Turgut Karabekir
Köşe Yazarı
Turgut Karabekir
 

Su petrolden değerli!

Çünkü petrol içilemez, onunla toprak sulanıp tarım yapılamaz. Kullanılabilir bir alternatif olmadıkça, yaşam yok olur. Nedeni de kendi çıkarlarını bile düşünemeyen insan denen tahripkâr yaratığın yöresini yok etmesidir. Aşırı kuraklık, yağış ve sıcağın olacağı daha 40 yıl evvel öngörülmüş, önlemlerin alınması için uzmanlar halkları ve yetkilileri uyarmıştı. Hiçbir önlem alınmadı! Ben 2009’dan beri alınması kaçınılmaz olan önlemi defalarca yazdım. Son yazım “Kuraklık kapıya dayandı” 18 Ağustos 2023’te yayınlanmış, bakanlığa, yetkililere, sizlere ve basına gönderilmişti. Okumadınızsa lütfen okuyunuz. https://www.ozgurifade.com.tr/yazar/turgut- karabekir/kuraklik-kapiya-dayandi-117kose-yazisi Tabii ki hâlâ hiçbir önlem alınmadı. Şunu biliniz ki bu işin şakası yok, çünkü artık felâket geliyor değil, geldi, burada, gözümüzün önünde! Birçok bölgede barajlarda su bitmek üzere. Yer altı suları artezyenler ile aşırı kullanıldığı için ovalarda obruklar oluşuyor, susuz kalan toprak yer yer çöküyor. Çok yerde dereler, göller kurudu, otlaklar çöl oldu. Buzullar evvelce tahmin edilenin iki misli hızla eriyor Yâni denizlerin suya ihtiyacı yok toprağın var. Ama bütün dünyada nehirlerin, derelerin sularının çoğu kullanılmadan denizlere dökülüyor. Buna seyirci kalmak çılgınlıktır. Bugün Gazze’de seyrettiğiniz açlık ve susuzluk çok yerde olabilir, sizin olduğunuz yerde de! Tekrar ediyorum: Çözüm, ırmaklar denize dökülmeden, borular ve güneş enerjisiyle çalışan pompalarla, suyun bir kısmını kurak yerlere aktararak kurumayı önlemektir. İçme suyunu “Reverse-Osmos” sitemi ile denizden üretebiliriz. Ama tarım için ve kuraklığın durması için, bunu henüz yapamayız. Önerdiğim yöntemler daha ucuz ve kalıcı çözümdür ve şimdiden yapılmalıdır. Biz suyumuz yeterli değilken, olanını denize döküp kullanmayarak, çocuklarımıza, torunlarımıza ihânet ediyoruz, yarınımızı yok ediyoruz. Bu akılcı değil. Bu cehâletin ta kendisi. Çünkü riskte olan kendi hayatımız! Şimdi gerekeni yapmazsak, yarın kuraklığın boyutu önlemlerin fayda etmeyeceği düzeye gelecek ve yapmaya karar verseler bile, yeteri su kalmamış olacak. Taşınması pahalı olan petrolü binlerce kilometre borular döşeyerek taşımaktayız. Suyu taşımak daha kaçınılmaz ihtiyaç ve daha kolay, hem de daha ucuz. Bazı şeyler vardır ki yapmak için para sorun olamamalı. Olursa ya ülke yok olur, ya da hayat. Çölleşme ve su konusunda, parayı sorun olarak öne çıkaranların aklında bozukluk aranmalıdır. Çinliler susuzluktan çöle dönüşmüş bir bölgeye, dağları delerek 100 Km den uzun bir tünel açtılar ve çölü yeşil ovaya çevirdiler. Dünyada yapılamayacak hiçbir şey yok. İstemek gerekiyor. Ve gerekeni vaktinde yapmak gerekiyor. Halkın da susmaması gerekiyor! ***** Geçenlerde, Başkentte 26 katlı binadaki yangın hakkında önemli bir gazetede çıkan, yazının yetersizliği beni hayrette bıraktı. Gazetedeki haberin yetersizliği, sorulacak sualleri sormaması, herkesin gerçekleri bilmesini, doğrunun yapılmasını isteyebilmesini ve yetkililerin doğruyu yapma sorumluluğuna ışık tutmuyordu. Her zaman olduğu gibi olaydaki yanlışlar unutulup gidecekti. 26 katlı bir konutta duman neden diğer katlara yayıldı, açık merdiven mi vardır? Yangın merdiveni varsa, merdiven kapılarında, dairelerin kapılarında otomatik kapatıcı yok muydu? İtfaiye dumanı neden boşaltamadı? Diye sorulmuş olması gerektiğini yazdım. Hayat kurtaracak ve alınmış olması gereken önlemlere ait daha bir sürü sual olduğunu, yukarıdaki önlemlerin hiç değilse bir kaçın alınmamış, belki de hiç biri yapılmamış olabileceğinin irdelenmesini önerdim. Ne zaman çağdaş olacağımızı, insan hayatına değer vermemenin ne zaman biteceğini, başkasını suçlamayı bırakıp, toplumda yaşayan her bireyin sorgulama sorumluluğu olduğunu ne zaman öğreneceğimizi, ne zaman öğreteceğimizi, sordum. Her olaya olduktan sonra ah vah edildiğini, neden olmadan evvel alaka olmadığını, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışının ne kadar devam edeceğini sorguladım. Çünkü onlar, Atatürk’ün, “Basın, ulusun ortak sesidir. Bir güç, bir okul, bir yol göstericidir” sözünü yerine getirmiyor. Kartalkaya katliamının kanın daha kurumadığını ve bizler sustukça da hiçbir zaman kurumayacağını yazdım. Basın ve halkın, öğrenmeye, öğretmeye, sorgulamaya önem verememesinin ve faydasız ayrıntılar üzerinde şikâyetle yetinmenin, Türkiye’nin sorunları olduğunu, bu sorunlar ortadan kalmadan da  hiç bir zaman adam olmayacağımız gerçeğiyle ilgilenmelerini rica ettim. Hiçbir cevap almadım, sorunlu binadaki yangın konusu da ele bile alınmadı! Cevap ne zaman alınır biliyor musunuz? O binada insanlar ölünce haber olur ve o zaman günah keçisi ararlar. Hâlbuki günahkâr olan sorgulamayandır! ***** Yeteri kadar yangın uçağımız yok ve dolayısıyla ülke yanıyor. Nedeni siyasi bir konuya dönüşmüştür ve yazımın kapsamı dışındadır. Ama siyasi olmayan yönü beni ve sizi ilgilendirir. Bir düşünün, yüze yakın köyün boşaltıldığı yazıldı, kaç tanesinin oturulmaz hâle geldiği yayınlanmadı, evlerini barklarını tarlalarını, geçim yollarını kaybeden bu insanlara ne oldu? Soran var mıydı? Yoktu! O zaman bizim sorma hakkımız var! İnsanlık nerede? Sorumluluk nerede? Hiç kimsede yardım hissi, vatandaşa destek olma hissi yok mu? Geçen gün, bir ayının anne aslanın varlığına rağmen, onun bir kütük altında sıkışıp kalmış yavrusunu fırtınadan koruduğunun videosunun izledim. Biz ne zaman canı pahasına aslan yavrusunu koruyan ayıdan daha merhametsiz olduk? Herhâlde ABD’ye hayran olup, çağdaşlığı para olarak görerek, ne olduğumuzu unuttuğumuz zaman!
Ekleme Tarihi: 30 Temmuz 2025 -Çarşamba
Turgut Karabekir

