Diktatör bir tek kişidir.
Diktatör ruh hastasıdır.
Diktatör narsistir.
Diktatör bencildir.
Diktatör kendisini her şeyi en iyi bilen olduğuna inandırmıştır.
Diktatörün yerinde kalmak için kullandığı yöntem, çıkarları içim onu destekleyenleri beslemek ve kendine bağlı kalmalarını sağlamaktır.
Diktatör, onu başa getiren ihtiyat içindeki halkı unutmasının, çıkarları için her yanlışı yapan tıynetsizlere bel bağlamanın, bir gün tersine döneceğini görmeyecek kadar da öngürüsüzdür.
Diktatör gücünü almış olduğu ihtiyaç içindeki halkı değil, yandaşlarını besleyerek kendi sonunu hazırladığının farkında olmayacak kadar da aptaldır.
Büyüklük hırsı onu kör etmiştir.
Diktatörler ihtiyaç içinde olan halk tarafından kurtarıcı olarak başa getirilir. Çıkarları için her alçaklığı göze alanlar tarafından desteklenir. Kurtarıcı olarak geldiği halk sürünürken o şatafat içinde, ama her an öldürülmek korkusuyla yaşar.
Bu güne kadar hiçbir diktatör halkı tarafından sevilerek yerinde kalmamıştır. 20. Yüzyılın en meşhur diktatöründen birinin mezarı bile yoktur diğeri de bacağından asılarak dünya halklarına teşhir edilmiştir.
Diktatörün gerçek rengi belli olunca, kurtarıcısı olarak geldiği ihtiyaç içindeki halkın, insanlığa ve adâlete değer veren aydınlar tarafından desteklenmeleri sayesinde düşürülür.
Tarih bunun açık örnekleriyle doludur ve dolu olacaktır. Çok zaman din ile aldatılan ve geçmişten ders almayan insanların yanlışları yüzünden tarih tekerrür eder ve edecektir. Bu tekerrürde ezilen gene ihtiyat içinde olan halktır.
Fransız “Rönesans’ının Dünya halklarına, insana verilen değer ve genel anlamda insanlık bakımından olumlu ve kalıcı bir örnek olması beklenirdi. Daha doğrusu arzu edilirdi.
Ama öyle olmadı kısa zamanda otokrasi bütün göçüyle başka şekillerde geri geldi. 20. yüzyıl ise senayı devrimini yapmış, sosyalizm ve kapitalizm üzerinde olumlu ve olumsuz ilerlemeler kaydetmiş, teknoloji çağına girmiş toplumlar için de bile, insanlık bakımından düzelme görülmedi. Ama sekülerlik ve laiklik kısmen tutunabildi.
20. yüzyıl kralların yerini almaya başlayan Cumhuriyetler yerine, çok yerde diktatörlerin yüzyılı oldu.
İşin en acı tarafı 21. yüzyılda demokrasinin kalesi oldukları görünümünü vermeye çalışan büyük güçlerin bile diktatörlüğü aratacak, teröre varan bencillik, insan değerlerini hiçe sayma ve kendini koruma örtüsü altında görülmemiş vahşetleri yaptıkları görüldü.
Ekono-terör kol gezer oldu.
Gene işin acı tarafı, uygar olarak geçinen gelişmiş ülkeler, diğerlerinin yapılan zorbalıklara ve katliamlara sessiz kaldılar.
Uygarlık lafta kaldı!
Bugün dünya halklarının uygarlıkla alakası yoktur ve onlar hayvanların bile yapmadığı, kendi yaşadığı ortamı yok eden, en zararlı yaratıktır.
Cehalet okumamıştık değil, doğruyu düşünememek, düşünmeden biat etmektir.
Adâletin mülkün temeli olduğunu unutan, çıkarları için yanlışı uygulayan, ya da yapılan yanlışlara göz yumanların cehaleti, en tehlikeli cehalettir. Yüzyıllardır din ve çıkarlar insanlar üzerinde başarıyla kullanılmış ve bu tür büyük cahil kitleler oluşmuştur.
Toplumların ırk ve din ayrılıkları nedeniyle birbirlerini boğazlamaları, 21. Yüzyılın yüz kızartıcı, utanılacak yüzkarasıdır. Bu utanç verici durum, yapılan yanlışlar görmemezlikten gelindikçe, daha kolaylıkla ve daha zalimce devam edecektir ve etmektedir.
Durumun en acı örneği 21. Yüzyılda, teknolojinin ve bilincin kuantum çağına eriştiği bir ortamda ABD halkının sömürü düzeninde bilinçsiz olarak, beyni yıkanmış, kendi rahatı var oldukça her şeyi kabul etmeye eğitilmiş bir toplum olması, hayret verici ve esef edicidir. Ya Trump’ın neredeyse diktatörlüğe soyunmasına ne denir?
Bu düzeni uygulayanların dünya yüzünde iyilik getirmeye çalışanlar yerine diktatörleri desteklemesi hatta yaratması 20. ve 21. yüzyılın ayıbıdır.
ABD idaresi altına girdiği küçük ortağı ile katliamlara öncü ve destek olurken, kalkınmanın beşiği Avrupa’nın uygar olması gereken halklarının sessizliği, bütün dünya halklarının “kıyamete” sürüklenmesiyle son bulabilir.
Ancak dünyadaki en büyük güç hiçbir başka gücün karşı kayamayacağı güç, halkların gücüdür.
Bu güne kadar hiçbir diktatör halkın gücüne karşı duramamış ve devrilmiştir.
Aklı başında insanlara düşen görev, rehavetten ve seyirci olmaktan çıkmaları ve halkın birliğini destekleyerek halkın gücünü yaratmalarıdır.
Yaratılan gücün devamlılığı sağlanmalıdır.
Yaratılan gücün devamlılığı diktatörleri deviren yegâne güçtür. Çünkü halk tarafından gelen diktatör ancak halk tarafından devrilir.
Bu nedenle birleşmiş bir halkın varlığı, mutluğun, huzurun ve özgürlüğün anahtarıdır.
Ben bunları neden yazdığımı hatırlayamıyorum, 97 yaş bazı oyunlar oynuyor insana.
Ama söz veriyorum hayatta isem hatırlayınca bu konuda size tekrar yazıp devam edeceğim!