Suay Karaman
Köşe Yazarı
Suay Karaman
 

YANGINLARDAN

Güzel ülkemizde her uyandığımız gün, yeni bir olayla karşılaşıyoruz. Neredeyse artık bu duruma alıştırıldı toplumumuz. Her yaz ormanlarımız gece gündüz, alevler içinde cayır cayır yanmaktadır. Yangın söndürme uçakları ve gerekli ekipmanların yetersizliği, yangınların kısa sürede söndürülmesine engel olmaktadır. Bazı bölgelerimizdeki meteorolojik koşullar da yangının hızla yayılmasına neden olmaktadır. Çıkan ya da çıkarılan bu yangınlarda en çok zarar gören alanlar ormanlık bölgeler olurken, zeytinlikler, bağlar ve arıcılık faaliyeti yürütülen kırsal alanlar ciddi oranda etkilenmektedir. Tarım ve Orman Bakanı bir haftada 642 orman yangını çıktığını açıklamıştır. Bu açıklamasında “Cumhuriyet tarihinin en iyi hava ve kara filosu ve personeliyle müdahalelerimizle bu zorlu süreçte çok iyi sonuçlar aldık” demesi ise, kara mizah örneği bile değildir. NASA verilerine göre bir haftada ülkemizde yaklaşık 80 bin hektar yanmıştır; bu ise yaklaşık 115 bin futbol sahasına eşdeğer bir büyüklüktür. Yetkililerin yaptığı açıklamalara göre yangınlarda şu ana kadar yaklaşık 19 kişi hayatını yitirmiş, yaklaşık 45 bin kişi yangınlardan etkilenmiştir. Özellikle kırsal yerleşimlerdeki evler, ahırlar ve tarım yapıları büyük zarar görmüştür. Ormanlardaki canlılar doğrudan ya da dolaylı olarak yok olmuştur. Daha önceki yıllarda da görüldüğü gibi yanan orman alanlarının büyük bir bölümü yeniden ağaçlandırılmamaktadır. Bu alanlara yasaya aykırı olarak, konutlar ve oteller yapılmaktadır, maden ruhsatları verilmektedir. Toplumda yangınların, özellikle terör örgütü kundaklaması olduğu hakkında yaygın bir kanı vardır. Ancak açılım uğruna siyasiler, sessizliklerini korumaktadır. Yetkililerin elektrik tellerinden kaynaklandığını söylediği bu yangınlar, akıllara başka bir soruyu getirmektedir. Elektrik dağıtım işi özel sektöre verildiği için, gerekli bakım-onarım çalışmalarının yapılmadığı bilinmektedir. Özel sektör sadece kâr amacı düşündüğü için, bazı yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Asıl sorun yıllardır kamu hizmetlerinin özel şirketlere devredilmesinden kaynaklanmaktadır. Bunun çaresi en kısa sürede kamulaştırmadır. Ülkemize çok yazık oluyor; ormanlarımız dahil, tüm bitki örtümüzü, toprağımızı, suyumuzu, havamızı korumak zorundayız. TBMM’de kabul edilen ve kamuoyuna ‘yeşil dönüşüm’ adıyla sunulan İklim Yasası, sermaye için hazırlanmış yeni bir yağma düzeninin yasal çerçevesidir. Geçen hafta rafa kaldırılan iklim yasası, yangınlarla boğuşulan bir zamanda ve muhalefetin TBMM’ye katılmaması keyfiyetiyle yasalaşmıştır. Türk milletinin bağımsızlığını ve yaşam biçimini elinden alacak olan iklim yasası, iklim krizine karşı mücadeleyi değil, karbon ticareti ve piyasa mekanizmalarıyla doğanın metalaştırılmasını öngörmektedir. Bu iklim yasası, fosil yakıtlardan çıkış için bir tarih belirlememiş, adil geçiş için gerçekçi bir plan da ortaya koymamıştır; yasada hukuk, bilim, doğa için hiçbir içerik yoktur. Emperyalizmin yeni bir oyunu ile sömürme devam edecektir. Türk milletinin bağımsızlığını ve binlerce yıldır sürdürdüğü yaşam