Amerikan derin devletinin başarılı propagandası, ülkelerin halklarının çoğuna, Rusya’nın ve Çin’in istilacı düşman ülke olduğuna inandırmıştı. Aynı zamanda da ABD’nin demokrasinin koruyucusu olduğu kanaatini yerleştirmişti. Gerçekten çok uzaktı ve nihayet algıyı yaratanların yaptıkları insanlık dişi hareketler, onların geçek yüzünü herkese gösterdi.
Çok geç ama hiç yoktan iyiydi. AB ve ABD Ukrayna’yı kullandı, ABD ve İsrail Ortadoğu ülkelerini kullandı, ortalığı kan götürdü.
Neden oldukları ölümler, acılar ve soykırım devam ediyor. Filistin`de yaptıkları insanlığa ve uluslararası yasalara aykırı soykırım ile doymadılar, şimdi ABD istediği kadar sömüremediği başkan Maduro’yı düşürmek için, petrol zengini Venezuela’yı bombalamaya hazırlandı! Petrol zengini Nijerya’ya da aynısını yapmak için hazırlık emri verdi! Sözde demokrat ülkeler gene sessiz, Trump, ortalığı boş bulacak, şımarıp, istilacı zorbalığını devam ettirecek.
Yapılan rezilliğin ve katliamın arttırması, Trump’ın dengesiz hareketleri, ABD’nin 30 yıl evvel algılanan ABD olmadığını, bütün dünyada ortaya çıkarttı. The People’s Voice yazarı Baxter Dmitry, “Yeni bir yasa ortaya çıktı. Bu yasa, İsrail’e karşı düşmanca veya küresel yönetimi eleştiren içerikleri çevrimiçi ortamda paylaştıkları iddia edilen Amerikan vatandaşlarının kimliklerinin tespit edilmesini, gözaltına alınmasını ve yeniden eğitilmesini öngörüyor.” Diye yazdı.
https://thepeoplesvoice.tv/20-u-s-states-sign-treaty-to-arrest-and-re-educate-citizens-who-criticize-israel/
Trump’ın emirleri faşizmin habercisidir.
2. D.S. dan beri, ABD’nin gölgesi olarak, masrafsız yaşamaya çalışan Avrupa ülkeleri ve Kanada, kendi kaderlerini kendi ellerine alma yoluna girmeye başladılar. Trump’ın aşırı bencil, teamül dışı istekleri, onlara ABD’nin kendilerine dost olmayacağını gösterdi. Fakat Siyonist yönetimindeki yenidünya düzeninin faşist eğilimine karşı bir örgütlenme emâresi henüz yok. AB şimdilik, çıkarlarının ve ekonomik kazançlarının Rusya’nın güçsüz olmasıyla daha iyi olacağı zannı ile harp hazırlığı yapıyorlar. Bu bir delilik!
ABD kurulduğundan beri harpçi bir ülke. Çok zaman coğrafik konumundan istifade ederek, kendi savaşmadı, türlü yalan, dolan ve ekonomik baskılar uygulayarak, başka ülke veya kavimleri, hatta teröristleri kullandı. Yakın geçmişinde yaklaşık 30 ülkeyi, hakkı olmadığı hâlde bombaladı, kendi çıkarları için savaşmasını sağladı. BOP / Ortadoğu katliamı bu zorbalığın en yakın, açıkça yaşanan sıcak örneğidir
ABD yaklaşık, 30 Trilyon Dolar ile dünyanın en yüksek borcu olan ülkesidir. Ekonomisi, Petro-Dolar sâyesinde ve yaratmakta olduğu harpler nedeniyle savaş malzemesi satışları ile ayakta duruyor. Yeni Dünya Düzeni denilen Uluslar üstü sömürücü Siyonist sermaye ancak o yol ile gayelerine erişeceğinden, Siyonist mandasında hareket eden Trump gibi cahiller bütün dünya halkların düzenini bozuyor, suçsuz halkları 3. D. savaşına sürüklüyorlar.
Boş durmayan, Rusya, Çin, Hindistan ve Güney Amerika ülkeleri, dolar kullanımını azaltarak başka bir para birimi kullanma yolundalar. ABD çok yakında dolarının üstünlüğünü kaybetmiş olduğunu görecek.
Siyonist örgütün gayesi, orta sınıfı yok olmaya sürüklemektir. Düşünen ve sorgulayan, hakkını arayan, âdil varlık dağıtımı isteyen orta sınıfın yok olması, halkları kolay yönetebilmek, sömürülerini kolay yapabilmek için varmak istedikleri yerdir.
Bu oluşumun demokrasi örtüsünde yapılması aldatmacadır. ABD yönetiminde demokrasi yoktur, lafta kalır, halkaları aldatan bir örtüden ibarettir.