Su petrolden değerli!

Çünkü petrol içilemez, onunla toprak sulanıp tarım yapılamaz. Kullanılabilir bir alternatif olmadıkça, yaşam yok olur. Nedeni de kendi çıkarlarını bile düşünemeyen insan denen tahripkâr yaratığın yöresini yok etmesidir.

Aşırı kuraklık, yağış ve sıcağın olacağı daha 40 yıl evvel öngörülmüş, önlemlerin alınması için uzmanlar halkları ve yetkilileri uyarmıştı. Hiçbir önlem alınmadı!

Ben 2009’dan beri alınması kaçınılmaz olan önlemi defalarca yazdım. Son yazım “Kuraklık kapıya dayandı” 18 Ağustos 2023’te yayınlanmış, bakanlığa, yetkililere, sizlere ve basına gönderilmişti.

Okumadınızsa lütfen okuyunuz.

https://www.ozgurifade.com.tr/yazar/turgut- karabekir/kuraklik-kapiya-dayandi-117kose-yazisi

Tabii ki hâlâ hiçbir önlem alınmadı. Şunu biliniz ki bu işin şakası yok, çünkü artık felâket geliyor değil, geldi, burada, gözümüzün önünde! Birçok bölgede barajlarda su bitmek üzere. Yer altı suları artezyenler ile aşırı kullanıldığı için ovalarda obruklar oluşuyor, susuz kalan toprak yer yer çöküyor. Çok yerde dereler, göller kurudu, otlaklar çöl oldu.

Buzullar evvelce tahmin edilenin iki misli hızla eriyor Yâni denizlerin suya ihtiyacı yok toprağın var. Ama bütün dünyada nehirlerin, derelerin sularının çoğu kullanılmadan denizlere dökülüyor. Buna seyirci kalmak çılgınlıktır. Bugün Gazze’de seyrettiğiniz açlık ve susuzluk çok yerde olabilir, sizin olduğunuz yerde de!

Tekrar ediyorum:

Çözüm, ırmaklar denize dökülmeden, borular ve güneş enerjisiyle çalışan pompalarla, suyun bir kısmını kurak yerlere aktararak kurumayı önlemektir.

İçme suyunu “Reverse-Osmos” sitemi ile denizden üretebiliriz. Ama tarım için ve kuraklığın durması için, bunu henüz yapamayız. Önerdiğim yöntemler daha ucuz ve kalıcı çözümdür ve şimdiden yapılmalıdır.