biçimini elinden alacak olan iklim yasası, dört yanımız alevlerle çevrilirken ve yere batasıca muhalefet butlan zırvalığı ile oynaşırken apar topar meclisten geçiriliyor. Diyanet İşleri Başkanlığının, başta Ege olmak üzere ülkemizin çeşitli bölgelerinde çıkan orman yangınlarının bir an önce sona ermesi için 5 Temmuz Cumartesi günü ülke genelindeki camilerde yatsı namazının ardından ‘dua’ edileceğini söylemesi, bilimden ne kadar uzaklaşıldığını göstermektedir. Geçen hafta LeMan dergisindeki karikatüre tepki olarak TBMM Genel Kurulu'nda salavat getiren AKP İstanbul Milletvekilinin, yangınlar için sesi çıkmamıştır. Dua ile bu işlerin çözüleceğini düşünenler ile ülkemizin aydınlığa çıkması olanaksızdır. Siyasal bağlamda da ülkemizde çok sıkıntılı günler yaşanmaktadır. Hemen hemen her gün CHP’nin eski ve yeni belediye başkanları ile bürokratlarına karşı yapılan göz altılar, tutuklamalar yaşadığımız süreçteki sivil darbeyi iyice belleklere yerleştirmektedir. Şüphesiz, yolsuzluk, hukuksuzluk varsa ortaya çıkarılmalıdır. Ancak yıllardır AKP dönemindeki belediye başkanları ve bürokratları hakkında birçok dosya olduğu halde hepsi göz ardı edilmektedir. Yolsuzluğun partisi olmaz, yolsuzluğa sahip çıkılmaz. AKP döneminde hukuk dışı tutum ve eylemler alıp başını gitmişken, CHP’li belediyelere karşı yapılanların büyük çoğunluğunun siyasi olduğu düşünülmektedir. Adından başka hiçbir şeyi demokrat olmayan Demokrat Parti iktidarı tarafından TBMM’de kabul edilen yasayla 8 Ağustos 1951 tarihinde CHP, malvarlığının önemli bir bölümünü yitirmişti. CHP’nin mallarının geri kalanına da 14 Aralık 1953 tarihinde kabul edilen yasayla el konulmuştu. Bugün ise CHP’nin herşeyine el konulmaya çalışılıyor. Bunun adına ‘ileri demokrasi’ diyenler sayesinde ders alınamadığı için tarih yinelenmektedir. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, İzmir’deki gezisinde Anadolu Ajansı’nın muhabirine yaptığı açıklamada, ‘Osmanlı’nın millet sistemine’ övgüler yağdırdı. Bu büyükelçinin millet sisteminin Osmanlı Devleti’ni bölünmeye götürdüğünü bilmemesi olanaksız. Eğer bu sistemi çok beğeniyorsa neden kendi ülkesi için önermiyor? PKK terör örgütünün açılımı sonucunda istenen yeni anayasa ile anadilde eğitimi savunan böyle kişiler, ABD nüfusunun yaklaşık %30 kadarı İspanyol iken, neden kendi ülkelerinde anadilde eğitim istemezler? Bunun yanında büyükelçinin sözlerinden Türkiye’nin, ABD gözetiminde, İsrail ile birlikte yeni adımlar atılacağının işareti de ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde ‘sömürge valisi’ gibi davranan ABD Büyükelçisinin istenmeyen kişi (persona non grata) ilan edilerek, Türkiye’den gönderilmesi gerekir. Emperyalizmi ilk kez yenerek kurulan bağımsız bir ülkenin yapması gereken budur. Ülkemizi aklımıza gelen her konuda yangınlar sarmıştır; başımızda Atatürk gibi bir lider yoktur ve artık hiç olmayacaktır da. Ancak cumhuriyeti gençlere emanet eden Atatürk’ten aldığımız fikirlerle ve ilkelerle bir araya gelmek zorundayız. Unutmayalım ki “milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” Azim ve Karar
Ekleme Tarihi: 11 July 2025 - Friday
Suay Karaman