Demokrasinin komünizmin karşıtı olduğu da artık laftan ibarettir. Zâten Komünizm, ileri ülkelerde bitmiştir. Yerini, sosyalizm ve devletçilik karışımı otokratik yönetimler almıştır. Mao’nun söylediği gibi, Çin’de okullarda Atatürk ve Cumhuriyet devrimleri okutulmaktadır. Xi gibi liderler iktidara gelmeye devam ederse, ileride Çin’in Kemalizm’e dönüşmesi olasıdır.
Hangi ideoloji ile olursa olsun, halkaların özgürlük ve âdil varlık dağıtımı olunca, mutlu oldukları artık açığa çıkmıştır. Komünizmden gelen ülkelerin insancık ve âdil ticaret kurallarını uygulayarak büyük ilerlemeler kazandığı görülüyor.
Sorunun demokrasinin ya da Komünistliğin varlığında değil, insancıl ve vicdanlı, yasalara uyan bir yönetimin olmamasından kaynaklandığı artık anlaşıldı.
Ülkelerin özgürlüğü, orta sınıfın varlığı ile orantılı olarak, yasalar çerçevesinde işleyen bir yönetiminin varlığıyla vücut bulur. Orta sınıfı güçlü olmayan bir ülkede özgürlük olmaz, anarşi ya da diktatörlük olur.
Xi Jinping, geçen gün, “Çin ve Rusya’nın değil, ABD’nin saldırgan ülke olduğu artık görülmüştür” dedi. Uzun zamandır da Trump’ın ortaya attığı kabul edilemez tariflere, sulhçu bir yaklaşımla, anlaşma yolunu yaratmaya çalışıyordu.
Putin, ABD’ye karşı göstermekte olduğu sabır ve anlaşma yolu arayışı yüzünden, muhalefetine ve vatandaşlarına karşı çok zor durumda. Nükleer bir karşılık verilmesi isteklerine yenilip 3.D.S. neden olmamak için çok çaba sarf ediyor.
Komünizm ve demokrasi düşmanlığıyla tanıtılmış ülkelerin yerini, demokrasi yalanıyla yıllardır zorbalık yapan ABD’n almış olduğunu görüyoruz.
ABD’deki 20 vilayetin faşist kararlara katılacaklarını duymak beklenmedik bir gelişme, hem de ABD gölgesindeki ülkelerin yönetimlerine kötü bir örnektir.
Putin, ABD de olmayan, su altında zaman kısıtlaması olmadan dolaşabilen ve havada istenilen yöne çevrilebilen, yeni füzelere sahip. ABD tarafından uygulanan ambargolar da onu çok üstünden gelinmeyecek bir sıkıntıya sokmuyor. Putin artık bölgesinin hâkimi ve yöneticisi olarak karışmak istemeyeceği savaşlara sürüklenmek yerine, komşularıyla kendi çıkarlarını koruyacak barışçı ilişkilerde olmayı tercih ediyor. Xi yönetimindeki Çin, gayet iyi durumda, gücü artıyor, teknolojide lider, etki sahası genişliyor ve barışçı bir yolda, hâkimiyetini de arttırıyor.
Trump, İran’da, Ukrayna’da kaybettiği üstünlüğünü, Venezuela’ya saldırarak gidermeye çalışacak. Ortadoğu’da katliamları devam edecek, belki İran’a tekrar saldıracak. Ama BRİCS’in artan gücü karşısında büyük bir ekonomik sıkıntıya düşecek ve ülke içindeki faşist hareketlerine karşı da başarılı olamayacak. ABD halkının içinde, Evanjelist- Siyonist kalkınmasına karşı bir iç savaşın çıkma olasılığını düşünenler bile var. Kısacası, ABD / Siyonist sermaye sömürüsü, beklenen düzeye çıkmayacak.
Geride, onların boş vaatlerine kanarak yola çıkmış olanların enkazı kalacak.
Ortadoğu’da Trump’ın peşinde olanlar, barış gelmeden bir gün evvel ölen askerlere benzememek için, bugünden ABD yönergesinde harekete son vermeleri akılcı olur.
Türkiye çapında kalkınmış ülkeler de üç kutuplu bir dünya düzeninde uşak olmamak için bağımsız ve güçlü olmak zorundalar.
Türkiye özerkliğini koruyabilmek için başkalarından yardım beklemek değil, kendi ayakları üstünde durmayı seçmelidir. Türkiye süratle, GES ve RES yenilenebilir enerji sistemlerini geliştirmeli ve bağımsızlığa ulaşmalıdır.
Ucuz enerji ve sübvansiyonlarla çiftçiyi kalkındırmalı ve bağımsızlığa erişmelidir. Ekonomideki çöküşü ve enflasyonu önlemek için başka yol da yoktur. Olay bu kadar açık.
Ya bağımsızlık ve özgürlük, ya da uşaklık!
Atatürk’ün yolu en doğru yoldur. Yarın onu bir kere daha yaşatacağız. Ruhu şad olsun.
