Zehra Ünal
Köşe Yazarı
Zehra Ünal
 

Akran Zorbalığının Tatili Yok

Okullar yeniden açıldı. Ziller çaldı, derslikler doldu, yeni eğitim yılı başladı. Ama bir sorun var ki yaz tatili bitmiş olabilir, ders tatili bitmiş olabilir; akran zorbalığının tatili yok. Her gün, her teneffüs, her koridorda kendini yeniden üreten bu sorun, sadece birkaç öğrencinin geçici davranışlarıyla açıklanamaz. Çünkü akran zorbalığı, kökleri evde, dalları okulda büyüyen derin bir toplumsal yaradır. Zorbalığın Evdeki Kaynağı Bugün birçok çocuk arkadaşını itiyor, hakaret ediyor, dışlıyor hatta darp ediyor. Hatta son yıllarda basına yansıyan örneklerde, öğrenciler arasında bıçaklama ve ağır şiddet vakaları bile görülüyor. Bunları “çocukluk kavgası” diyerek hafife almak, geleceğimizi hiçe saymaktır. Şunu görmezden gelemeyiz: Zorbalık okulda baş gösterse de evde öğrenilir. Çocuğun ilk öğretmeni annesi ve babasıdır. Evde kullanılan dil, okulda davranışa dönüşür. Babasının ağzından “Sen adam olmazsın” sözünü duyan bir çocuk, bu küçümsemeyi hayatının gerçeği haline getirir. Evde öfkenin, sevgisizliğin, bağırmanın normal olduğu bir ortamda yetişen birey; okulda da aynı dili arkadaşına yansıtır. Dolayısıyla ebeveyn kendi hayatından zorbalığı çıkarmadığı sürece, çocuk da okulda zorbalığı terk etmeyecektir. Bu, eğitimcilerin veya disiplin kurullarının tek başına çözebileceği bir mesele değildir; öncelikle aile terbiyesinin yeniden inşasıyla mümkündür. Eğitimden Beklentiler ve Yanılgılar Bir başka acı gerçek de eğitimden beklentilerimizin giderek yüzeyselleşmesidir. Çocuklarımızın çoğu için okul, öğrenme ve gelişme alanı olmaktan çıkmış, yalnızca “bir sonraki tatilin kaç gün sonra geleceğinin hesaplandığı” bir mecburiyet haline gelmiştir. Bu bakış açısı, çocukları sadece bilgiye değil, hayata da yabancılaştırıyor. Oysa eğitim, tatili beklemek değil; hayatı anlamlandırmak için vardır. Gerçekten nitelikli bir eğitimden beklentimiz; sınav başarısı, diploma ya da meslekten ibaret olmamalıdır. Eğitim, bireyin kendini tanımasını, empati kurmasını, değer üretmesini ve toplumuna katkı sunmasını sağlayan bir süreçtir. Tatili hesaplayan değil, insanlığı hesaplayan nesiller yetiştirmek zorundayız. Çözüm: Evde Dil, Okulda İklim Değişmeli Akran zorbalığını önlemek için disiplin cezaları tek başına yeterli değildir. Çocuğun kalbine sevgiyi, zihnine bilgiyi, davranışlarına saygıyı koymadan hiçbir sistem başarılı olamaz. Bunun için üç sac ayağına ihtiyaç var: 1. Evde dilin değişmesi: Ebeveynler küçümseyen, kırıcı, sevgisiz dili terk edip yerine sevgi, güven ve sınır koyabilen bir yaklaşım koymalı. 2. Okulda iklimin değişmesi: Okullar sadece bilgi aktaran kurumlar değil; empati eğitimi, çatışma yönetimi ve duygusal dayanıklılık kazandıran alanlar olmalı. 3. Toplumsal farkındalık: Sağlık, adalet ve medya kurumları bu olayları hafife almamalı; küçük görünen bir zorbalığın gelecekte bir felakete dönüşebileceği bilinciyle hareket etmeli. Sonuç Bir çocuğun eline bıçak vermek kadar, diline hakaret yerleştirmek de aynı ölçüde tehlikelidir. Eğer geleceğimizi gerçekten korumak istiyorsak, ebeveynler kendi hayatlarından zorbalığı çıkarmalı, eğitim sistemi ise nitelikli beklentiler üzerine yeniden inşa edilmelidir. Çünkü akran zorbalığının tatili yoktur; ama sevgiyle büyütülen çocukların geleceği vardır.
Ekleme Tarihi: 05 Ekim 2025 -Pazar
Zehra Ünal

Akran Zorbalığının Tatili Yok


Okullar yeniden açıldı. Ziller çaldı, derslikler doldu, yeni eğitim yılı başladı. Ama bir sorun var ki yaz tatili bitmiş olabilir, ders tatili bitmiş olabilir; akran zorbalığının tatili yok. Her gün, her teneffüs, her koridorda kendini yeniden üreten bu sorun, sadece birkaç öğrencinin geçici davranışlarıyla açıklanamaz. Çünkü akran zorbalığı, kökleri evde, dalları okulda büyüyen derin bir toplumsal yaradır.

