Bilim temelli yaklaşımlar yerine, kaderci bakışı kabul etmem. Allah da akıl fikir verdim size diyor. Eğer aklınızı kullanmaz ve sorumluluktan kurtulmak ister, dini değerleri kullanarak kaderci yaklaşımlarla savunmaya geçerseniz, yemeyenler sorgular ve beceremeyip adeta ateşe körükle yaklaşanlara çözümleri anlatmak zorunda kalır. Bu yazı yerel yönetimler ağırlıklı olarak çözümleri anlatıyor.
Orman yangınlarını tetikleyen gelişmeler;
Terör ve kötü niyetli kişilerce çıkartılan yangınlar var. İçişleri bakanlığının sorumluluğu.
Kamuoyunda turizm tesisi yapılacak alanlarda yangınlar çıktığı/ çıkarıldığı iddiası var. Turizm bakanlığının sorumluluğu.
En çok da yüksek gerilim hatlarından sıcak yaz günlerinde çıkan şelale/ kıvılcımların neden olduğu biliniyor. Enerjiyi yenilenebilir kaynaklardan yerinde üretip tüketebilsek soruna katkısı ne kadar olur? Enerji bakanlığı (EPDK) cevaplasın.
İklim değişikliği gibi nur topu bir sorunumuz var ayrıca. Hava sıcaklığı kuzeye doğru ilerliyor. Isınan hava ile birlikte otlar, çalılıklar da kavruluyor. Maalesef çevre temizliğine dikkat etmeyip, soda- su şişesi ile sigara izmaritlerini söndürmeden arabadan atınca, piknik alanlarında mangal merakı sonrası ateşi söndürmeden bölgeyi terk edince, tarlayı anız ateşiyle otlardan temizlemeye kalkınca felaketi davet ediyoruz. Bir kıvılcım, koca ormanları ve yerleşim yerlerini yok ediyor.
Efendim en sıcak ekvator bölgesinde de ormanlar var. Evet balta/ insan girmemiş ama muson yağmurlarıyla doğal olarak korunan ormanlar var. Birbirine karıştırmayalım. Zaten oralara da insanlar dadandıkça, ağaç kesimi ve maden arama bahanesiyle hızla azalmaya başladılar. Yani doğa kendisini yenileyebiliyor ama doyumsuz insanların girdiği her yer yok oluyor. Aşağıda başka örnekler de vereceğim.
Bir ay önce Muğla’dan Bursa’ya gelirken, Sakar geçidi ve Aydın’a kadar yol kenarlarına atılmış cam şişeleri ile cam kırıklarını gördüğümde hemen Muğla Büyükşehir belediye başkanı sayın Ahmet ARAS’a whatsapp ve sosyal medyadan çağrı yaptım. “Bunlar mercek etkisi yaratarak yangına neden olur. Sakar geçidi yanarsa, başka geçit yok. O güzelim manzaranın yok olması bir yana, haberleşme ve enerji hatları dahil ulaşım sekteye uğrar” dedim.
Muğla bölgesinden başlayarak Aydın’a kadar çok az zeytin ve narenciye bahçesi, dip otlarından temizlenmiş. Bahçe çevresi de otlarla dolu. İzmir’den Bursa’ya doğru ağaç dip temizliği yapılmayan zeytin/ meyve/ üzüm bağı ve bahçesi çok az. Hani derler ya! “Bakarsan bağ olur.” Ekleyelim; “Bakmazsan yangın olur.”
Vatandaş bakmıyor ve yangına davet çıkarılıyorsa neler yapılabilir?
*Sakar geçidi gibi stratejik konumdaki yollarda her virajdan sonraki yolu izleyebilecek, ağaç ve otların fazla olduğu diğer şehirler/ beldeler arası yollarda ise ölü noktalara merkez/ yerelden izlenen kamera sistemleri kurulsun.