YANGINLARDAN



Güzel ülkemizde her uyandığımız gün, yeni bir olayla karşılaşıyoruz. Neredeyse artık bu duruma alıştırıldı toplumumuz. Her yaz ormanlarımız gece gündüz, alevler içinde cayır cayır yanmaktadır. Yangın söndürme uçakları ve gerekli ekipmanların yetersizliği, yangınların kısa sürede söndürülmesine engel olmaktadır. Bazı bölgelerimizdeki meteorolojik koşullar da yangının hızla yayılmasına neden olmaktadır. Çıkan ya da çıkarılan bu yangınlarda en çok zarar gören alanlar ormanlık bölgeler olurken, zeytinlikler, bağlar ve arıcılık faaliyeti yürütülen kırsal alanlar ciddi oranda etkilenmektedir.

Tarım ve Orman Bakanı bir haftada 642 orman yangını çıktığını açıklamıştır. Bu açıklamasında “Cumhuriyet tarihinin en iyi hava ve kara filosu ve personeliyle müdahalelerimizle bu zorlu süreçte çok iyi sonuçlar aldık” demesi ise, kara mizah örneği bile değildir. NASA verilerine göre bir haftada ülkemizde yaklaşık 80 bin hektar yanmıştır; bu ise yaklaşık 115 bin futbol sahasına eşdeğer bir büyüklüktür. Yetkililerin yaptığı açıklamalara göre yangınlarda şu ana kadar yaklaşık 19 kişi hayatını yitirmiş, yaklaşık 45 bin kişi yangınlardan etkilenmiştir. Özellikle kırsal yerleşimlerdeki evler, ahırlar ve tarım yapıları büyük zarar görmüştür. Ormanlardaki canlılar doğrudan ya da dolaylı olarak yok olmuştur.

Daha önceki yıllarda da görüldüğü gibi yanan orman alanlarının büyük bir bölümü yeniden ağaçlandırılmamaktadır. Bu alanlara yasaya aykırı olarak, konutlar ve oteller yapılmaktadır, maden ruhsatları verilmektedir. Toplumda yangınların, özellikle terör örgütü kundaklaması olduğu hakkında yaygın bir kanı vardır. Ancak açılım uğruna siyasiler, sessizliklerini korumaktadır. Yetkililerin elektrik tellerinden kaynaklandığını söylediği bu yangınlar, akıllara başka bir soruyu getirmektedir. Elektrik dağıtım işi özel sektöre verildiği için, gerekli bakım-onarım çalışmalarının yapılmadığı bilinmektedir. Özel sektör sadece kâr amacı düşündüğü için, bazı yükümlülüklerini yerine getirmemektedir. Asıl sorun yıllardır kamu hizmetlerinin özel şirketlere devredilmesinden kaynaklanmaktadır. Bunun çaresi en kısa sürede kamulaştırmadır.

Ülkemize çok yazık oluyor; ormanlarımız dahil, tüm bitki örtümüzü, toprağımızı, suyumuzu, havamızı korumak zorundayız. TBMM’de kabul edilen ve kamuoyuna ‘yeşil dönüşüm’ adıyla sunulan İklim Yasası, sermaye için hazırlanmış yeni bir yağma düzeninin yasal çerçevesidir. Geçen hafta rafa kaldırılan iklim yasası, yangınlarla boğuşulan bir zamanda ve muhalefetin TBMM’ye katılmaması keyfiyetiyle yasalaşmıştır. Türk milletinin bağımsızlığını ve yaşam biçimini elinden alacak olan iklim yasası, iklim krizine karşı mücadeleyi değil, karbon ticareti ve piyasa mekanizmalarıyla doğanın metalaştırılmasını öngörmektedir. Bu iklim yasası, fosil yakıtlardan çıkış için bir tarih belirlememiş, adil geçiş için gerçekçi bir plan da ortaya koymamıştır; yasada hukuk, bilim, doğa için hiçbir içerik yoktur. Emperyalizmin yeni bir oyunu ile sömürme devam edecektir.

Türk milletinin bağımsızlığını ve binlerce yıldır sürdürdüğü yaşam biçimini elinden alacak olan iklim yasası, dört yanımız alevlerle çevrilirken ve yere batasıca muhalefet butlan zırvalığı ile oynaşırken apar topar meclisten geçiriliyor.

