Büyük bir gururla 102. yılını kutladığımız laik ve demokratik Cumhuriyetimiz, günümüzde yıkım sürecine sürükleniyor olsa bile sonsuza dek yaşayacağından hiç kuşku duyulmamalıdır. 102 yıl önce çok büyük olanaksızlık ve zorluklarla Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrasında kurulan Cumhuriyetimizi yaşatmak hepimizin en önemli görevidir. Bu onurlu görevi bize eşsiz liderimiz Atatürk’ün verdiğini de unutmamalıyız.
Büyük devlet adamı Atatürk, 10 Ekim 1925 tarihinde, İzmir Kız Öğretmen Okulu'nda yaptığı konuşmada şöyle demişti; “Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. Cumhuriyet idaresi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir.” Ancak Atatürk’ün ölümünden sonra cumhuriyet idaresinin faziletli ve namuslu insanlar yetiştirme konusunda tıkandığı görülmektedir. Ülkemizi yönetenlerin hataları ve dış güçlerin istekleri sonucunda, cumhuriyetin faziletli ve namuslu insanlar yetiştirmesi kesintiye uğramıştır.
Özellikle 27 Aralık 1949 tarihinde imzalanan Fulbright Anlaşması olarak anılan ‘Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması hakkındaki Anlaşma’ ile faziletli ve namuslu insanların yetiştirilmesi sona erdirilmiştir. Fulbright Anlaşması, Türk Milli Eğitim sistemini altüst eden, Türkiye’yi parçalayacak alt yapıyı oluşturan ve Atatürk’ün Türk Milliyetçiliği fikir sistemini yok etmeyi planlayan bir anlaşmaydı. 1949 yılından bu yana gelen hiçbir hükümet bu anlaşmayı yürürlükten kaldırma girişiminde bulunmamıştır.
İşte bunun sonucunda da bugün geldiğimiz konum bellidir. Laik, bilimsel ve çağdaş eğitime son verilmiştir; ekonomik çöküş her yönüyle hissedilmektedir; yoksulluk ve yolsuzluk ile talan ve yalan yaşadığımız günlerin ana karakteri olmuştur; hukuk ve demokrasi rafa kaldırılmıştır; tarım, hayvancılık, sanayi bitirilme noktasına getirilmiştir; yer altı ve yer üstü zenginliklerimiz yok edilmektedir; ‘terörsüz Türkiye’ masalıyla ülkemizin bölünmesi, parçalanması gündemdedir; umutsuzluk özellikle gençler için kaçınılmaz bir olgu durumuna sokulmuştur. Bunların ötesinde laiklik dışı eylem ve söylemler açıkça dile getirilmekte, ülkemizin kurucusu Atatürk’e “alçak” denilerek, hakaret edilmektedir. Bütün bunlara sessiz kalıp, tepki vermeyenleri umut olarak görenler de, hayal aleminde yaşamaktadırlar.
Bütün bu olumsuz koşullar altında Türk Halkı, büyük kurtarıcısına saygı sunmak, özlem gidermek ve umut almak için Anıtkabir’e akın edecektir. Siyasi iktidar ne yaparsa yapsın, her türlü baskı ve engellemelere karşın Atatürk’e sevgi selini yok edemeyecektir. Büyük devrimci Atatürk Cumhuriyetimizin 10. yılında yaptığı konuşmada; “Türk Ulusu, sonsuzluğa akıp giden her on yılda, bu büyük ulus, bayramını daha büyük şereflerle, mutluluklarla, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim” demişti. Atamızın dediği gibi, Cumhuriyet Bayramlarımız her yıl artan coşkuyla kutlanmaktadır, kutlanacaktır.
Sonsuzluğa akıp gidecek, nice aydınlık ve güzel günler Cumhuriyetimiz ile taçlanacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını simgeleyen en önemli ulusal bayram olan Cumhuriyet Bayramımızın 102. gurur yılı hepimize kutlu olsun.
Cumhuriyet, milletimizi çağdaş uygarlık düzeyine ulaştıracak adımların en önemlisidir, ulusal birlik ve beraberliğin sağlanmasının en büyük güvencesidir. Cumhuriyetimizin 102. yılında, tüm ulusalcı güçler, tam bağımsızlık ve emperyalizm karşıtlığı çizgisinde bir araya gelerek, Kemalizm’in Altı Ok’unda birleşmeli ve bilinçli bir örgütlenmeye başlamalıdırlar. Güzel ülkemizin aydınlığa ulaşması için ulusal güçlerin, bir araya gelme, birlikte hareket etme zorunluluğu bulunmaktadır. Bir an önce gerçekleşmesini dilediğimiz bu zorunluluk için hep birlikte sesleniyoruz: Yaşasın Cumhuriyet…
Azim ve Karar
