir karşı saldırıyı tetiklemek, ardından da bu saldırıyı uluslararası kamuoyuna “İsrail’e yönelik saldırı” olarak sunmak gibi çok katmanlı bir planı devrede olabilir.

Yeşim Tütün Fotoğraf: İRAM Saldırıların Arkasında Ne Var? İsrail’in son aylarda İran’a yönelik düzenlediği saldırılar, resmi açıklamalara göre Devrim Muhafızları’na ait tesisleri hedef alıyor. Ancak sahadan gelen bilgiler, sivil yerleşimlere isabet eden bombaların ve artan can kayıplarının da söz konusu olduğunu gösteriyor. İran hükümeti, Tel Aviv’i “devlet terörü” ile suçlarken, İsrail tarafı saldırıların “önleyici ve meşru müdafaa” olduğunu savunuyor. Ancak bazı analistlere göre İsrail’in asıl hedefi, İran’ın bir misilleme yapmasını sağlamak. Böylece İsrail, uluslararası mecralarda kendisini “saldırıya uğrayan bir devlet” olarak konumlandırabilecek. Bu senaryoda yaşanacak bir İran saldırısı, İsrail’in uzun süredir hazırlık yaptığı büyük çaplı operasyonlara zemin sağlayabilir. Kısacası, İran halkının vereceği her tepki, Netanyahu’nun uluslararası sahnede kurduğu mağduriyet anlatısını besleyebilir. Mağduriyet Diplomasisi: Eski Bir Taktik, Yeni Bir Sahne Netanyahu’nun siyasi geçmişi, benzer senaryolarla dolu. 2021 ve 2023 yıllarındaki Gazze operasyonlarında da önce askeri saldırılar gerçekleştirilmiş, ardından Hamas’ın verdiği tepkiler “İsrail halkına yönelik terör” olarak lanse edilmişti. Sonuç, hem Batı’dan artan askeri destek hem de iç siyasette Netanyahu’nun elinin güçlenmesi olmuştu. Bugün ise aynı taktik, bu kez İran sahasında uygulanıyor olabilir. Tahran yönetiminin doğrudan ya da vekil güçleri aracılığıyla yapacağı her saldırı, İsrail’in güvenlik söylemini uluslararası düzlemde meşrulaştırma işlevi görecektir. Özellikle ABD başkanlık seçimlerinin yaklaştığı bu dönemde, Washington'dan gelecek açık destek, Netanyahu için büyük önem taşıyor. Türkiye Nasıl Etkilenir? Bölgedeki bu yeni denklem, Türkiye’yi doğrudan etkiliyor. İran sınırına yakınlığı, iki ülke arasındaki enerji ve ticaret ilişkileri, olası bir savaşın Türkiye’yi hem ekonomik hem de sosyal olarak zor durumda bırakabileceğini gösteriyor. İran’da yaşanacak bir istikrarsızlık, yeni bir göç dalgasını tetikleyebilir. Bu da Türkiye’nin doğu sınırında güvenlik risklerini artırır. Ayrıca, Türkiye'nin İsrail’le yeniden ısınmaya başlayan diplomatik ilişkileri ile İran’la sürdürmeye çalıştığı dengeli diyalog arasında kalması söz konusu. Olası bir savaş halinde Ankara'nın net bir pozisyon belirlemesi gerekecek. Bu durum, Türkiye’nin dış politikasında ciddi kırılmalara neden olabilir. Enerji arz güvenliği de bu çatışmanın önemli bir boyutu. İran üzerinden gelen doğal gaz hatlarının zarar görmesi halinde, Türkiye'nin sanayi ve konut sektörlerinde ciddi kesintiler yaşanabilir. Aynı zamanda fiyat artışları, enflasyonist baskıyı daha da artırabilir. Sonuç: Tehlikeli Bir Satrancın Taşları Yer Değiştiriyor İsrail’in İran’a yönelik hamleleri yalnızca askeri değil, aynı zamanda psikolojik ve stratejik bir savaşı da içeriyor. Halkı hedef alarak İran’ı provoke etmek, ardından uluslararası kamuoyunun sempatisini toplamak üzerine kurulu bu strateji, bölgeyi yeni bir savaş sarmalına sürükleyebilir. Türkiye ise bu krizden doğrudan etkilenebilecek nadir ülkelerden biri. Diplomatik dengeyi koruma, göç yönetimi, enerji güvenliği ve bölgesel barış adına ciddi bir sınav kapıda.
Orta Doğu’da tansiyon yeniden tırmanıyor. İsrail'in İran'a yönelik son saldırıları, sadece askeri hedeflere değil, doğrudan sivil alanlara da yönelmesiyle dikkat çekiyor. Uzmanlara göre bu saldırıların ardında yalnızca nükleer tehdidi bertaraf etme amacı değil; daha derin ve manipülatif bir strateji yatıyor olabilir. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, İran halkını provoke ederek bir karşı saldırıyı tetiklemek, ardından da bu saldırıyı uluslararası kamuoyuna “İsrail’e yönelik saldırı” olarak sunmak gibi çok katmanlı bir planı devrede olabilir.