*Muğla- Aydın- İzmir- Balıkesir- Bursa büyükşehir belediyelerinin sorumluluk alanı Mülki idare sınırı. Bana ne, il özel idaresi yapsın deme lüksleri yok. Çünkü buralarda İl özel idaresi yok. Yalova’da var.
*Tarım bakanlığı yanı sıra Belediyeler de tarımsal destekler veriyor. Çevre ve ağaçlarının dip temizliğini yapmayan, anız yakan, ahırda hijyenik koşullara dikkat etmeyen, aşı yaptırmayan, kulak küpesi takmayıp hayvan kimlik kartı çıkartmayıp yetiştirici birliklere kayıt yaptırmayanlara tarımsal yardımlar yapılmasın.
*Bakım yapamayacak kadar yaşlı ve veraseten bölünerek sahipsiz kalan bağ- bahçelere, bünyesinde kuracağı “BBBT- Bağ Bahçe Bakım Timleri” ile hasatta ürün karşılığı bakımlarını belediye yapsın. Bölgedeki ot- samanı, hayvan atığı ve organik atıklarla harmanlayarak park ve bahçelerde gübre veya hayvan yemi olarak kullansın. Fazlasını ihtiyaç sahibi köylüye dağıtsın.
Örnek-1; Zeytin ve Balık üretimiyle meşhur Yalova’nın Armutlu ilçesinde yetkililerden aldığım bilgiye göre 26.000 Hektar zeytinlik olup, anca 2.000 hektarın bakımı yapılabiliyormuş. Bakımı yapılan yerler dağınık olduğu için, bakımsız yerlerdeki bağ ve bahçelerde görülen her türlü böcek- hastalık onlara da bulaşıyor. Sonra yerli halkın dilinde bir söylem; “Bu sene yok yılı ürün alamadık.” Eskiden bir var yılı sonrası, bir yok yılı olurken, artık iki yok yılı sonrası bir var yılı bulan şükretmeye başladı. Zaten beldede birçok zeytin bahçesi imara açıldığı için beton binalar yükseliyor. Sorunca zeytinden para kazanamıyoruz diyorlar. Bakımını yaptın mı? Cevap yok..
Örnek-2; Doksanlı yıllarda bir süre yaşadığım Muğla Ortaca, karpuz ve çiçek/ sebze seralarıyla meşhurdu. Bu hafta bir iş için gittim. Seraların %80- 90’ı müteahhide verilmiş. Kalanların yarısı boş. Narenciye bahçeleri artık para etmiyor diye sökülüp yerlerine bina yapılıyor. Karpuz ekeni çok ararsan belki bulursun.
Eski insanlar ovada tarım, civardaki tepelerde ev yapardı. Ortaca’da tam tersi. Tepeler boş, ova her yıl biraz daha imara açılıyor.
Ben burada belediyeler nasıl tarımsal üretime katkıda bulunabilir, yangına karşı önlem alabilir diye kafa patlatırken, imar ve inşaat rant lobisi boş durmayıp, belediyelerle kol kola ovaları yok etmekle meşgul.
SONUÇ
Yerel yönetimlerin olanaklarını bilmeyip, yerelde gerçekleşen afetler dahil sorunların çözümünde bakanlıklar arası ve yerel yönetimlerle koordinasyon, planlama ve işbirliği eksikliklerini gideremeyen merkezi hükümet/ iktidarın başarılı olması, hızlı sonuç alması ve kaynakları verimli kullanabilmesi mümkün değildir.
Yerelde yaşanan afetler (yangın- deprem- su baskını- sel vb.) mikro/ bölgesel sorunlardır. Yerel yönetimler esnek yapılarıyla çok daha çabuk organize olabilirler. Merkezi kurumlar hantal yapılarıyla makro planlama yaparak politikalar geliştirirler. Etkin denetim, maddi ve lojistik destek gibi konularla yerinde ve zamanında ihtiyaç varsa devreye girerler. Mikro sorunlar için fiili organizasyonlar kurup, başarıyı kendi hanesine yazma gayretine girdikçe başarısız ve yetersiz kalmaya mahkumdurlar.