Biz suyumuz yeterli değilken, olanını denize döküp kullanmayarak, çocuklarımıza, torunlarımıza ihânet ediyoruz, yarınımızı yok ediyoruz. Bu akılcı değil. Bu cehâletin ta kendisi. Çünkü riskte olan kendi hayatımız!

Şimdi gerekeni yapmazsak, yarın kuraklığın boyutu önlemlerin fayda etmeyeceği düzeye gelecek ve yapmaya karar verseler bile, yeteri su kalmamış olacak.

Taşınması pahalı olan petrolü binlerce kilometre borular döşeyerek taşımaktayız. Suyu taşımak daha

kaçınılmaz ihtiyaç ve daha kolay, hem de daha ucuz. Bazı şeyler vardır ki yapmak için para sorun olamamalı. Olursa ya ülke yok olur, ya da hayat.

Çölleşme ve su konusunda, parayı sorun olarak öne çıkaranların aklında bozukluk aranmalıdır.

Çinliler susuzluktan çöle dönüşmüş bir bölgeye, dağları delerek 100 Km den uzun bir tünel açtılar ve çölü yeşil ovaya çevirdiler. Dünyada yapılamayacak hiçbir şey yok. İstemek gerekiyor. Ve gerekeni vaktinde yapmak gerekiyor. Halkın da susmaması gerekiyor!

*****

Geçenlerde, Başkentte 26 katlı binadaki yangın hakkında önemli bir gazetede çıkan, yazının yetersizliği beni hayrette bıraktı. Gazetedeki haberin yetersizliği, sorulacak sualleri sormaması, herkesin gerçekleri bilmesini, doğrunun yapılmasını isteyebilmesini ve yetkililerin doğruyu yapma sorumluluğuna ışık tutmuyordu. Her zaman olduğu gibi olaydaki yanlışlar unutulup gidecekti.

26 katlı bir konutta duman neden diğer katlara yayıldı, açık merdiven mi vardır? Yangın merdiveni varsa, merdiven kapılarında, dairelerin kapılarında otomatik kapatıcı yok muydu? İtfaiye dumanı neden boşaltamadı? Diye sorulmuş olması gerektiğini yazdım.
Hayat kurtaracak ve alınmış olması gereken önlemlere ait daha bir sürü sual olduğunu, yukarıdaki önlemlerin hiç değilse bir kaçın alınmamış, belki de hiç biri yapılmamış olabileceğinin irdelenmesini önerdim.

Ne zaman çağdaş olacağımızı, insan hayatına değer vermemenin ne zaman biteceğini, başkasını suçlamayı bırakıp, toplumda yaşayan her bireyin sorgulama sorumluluğu olduğunu ne zaman öğreneceğimizi, ne zaman öğreteceğimizi, sordum.

Her olaya olduktan sonra ah vah edildiğini, neden olmadan evvel alaka olmadığını, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışının ne kadar devam edeceğini sorguladım. Çünkü onlar, Atatürk’ün,

“Basın, ulusun ortak sesidir. Bir güç, bir okul, bir yol göstericidir” sözünü yerine getirmiyor.

Kartalkaya katliamının kanın daha kurumadığını ve bizler sustukça da hiçbir zaman kurumayacağını yazdım. Basın ve halkın, öğrenmeye, öğretmeye, sorgulamaya önem verememesinin ve faydasız ayrıntılar üzerinde şikâyetle yetinmenin, Türkiye’nin sorunları olduğunu, bu sorunlar ortadan kalmadan da  hiç bir zaman adam olmayacağımız gerçeğiyle ilgilenmelerini rica ettim. Hiçbir cevap almadım, sorunlu binadaki yangın konusu da ele bile alınmadı!

Cevap ne zaman alınır biliyor musunuz? O binada insanlar ölünce haber olur ve o zaman günah keçisi ararlar. Hâlbuki günahkâr olan sorgulamayandır!

*****

Yeteri kadar yangın uçağımız yok ve dolayısıyla ülke yanıyor. Nedeni siyasi bir konuya dönüşmüştür ve yazımın kapsamı dışındadır. Ama siyasi olmayan yönü beni ve sizi ilgilendirir. Bir düşünün, yüze yakın köyün boşaltıldığı yazıldı, kaç tanesinin oturulmaz hâle geldiği yayınlanmadı, evlerini barklarını tarlalarını, geçim yollarını kaybeden bu insanlara ne oldu? Soran var mıydı? Yoktu!

O zaman bizim sorma hakkımız var! İnsanlık nerede? Sorumluluk nerede? Hiç kimsede yardım hissi, vatandaşa destek olma hissi yok mu? Geçen gün, bir ayının anne aslanın varlığına rağmen, onun bir kütük altında sıkışıp kalmış yavrusunu fırtınadan koruduğunun videosunun izledim. Biz ne zaman canı pahasına aslan yavrusunu koruyan ayıdan daha merhametsiz olduk?

Herhâlde ABD’ye hayran olup, çağdaşlığı para olarak görerek, ne olduğumuzu unuttuğumuz zaman!

Yazıya ifade bırak !

Diğer Yazıları

26
Temmuz
10
Mayıs
18
Kasım
02
Ekim
08
Kasım
02
Kasım