Yeşim Tütün
Fotoğraf: İRAM


Saldırıların Arkasında Ne Var?

İsrail’in son aylarda İran’a yönelik düzenlediği saldırılar, resmi açıklamalara göre Devrim Muhafızları’na ait tesisleri hedef alıyor. Ancak sahadan gelen bilgiler, sivil yerleşimlere isabet eden bombaların ve artan can kayıplarının da söz konusu olduğunu gösteriyor. İran hükümeti, Tel Aviv’i “devlet terörü” ile suçlarken, İsrail tarafı saldırıların “önleyici ve meşru müdafaa” olduğunu savunuyor.

Ancak bazı analistlere göre İsrail’in asıl hedefi, İran’ın bir misilleme yapmasını sağlamak. Böylece İsrail, uluslararası mecralarda kendisini “saldırıya uğrayan bir devlet” olarak konumlandırabilecek. Bu senaryoda yaşanacak bir İran saldırısı, İsrail’in uzun süredir hazırlık yaptığı büyük çaplı operasyonlara zemin sağlayabilir. Kısacası, İran halkının vereceği her tepki, Netanyahu’nun uluslararası sahnede kurduğu mağduriyet anlatısını besleyebilir.


Mağduriyet Diplomasisi: Eski Bir Taktik, Yeni Bir Sahne

Netanyahu’nun siyasi geçmişi, benzer senaryolarla dolu. 2021 ve 2023 yıllarındaki Gazze operasyonlarında da önce askeri saldırılar gerçekleştirilmiş, ardından Hamas’ın verdiği tepkiler “İsrail halkına yönelik terör” olarak lanse edilmişti. Sonuç, hem Batı’dan artan askeri destek hem de iç siyasette Netanyahu’nun elinin güçlenmesi olmuştu.

Bugün ise aynı taktik, bu kez İran sahasında uygulanıyor olabilir. Tahran yönetiminin doğrudan ya da vekil güçleri aracılığıyla yapacağı her saldırı, İsrail’in güvenlik söylemini uluslararası düzlemde meşrulaştırma işlevi görecektir. Özellikle ABD başkanlık seçimlerinin yaklaştığı bu dönemde, Washington'dan gelecek açık destek, Netanyahu için büyük önem taşıyor.

Türkiye Nasıl Etkilenir?

Bölgedeki bu yeni denklem, Türkiye’yi doğrudan etkiliyor. İran sınırına yakınlığı, iki ülke arasındaki enerji ve ticaret ilişkileri, olası bir savaşın Türkiye’yi hem ekonomik hem de sosyal olarak zor durumda bırakabileceğini gösteriyor. İran’da yaşanacak bir istikrarsızlık, yeni bir göç dalgasını tetikleyebilir. Bu da Türkiye’nin doğu sınırında güvenlik risklerini artırır.

Ayrıca, Türkiye'nin İsrail’le yeniden ısınmaya başlayan diplomatik ilişkileri ile İran’la sürdürmeye çalıştığı dengeli diyalog arasında kalması söz konusu. Olası bir savaş halinde Ankara'nın net bir pozisyon belirlemesi gerekecek. Bu durum, Türkiye’nin dış politikasında ciddi kırılmalara neden olabilir.

Enerji arz güvenliği de bu çatışmanın önemli bir boyutu. İran üzerinden gelen doğal gaz hatlarının zarar görmesi halinde, Türkiye'nin sanayi ve konut sektörlerinde ciddi kesintiler yaşanabilir. Aynı zamanda fiyat artışları, enflasyonist baskıyı daha da artırabilir.

Sonuç: Tehlikeli Bir Satrancın Taşları Yer Değiştiriyor

İsrail’in İran’a yönelik hamleleri yalnızca askeri değil, aynı zamanda psikolojik ve stratejik bir savaşı da içeriyor. Halkı hedef alarak İran’ı provoke etmek, ardından uluslararası kamuoyunun sempatisini toplamak üzerine kurulu bu strateji, bölgeyi yeni bir savaş sarmalına sürükleyebilir.

Türkiye ise bu krizden doğrudan etkilenebilecek nadir ülkelerden biri. Diplomatik dengeyi koruma, göç yönetimi, enerji güvenliği ve bölgesel barış adına ciddi bir sınav kapıda.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.