Diyanet İşleri Başkanlığının, başta Ege olmak üzere ülkemizin çeşitli bölgelerinde çıkan orman yangınlarının bir an önce sona ermesi için 5 Temmuz Cumartesi günü ülke genelindeki camilerde yatsı namazının ardından ‘dua’ edileceğini söylemesi, bilimden ne kadar uzaklaşıldığını göstermektedir. Geçen hafta LeMan dergisindeki karikatüre tepki olarak TBMM Genel Kurulu'nda salavat getiren AKP İstanbul Milletvekilinin, yangınlar için sesi çıkmamıştır. Dua ile bu işlerin çözüleceğini düşünenler ile ülkemizin aydınlığa çıkması olanaksızdır.

Siyasal bağlamda da ülkemizde çok sıkıntılı günler yaşanmaktadır. Hemen hemen her gün CHP’nin eski ve yeni belediye başkanları ile bürokratlarına karşı yapılan göz altılar, tutuklamalar yaşadığımız süreçteki sivil darbeyi iyice belleklere yerleştirmektedir. Şüphesiz, yolsuzluk, hukuksuzluk varsa ortaya çıkarılmalıdır. Ancak yıllardır AKP dönemindeki belediye başkanları ve bürokratları hakkında birçok dosya olduğu halde hepsi göz ardı edilmektedir. Yolsuzluğun partisi olmaz, yolsuzluğa sahip çıkılmaz. AKP döneminde hukuk dışı tutum ve eylemler alıp başını gitmişken, CHP’li belediyelere karşı yapılanların büyük çoğunluğunun siyasi olduğu düşünülmektedir.

Adından başka hiçbir şeyi demokrat olmayan Demokrat Parti iktidarı tarafından TBMM’de kabul edilen yasayla 8 Ağustos 1951 tarihinde CHP, malvarlığının önemli bir bölümünü yitirmişti. CHP’nin mallarının geri kalanına da 14 Aralık 1953 tarihinde kabul edilen yasayla el konulmuştu. Bugün ise CHP’nin herşeyine el konulmaya çalışılıyor. Bunun adına ‘ileri demokrasi’ diyenler sayesinde ders alınamadığı için tarih yinelenmektedir.

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, İzmir’deki gezisinde Anadolu Ajansı’nın muhabirine yaptığı açıklamada, ‘Osmanlı’nın millet sistemine’ övgüler yağdırdı. Bu büyükelçinin millet sisteminin Osmanlı Devleti’ni bölünmeye götürdüğünü bilmemesi olanaksız. Eğer bu sistemi çok beğeniyorsa neden kendi ülkesi için önermiyor? PKK terör örgütünün açılımı sonucunda istenen yeni anayasa ile anadilde eğitimi savunan böyle kişiler, ABD nüfusunun yaklaşık %30 kadarı İspanyol iken, neden kendi ülkelerinde anadilde eğitim istemezler? Bunun yanında büyükelçinin sözlerinden Türkiye’nin, ABD gözetiminde, İsrail ile birlikte yeni adımlar atılacağının işareti de ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde ‘sömürge valisi’ gibi davranan ABD Büyükelçisinin istenmeyen kişi (persona non grata) ilan edilerek, Türkiye’den gönderilmesi gerekir. Emperyalizmi ilk kez yenerek kurulan bağımsız bir ülkenin yapması gereken budur.

Ülkemizi aklımıza gelen her konuda yangınlar sarmıştır; başımızda Atatürk gibi bir lider yoktur ve artık hiç olmayacaktır da. Ancak cumhuriyeti gençlere emanet eden Atatürk’ten aldığımız fikirlerle ve ilkelerle bir araya gelmek zorundayız. Unutmayalım ki “milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”

Azim ve Karar

Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

11
July
04
July
23
June
16
June
09
June
26
May
17
March
10
March
04
March
25
February
17
February
10
February
03
February
28
January
06
January
01
January
30
December
09
December
02
December
25
November
18
November
12
November
07
November
04
November
28
October
14
October
30
September
16
September
26
August
19
August
12
August
22
July
15
July
24
June
10
June
20
May
13
May
29
April
24
April
08
April
01
April
25
March
11
March
27
February
19
February
12
February
06
February
15
January
09
January
25
December
18
December
12
December
04
December
26
November
20
November
07
November
30
October
23
October
02
October
25
September
04
September
10
July