Zorbalığın Evdeki Kaynağı

Bugün birçok çocuk arkadaşını itiyor, hakaret ediyor, dışlıyor hatta darp ediyor. Hatta son yıllarda basına yansıyan örneklerde, öğrenciler arasında bıçaklama ve ağır şiddet vakaları bile görülüyor. Bunları “çocukluk kavgası” diyerek hafife almak, geleceğimizi hiçe saymaktır.

Şunu görmezden gelemeyiz: Zorbalık okulda baş gösterse de evde öğrenilir. Çocuğun ilk öğretmeni annesi ve babasıdır. Evde kullanılan dil, okulda davranışa dönüşür. Babasının ağzından “Sen adam olmazsın” sözünü duyan bir çocuk, bu küçümsemeyi hayatının gerçeği haline getirir. Evde öfkenin, sevgisizliğin, bağırmanın normal olduğu bir ortamda yetişen birey; okulda da aynı dili arkadaşına yansıtır.

Dolayısıyla ebeveyn kendi hayatından zorbalığı çıkarmadığı sürece, çocuk da okulda zorbalığı terk etmeyecektir. Bu, eğitimcilerin veya disiplin kurullarının tek başına çözebileceği bir mesele değildir; öncelikle aile terbiyesinin yeniden inşasıyla mümkündür.

Eğitimden Beklentiler ve Yanılgılar

Bir başka acı gerçek de eğitimden beklentilerimizin giderek yüzeyselleşmesidir. Çocuklarımızın çoğu için okul, öğrenme ve gelişme alanı olmaktan çıkmış, yalnızca “bir sonraki tatilin kaç gün sonra geleceğinin hesaplandığı” bir mecburiyet haline gelmiştir. Bu bakış açısı, çocukları sadece bilgiye değil, hayata da yabancılaştırıyor.

Oysa eğitim, tatili beklemek değil; hayatı anlamlandırmak için vardır. Gerçekten nitelikli bir eğitimden beklentimiz; sınav başarısı, diploma ya da meslekten ibaret olmamalıdır. Eğitim, bireyin kendini tanımasını, empati kurmasını, değer üretmesini ve toplumuna katkı sunmasını sağlayan bir süreçtir. Tatili hesaplayan değil, insanlığı hesaplayan nesiller yetiştirmek zorundayız.

Çözüm: Evde Dil, Okulda İklim Değişmeli

Akran zorbalığını önlemek için disiplin cezaları tek başına yeterli değildir. Çocuğun kalbine sevgiyi, zihnine bilgiyi, davranışlarına saygıyı koymadan hiçbir sistem başarılı olamaz. Bunun için üç sac ayağına ihtiyaç var:

1. Evde dilin değişmesi: Ebeveynler küçümseyen, kırıcı, sevgisiz dili terk edip yerine sevgi, güven ve sınır koyabilen bir yaklaşım koymalı.


2. Okulda iklimin değişmesi: Okullar sadece bilgi aktaran kurumlar değil; empati eğitimi, çatışma yönetimi ve duygusal dayanıklılık kazandıran alanlar olmalı.


3. Toplumsal farkındalık: Sağlık, adalet ve medya kurumları bu olayları hafife almamalı; küçük görünen bir zorbalığın gelecekte bir felakete dönüşebileceği bilinciyle hareket etmeli.

Sonuç

Bir çocuğun eline bıçak vermek kadar, diline hakaret yerleştirmek de aynı ölçüde tehlikelidir. Eğer geleceğimizi gerçekten korumak istiyorsak, ebeveynler kendi hayatlarından zorbalığı çıkarmalı, eğitim sistemi ise nitelikli beklentiler üzerine yeniden inşa edilmelidir. Çünkü akran zorbalığının tatili yoktur; ama sevgiyle büyütülen çocukların geleceği vardır.

Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

17
Eylül
13
Ağustos
25
Temmuz
16
Mayıs
18
Nisan
03
Mart
27
Şubat